ТОП просматриваемых книг сайта:
Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü. Анонимный автор
Читать онлайн.Название Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Год выпуска 0
isbn 978-625-6981-35-5
Автор произведения Анонимный автор
Издательство Elips Kitap
börü etekten, coo cakadan alganda (БӨРҮ ЭТЕКТЕН, ЖОО ЖАКАДАН АЛГАНДА) [kurt alçak bölgeden, düşman kıyıdan aldığında] Sıkışınca, zor durumda kalınca: “Toltoy, Çınkocolor kamap kelgen kezde, coo cakadan, börü etekten alıp turgan mezgilde Surkoyonu cürböy kalat.” -TO. (Çınkocolor kuşatınca, zor durumda kalan Toltoy’un atı Surkoyon, yürüyemez olur.)
börü til (БӨРҮ ТИЛ) [kurt dil(i)] Ucu ince, dibi geniş ve çıkıntılı, sivri (mızrak veya başka silahlar için): “Uçu bolot börü til / Nayzanın cayın emi bil.” -ET1. (Ucu çelik sivri / Mızrağın yapısını şimdi bil.)
börü toyut bol- (БӨРҮ ТОЮТ БОЛ-) [kurt yem(i) olmak] Biraz doymak, fazla doymamak: “Kiçine börü toyut bolup kızıktarıbız taray tüşköndön kiyin baktı aralap ulam daamduuragın izdep kıdırıp cürdük.” -BE. (Biraz doyup açlığımızı bastırdıktan sonra bahçeyi dolaşıp durmadan daha lezzetlisini arıyorduk.)
börügö koy kaytart- (БӨРҮГӨ КОЙ КАЙТАРТ-) [kurda koyun güttürmek] bk. karışkırga koy kaytart-.
bötölködön başı çıkpa- (БӨТӨЛКӨДӨН БАШЫ ЧЫКПA-) [şişeden başı çıkmamak] Çok içki içmek: “Kiyinki kezderde bötölködön başı çıkpay kaldı.” -KTS. (Son zamanlarda çok içmeye başladı.)
böy tüşür- (БӨЙ ТҮШҮР-) [akrep düşürmek] bk. böydöy kuuru-.
böydöy kara (БӨЙДӨЙ КАРА) [akrep gibi kara] Simsiyah, kapkara: “Böydöy kara balbanı.” -KTS. (Kapkaradır pehlivanı.)
böydöy kuuru- (БӨЙДӨЙ КУУРУ) [akrep gibi kavurmak] Birini paylamak, azarlamak, birine baskı yapmak: “Kolunan kelgeni üybülösün böydöy kuurat.” -AU2. (Elinden gelen ailesini baskı yapmaktır.)
böydöy tiy- (БӨЙДӨЙ ТИЙ-) [akrep değmek (sokmak)] bk. böydöy kuuru-.
böyrögü çık- (БӨЙРӨГҮ ЧЫK-) [böbreği çıkmak] Karnı doymak.
böyrögümdü çabayın (БӨЙРӨГҮМДҮ ЧАБАЙЫН) [böbreğimi vurayım] Kurban olayım: “`Böyrögümdü çabayın, turagoy,` -dep calbargan ene kızının mañdayında oturat.” -LC. (“Kurban olayım, haydi kalk!” diye yalvaran annesi kızının karşısında oturuyor.)
böyröktön şıyrak çıgar- (БӨЙРӨКТӨН ШЫЙРАК ЧЫГАР-) [böbrekten ayak çıkarmak (şıyrak, hayvan ayağı)] 1. Olmadık yere sorun yaratmak, abartmak: “Köp cinge tiybe! Böyröktön şıyrak çıgarganıñdı toktot!” -BR. (Sinirlendirme! Olmadık yere sorun çıkarmayı bırak!) 2. İnsan aklı almaz şeyleri yapabilmek, becerikli olmak: “Saga okşop böyröktön şıyrak çıgarıp, birdi ekige koşup, çañdap cürgön çunak cok bul cerde.” -SE. (Senin gibi insanın aklına gelmeyen işlerle uğraşıp, cambazlık yapıp ortalığı karıştıran biri yok burada.)
bu kulagınan kirip, tigi kulagınan çık- (БУ КУЛАГЫНАН КИРИП, ТИГИ КУЛАГЫНАН ЧЫК-) [bu kulağından girip öbür kulağından çıkmak] 1. Bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak, dikkatli dinlememek, önem vermemek: “Söz aytsan, bu kulagınan kirip, tigi kulagınan çıgat.” (Söylersen bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor.) 2. Aklında hiçbir şey kalmamak, unutmak.
bubak bas- (БУБАК БАС-) [kırağı basmak] 1. Kırağı düşmek: “Erteñ menen bardık cerdi bubak basıp kalıptır.” (Sabah her yere kırağı düşmüş.” 2. Ağarmak: “Çaçın bubak baskan medayım.” -UC. (Saçları ağarmış hemşire.)
buçkagına teñ kelbe- (БУЧКАГЫНА ТЕҢ КЕЛБE-) [bacağına denk gelmemek] bk. bürçügüne teñ kelbe-.
buçkagına teñebe- (БУЧКАГЫНА ТЕҢЕБЕ-) [bacağına eşit saymamak] 1. Adam yerine koymamak. 2. Birinden korkmamak, bana mısın dememek: “Cer caynagan döölördü / Buçkagına teñebey.” -CB2. (Her yerde kaynaşan devleri / Bana mısın demeden…)
buduñ-çañ tüş- (БУДУҢ-ЧАҢ ТҮШ-) [toz duman düşmek] Telaşlı telaşlı koşturmak, birbirine girmek: “Barsam, reformalaybız dep buduñ çañ tüşüp atışıptır.” -KS1. (Gittiğimde reform yapacağız diye halk birbirine girmişti.)
bugu çık- (БУГУ ЧЫK-) [kaygısı çıkmak] Sıkıntılardan uzaklaşarak rahatlamak, içi rahat etmek: “Pavel Nikolaeviçtin bugu çıkkansıp, uykuga dayar boldu okşoyt.” -UC. (Pavel Nikolayeviç rahatlayıp uyumaya hazır olmuş gibi.)
bugu tara- (БУГУ ТАРA-) [kaygısı dağılmak] bk. bugu çık-.
bugun çıgar- (БУГУН ЧЫГАР-) [sıkıntısını çıkarmak] Derdini döküp rahatlamak: “Atake atına minip, aşuunu ördöp uzay bergende gana ozondop ıylap, içtegi bugun çıgarıp aldı.” -CA. (Atake atına binerek geçitten aşıp uzaklaşınca hüngür hüngür ağlayıp rahatladı.)
bugunun ooz çaykoosu (БУГУНУН ООЗ ЧАЙКООСУ) [geyiğin ağız çalkalaması] hlk. Geç güzde yağan ilk kar.
buk bol- (БУК БОЛ-) [kaygı(lı) olmak] 1. Hüzün duymak, sıkılmak: “Emnedendir buk bolom.” -KS1. (Nedense hüzünleniyorum.) 2. Sıkılmak, can sıkıntısı duymak: “Tışka çıkpay, buk bolup kettim.” (Dışarı çıkmadığımdan canım sıkıldı.)
buka siydik (БУКА СИЙДИК) [boğa sidik] Eğri büğrü: “Buka siydik colu köp tura.” -AT2. (Eğri büğrü yolları çokmuş.)
buka tartış (БУКА ТАРТЫШ) [boğa çekme] İp çekme oyunu.
buka tooruş (БУКА ТООРУШ) [boğa takılma(sı)] Ters ters bakma: “Özü da astırtadan buka tooruş menen karayt.” -KTS. (Kendisi de ters ters bakıyor.)
bukadan çık- (БУКАДАН ЧЫК) [boğadan çıkmak] Boğaya gelmek.
buksirge al- (БУКСИРГЕ АЛ-) [römörköre / taşıtı yedeğe almak] 1. Taşıtı yedeğe almak. 2. Birine yardım etmek, birini desteklemek.
bukta bakay (БУКТА БАКАЙ) [sağlam bakay] Endamlı, güzel (at): “Bukta bakay tor corgo.” -KTS. (Endamlı doru yorga.)
bul kulagınan kirip, tigil kulagınan çık- (БУЛ КУЛАГЫНАН КИРИП, ТИГИЛ КУЛАГЫНАН ЧЫК-) [bu kulağından girip öbür kulağından çıkmak] Bir kulağından girip diğer kulağından çıkmak, aklında hiçbir şey kalmamak: “Kança aytsañız da, menin bul kulagımdan kirip, tigil kulagımdan çıgıp ketip catpaybı.” -MT1. (Ne kadar söyleseniz de aklımda hiçbir şey kalmıyor ki.)
bulut kazı (БУЛУТ КАЗЫ)