ТОП просматриваемых книг сайта:
ESRARENGIZ KELIMELER 2-MALIKANEDEKI YABANCI. AYDIN ALMILA
Читать онлайн.Название ESRARENGIZ KELIMELER 2-MALIKANEDEKI YABANCI
Год выпуска 0
isbn 9789752126589
Автор произведения AYDIN ALMILA
Издательство Автор
Sarp, “Güzel şeyler çabuk biter!” diye bilgiçlik tasladı. Diğerleri Sarp’ın bu cümleyi bir yerde okuduğunu ve kullanmak için fırsat kolladığını tahmin etmişlerdi.
Kavşakta otobüse bindiklerinde hepsi kendi dünyasına çekildi. Ortak düşünceleri, önlerinde uzanan o birkaç günün hızla geçmesi ve bir an önce Hayallerinizdeki Okul’a dönmekti.
Bilge Öğretmen, çocukların gittiklerinden emin olunca hafifçe kaşlarını çattı. “Okulun emektarı mı!” diye kendi kendine mırıldandı. Bu da nereden gelmişti aklına? İnsan paniğe kapılınca ne diyeceğini şaşırıyor, aklına ilk gelen neyse, onu söylüyordu. Çocukların sözünü ettiği adamın kim olduğuna dair bir tahmin yürütebilirdi elbette! Okulun emektarı olmadığına ise kesinlikle emindi. Uzun süredir, her konuyla öğretmenler ilgileniyordu; okul öğretmenlerin idaresindeydi. Ancak Bilge Öğretmen o sırada idare etmesi gereken durumun, görevleri arasında olmadığına emindi.
3. Bölüm
Birbirinden Kopuk Cümleler
Mert eve dönünce çantasından Esrarengiz Kelimeler’i çıkardı. Sanki onu göstermeden okula giremeyecekmiş gibi yanında taşımış, kitap öylece çantasında durmuştu. Kitabındaki tüm o şifrelerin ve bilmecelerin ucunda okula kabul edilme ihtimali olduğunu bilseydim, acaba nasıl davranırdım, diye aklından geçirirken sayfaların arasına sıkıştırılmış sarımsı kâğıdı gördü. Kalbi birden yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Dörde katlanmış kâğıdı açarken duyduğu heyecanı engelleyemiyordu. Süslü harfler siyah mürekkeple yazılmıştı.
Daha önce fark etmediği, eskiden kalma bir kâğıt parçası olmadığına emindi. Belli ki biri yeni koymuştu. Neredeyse nefesi kesildi. Kâğıttaki cümleyi ancak dudaklarını kımıldatarak okuyabildi:
Bu da ne demek oluyordu. Hemen bilgisayarının başına geçti. Parmakları hızla klavyenin üstünde kaydı. Sadece birkaç saniye sonra cümleyi kısacık bir notla birlikte İdil’e, Nesli’ye ve Sarp’a göndermişti.
“Esrarengiz Kelimeler’in arasındaydı. Sizce ne anlama geliyor?”
Bu defa sadece birkaç dakika içinde ekranında İdil’den ve Nesli’den gelen cevaplar belirdi. Aynı Mert’in yaptığı gibi okula kabul edilmelerini sağlayan kitapları yanlarında taşıyan iki kuzin de vakit kaybetmeden çantalarına el atmıştı. Mert’e cevap yazarken ise ünlemden kaçınmamışlardı.
Nesli, “Kitap Kurdunun Düşleri’nin arasında da bir not var!!!” Nesli’nin kitabına verdiği addı bu! Kuzini gibi sıkı bir kitap kurdu olduğunu daha nasıl gösterebilirdi ki! “Gezmeyi sevsen de iki taneyle yetin, abartma, diye yazıyor. Ne demek bu şimdi?”
“Öyle durup bakma, ihtiyacı olana yardım etmekten kaçınma. Bendeki cümle de bu!!! Tamamlanmamış Hikâyeler’in ilk sayfalarının arasındaydı.” İdil de kitabının adını belirtmek istemişti.
Mert o sırada arkadaşlarının da kendisi gibi heyecandan yerlerinde duramadıklarını tahmin ediyordu. Sadece Sarp’ın sesi soluğu çıkmamıştı. Mert, Sarp’a bu defa cep telefonundan mesaj gönderdi. O üçüne sonu gelmeyecekmiş gibi görünen dakikaların ardından ekranda Sarp’ın adı belirdi.
“Benimkinden bir şey çıkmadı!!!”
Mert arkadaşlarının ünlem işaretine kafayı taktıklarını düşündü. “Nasıl çıkmadı?”
“Çıkmadı işte!”
Bu cevap karşısında İdil’le Nesli’nin mesajları art arda geldi.
“Bizde olduğuna göre sende de olmalı.”
“Sen de okulun öğrencisisin.”
“Emin misin? İyice baktın mı?”
“Hat yazısı!”
“Çok güzel bir el yazısıyla yazılmış.”
“Tabii ki iyice baktım, Örnek Öğrencinin Güncesi’nin her sayfasını tek tek kontrol ettim. Hat yazısının ne demek olduğunu biliyorum, açıklamanıza gerek yok.” Sarp alınmak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyordu.
“Şu durumda bile laf yetiştirdiğine inanamıyorum.”
“Asıl ben şu durumda bile, bilgiçlik taslamanıza inanamıyorum.”
Mert arkadaşlarının konudan saptıklarını anlayıp araya girdi. “Şuna bir son verir misiniz lütfen? Elimizde üç tane cümle var. Bu ne demek oluyor sizce?”
“Benim cümlem eksik kalmış demek oluyor.” Sarp’ın bu duruma çok içerlediği anlaşılıyordu.
O sırada ekranda, İdil’in art arda sıraladığı üç cümle belirdi:
“Cümleler bunlar! Anlamlı bir sıralama yapmaya çalıştım. En üstteki en alta da gelebilir. Ama yine de eksik.”
“Çünkü biz eksiğiz!” Sonunda Mert de ünlem işaretinin gücüne yenik düşmüştü.
İdil, “Narin’le Feridun!” diye yazdı. “Onların çantalarına da cümleler bırakıldığına eminim.”
“O kadar emin olma! Benim çantama bırakılmadığına göre…”
Mert heyecandan yerinde duramasa da sakin kalmaya çalışıyordu. “Onlara da soralım.”
İdil hazırdı. “Ben hemen yazıyorum.”
Sarp, “Acaba önce Bilge Öğretmen’e mi haber versek?..” diye yine araya girdi. Onu ilgilendiren tek şey cümlesiz kalmasıydı. Belki öğretmeni bunun nedenini bilirdi.
Nesli, “Belki de kâğıtları Bilge Öğretmen koydu.” diye yazdı. Sanki Sarp’ı iyice çıldırtmak istiyordu. “Hani bir ara onu bulamadık, sonra koşar adım geldi ya yanımıza. İşte o sırada!”
“Olamaz, Bilge Öğretmen’im beni cümlesiz bırakmaz.” Sarp her ne kadar belli etmese de içten içe endişelenmişti.
Nesli, artık neredeyse Sarp’a hitap ediyordu. “Okulu turlarken oyalanmak kelimesini ne çok kullandığını fark etmedin mi? Hep acelesi var gibiydi.”
“Olamaz, Bilge Öğretmen’im bana bunu yapmaz!” Sarp utanmasa oturduğu yerden vızıldayacaktı. Birden aklına gelmiş gibi, “Kâğıtları kesin şu karşılaştığımız adam koydu.” diye yazdı. “Bir tuhaflık vardı o adamda. Hem ne işi vardı okulda?”
Nesli, adamın tuhaf olduğu konusunda Sarp’la aynı fikirdeydi. Ancak bunu kendine sakladı. “Okulun emektarıymış ya.”
“Evet ama yaptığı işi ya da görevini bilmiyoruz ki! Emektar meslek değildir, bir işe uzun süre emeği geçmiş kişiye denir.”
“Bunu da Bilge Öğretmen’e sorarsın o zaman. Çünkü adamın okulun emektarı olduğunu da söyleyen o değil miydi?”
Yazışmaları takip eden Mert, Nesli’nin sırf Sarp’ın damarına basmak için işi abartmaya