Скачать книгу

bir daha olmasın.

      Bree'nin kapısını yavaşça aralıyorum. Bunu yaptığım an, Sasha yerinden fırlayarak yatağa çıkıyor ve kafasını Bree'nin göğsüne dayayarak, onun suratını yalamaya koyuluyor. İkisinin bu kadar yakın olması, hatta benim Bree ile olduğumdan bile daha yakın oluşları, beni her zaman şaşırtmıştır.

      Bree kısılmış gözleriyle karanlığın içine doğru bakıyor. "Brooke, sen misin?" diyor.

      "Benim." diyorum, sessizce. "Döndüm."

      Doğrulup, tanıyan gözlerle bakıyor. Yerde serili olan ucuz döşekten, üzerindeki battaniyeyi fırlatarak, pijamaları içinde kalkıyor. Genelde olduğundan daha yavaş hareket ediyor.

      Eğilerek, ona sarılıyorum.

      Heyecanımı zar zor bastırarak, "Senin için bir sürprizim var." diyorum.

      Gözlerini merak açarak bakıyor ve hemen ardından gözlerini kapatıp, ellerini uzatarak, sürprizini bekliyor. Bana karşı bu kadar güven duyması hoşuma gidiyor. İlk hangisini versem diye düşündükten sonra, çikolatada karar kılıyorum. Cebime uzanıp, çikolatayı çıkarıyorum ve yavaşça avucunun içine bırakıyorum. Gözlerini açarak, eline doğru bakıyor ama karanlıkta emin olamıyor. Mumu ona doğru tutuyorum.

      "Bu da ne?" diye soruyor. "Çikolata." diyorum.

      Sanki onunla dalga geçiyormuşum gibi bana bakıyor. "Ciddiyim." diyorum.

      İdrak edemediği için, "Fakat nereden buldun?" diye soruyor. Eline koyduğum şeye, sanki bir asteroid taşıymış gibi bakıyor. Onu suçlayamam; artık bu tür bir şeyi bulabileceğim ne dükkanlar, ne de insanlar etrafta bulunuyor. İki yüz kilometrekarelik bir alan içinde böyle bir şeyi bulma olasılığım neredeyse sıfır.

      Gülümsüyorum. "Noel Baba sana vermem için yolladı. Erken bir Noel hediyesi."

      Kaşlarını çatarak, "Hayır, doğruyu söyle." diye ısrar ediyor.

      Artık ona buradan ayrılıp, yarın yeni evimize taşınacağımızı söylemenin zamanının geldiğini anlayarak derin bir nefes alıyorum. Ona, bunu nasıl ifade etmem gerektiğini anlamaya çalışıyorum. Umarım benim kadar heyecanlanır. Ancak söz konusu olan çocuklar oldu mu, asla emin olamazsınız. Bu eve fazla bağlanmış olup, ayrılmak istemezse diye endişeleniyorum.

      Aşağı eğilip, omuzlarından tutuyorum ve "Bree, önemli bazı haberlerim var." diyorum. "Bugün dağın yukarılarında, görebileceğin en inanılmaz yeri keşfettim. Küçük, taştan ve bizim için çok uygun bir kulübe. Rahat, sıcak, güvenli ve her akşam

      yakabileceğimiz müthiş bir şöminesi var. En iyi tarafı ise her türlü yiyeceği bulundurması. Mesela bu çikolata gibi."

      Gözlerini tekrar çikolataya indiren Bree, onu dikkatli inceliyor ve gözlerini kocaman açarak, çikolatanın gerçek olduğunu anlıyor. Folyosunu nazikçe açarak, kokluyor. Gözlerini kapatarak, gülümsedikten sonra bir ısırık almak için eğiliyor fakat kendini ansızın durduruyor. Endişeli gözlerini bana çeviriyor.

      "Peki ya sen?" diye soruyor. "Tek çikolata bu mu?"

      İşte benim Bree'im. Açlık çektiği zamanlar bile düşünceli. "Önce sen." diyorum. "Merak etme."

      "Yavaş çiğne." diye uyarıyorum. "Karnının ağrımasını istemezsin."

      Yavaşlayarak, her ısırığın tadına varıyor. Çikolata kalıbından büyük bir parça kopararak, avucuma bırakıyor. "Sıra sende." diyor.

      Çikolatayı yavaşça ağzıma götürüp, küçük bir ısırık alıyorum ve onu bir süre dilimin üzerinde bırakıyorum. Biraz emdikten sonra yavaşça çiğnemeye başlıyorum. Çikolatanın tadı ve kokusu, tüm duyularımı harekete geçiriyor. Bu büyük ihtimalle şimdiye kadar yediğim en güzel şey.

      Sasha iniltiler çıkararak, burnunu çikolataya sürtüyor. Bree kırdığı bir avuç çikolatayı ona doğru uzatıyor. Sasha çikolatayı elinden kaptığı gibi tek bir seferde yutuveriyor. Bree neşe içinde, her zamanki gibi Sasha'ya sevgiyle bakıyor. Ardından

      Bree etkileyici bir şekilde kendine hakim olarak çikolatanın geri kalanını ambalajına geri sararak, kıyafet dolabının en üstüne, Sasha'nın erişemeyeceği bir yere kaldırıyor. Bree halen güçsüz olabilir, ancak neşesi yerine gelmeye başladı.

      "O da ne?" diye soruyor, kemerimi göstererek.

      İlk önce neden bahsettiğini anlamıyorum, sonra aşağıya bakıyorum ve oyuncak ayıyı fark ediyorum. Tüm bu heyecan içinde neredeyse onu unutuyordum. Yerinden çıkarıp, Bree'ye uzatıyorum.

      "Yeni evimizde buldum." diyorum. "Senin için."

      Bree gözlerini kocaman açtığı gibi oyuncak ayıyı elimden kaparak, göğsüne bastırıyor.

      "Bayıldım." diyor Bree, gözleri ışıltılar içinde. "Ne zaman taşınabiliriz? Sabırsızlanıyorum!"

      Rahatlıyorum. Ben cevap veremeden Sasha eğilerek, Bree'nin yeni oyuncak ayısını koklamaya başlıyor; Bree, ayıcığı şakayla Sasha'nın burnunu sürtüyor. Sasha ise ayıyı kaptığı gibi odadan dışarı kaçıyor.

      Bree'de ardından "Hey!" diye bağırarak, kahkahalar içinde onu kovalamaya başlıyor.

      İkisi de oturma odasına doğru koşuyor ve ayıcığı kim kapacak diye boğuşmaya başlıyorlar. Hangisinin daha çok eğlendiği ise meçhul.

      Mumu sönmesin diye dikkatle tutarak, peşlerinden gidiyorum ve getirdiğim çıraların yanına yaklaşıyorum. En küçük dallardan birkaçını şömineye yerleştirdikten sonra kenarda duran sepetten kurumuş yaprakları alıyorum. Geçen sonbahar bunları ateş yakmama yardımcı olsunlar diye topladığım için memnunum. Sihirlilermiş gibi iş görüyorlar. Kurumuş yaprakları dalların altına yerleştirip, ateşe veriyorum ve alevler yükselerek, kısa sürede odunları yutuyorlar. Dallar tamamen ateş alana kadar şömineye yaprakları atmayı sürdürüyorum. Mumu söndürüp, kalanını başka bir zamana saklıyorum.

      "Ateş mi yakıyoruz?" diye heyecanla bağırıyor Bree.

      "Evet." diyorum. "Buradaki son gecemizin şerefine kutlama yapıyoruz."

      "Oley!" diye çığlıklar atan Bree, hoplayıp zıplarken, Sasha da havlamalarıyla heyecanına ortak oluyor. Bree koşup, bir avuç çıra alarak bana yardım etmeye başlıyor. Çıraları yavaşça koyup, ateşin hava almasına dikkat ediyoruz ve Bree şömineye doğru üfleyerek, ateşi körüklüyor. Çıralar bir kez ateş tuttuğunda, en üste kalınca bir kütük yerleştiriyorum. Büyük kütükleri üst üste yerleştirmeye devam ediyorum, ta ki ateşimiz hararetli şekilde yanmaya başlayana kadar.

      Oda artık apaydınlık ve artan sıcaklığı şimdiden hissedebiliyorum. Ateşin başında oturuyoruz ve ben ellerimi ovuşturarak sıcaklığın parmaklarıma saplanmasını izin veriyorum. Hislerim, yavaş yavaş geri dönüyorlar. Açık havada geçirdiğim uzun bir günün ardından buzlarım çözülmeye başlıyor ve ben tekrar kendimi hissedebiliyorum.

      "O ne?" diyor Bree, yeri göstererek. "Balığa benziyor!"

      Ona doğru koşarak, yerden alıyor ama balık avuçlarından kayarak, fırlıyor. Bree gülerken, Sasha fırsatı kaçırmayıp, patileriyle balığa vurmaya başlıyor. Bree, bana, "Nerede yakaladın bunu?" diye sesleniyor.

      Sasha daha fazla zarar veremeden balığı kaptığım gibi kapıyı açarak dışarı, daha iyi korunacağı ve zarar görmeyeceği karın içine doğru fırlatıyorum.

      "O da diğer sürprizimdi." diyorum. "Bu gece yemek yiyeceğiz!"

      Bree koşup, bana sarılıyor. Sasha da anlıyormuş gibi havlamaya başlıyor. Ben de Bree'ye sarılıyorum.

      Gülerek, "Senin için iki sürprizim

Скачать книгу