Скачать книгу

soğumak, bir şeyden tiksinmek: “Uşunçalık toñ mamileme boyuñ suugan cokpu, Kurmanbek?” -ŞB. (Böyle soğuk davranmamdan dolayı bana karşı soğumadın mı, Kurmanbek?)

      boyun taşta- (БОЮН ТАШТА-) [boyunu bırakmak] 1. Kendini bırakmak, üstüne başına dikkat etmemek, perişan hâle gelmek. 2. Kendini bırakmak, dayanma gücünü kaybetmek: “Birok ooruga aldırıp boyun taştap koyuptur.” -KS2. (Fakat hastalığa yenik düşüp, kendini bırakmış.) 3. Kendini yüksekten atmak: “Süygönünün ölgönün ukkan Melibe biyik munaradan boyun taştayt.” -İE. (Sevdiğinin öldüğünü duyunca Melibe, yüksek minareden kendini atmış.) 4. Uzanmak: “Tulañga boyun taştap, uktap ketet.” -CK2. (Yumuşak otların üstüne uzanıp, uyuyakaldı.) 5. Düşmek: “Al boyun taştap cibere cazdap barıp oñoldu.” -KA2. (O, neredeyse düşecekken, tekrar doğruldu.) 6. Kendini birinin kucağına atmak: “Aliman meni kuçaktap boyun taştadı.” -ÇA1. (Aliman bana sarılıp, kendini kucağıma attı.)

      boyuna büt- (БОЮНА БҮТ-) [boyuna bitmek (peydahlanmak)] Hamile kalmak: “Altınaydın boyuna bütüp, egiz erkek bala törödü.” -BF. (Altınay hamile kalıp, ikiz oğul doğurdu.)

      boyuna cuuba- (БОЮНА ЖУУБA-) [boyuna yakın olmak] Uymamak, bol gelmek: “Oy, baykuş ooy, munu emne kılasıñ, dele boyuña cuubayt.” -ÇJ. (Oy zavallı oy, bunu ne yapacaksın, sana bol geldi.)

      boyuna cuutpa- (БОЮНА ЖУУТПA-) [boyuna yaklaştırmamak] 1. Birinden veya bir şeyden uzak durmak: “Casalmaluuluktu boyuna cuutpayt.” -KA2. (Sahtekârlıktan uzak durur.) 2. Kendine yaklaştırmamak: “Taşçaynardı boyuna cuutpay, anın dalısına azuusun matıra katuu kaap aldı.” -ÇA .(Taşçaynar’ı kendine yaklaştırmayıp, onun kürek kemiğine azı dişini batırararak sertçe ısırdı.)

      boyuna tart- (БОЮНА ТАРТ-) [boyuna çekmek] bk. boorun tart-.

      boyunan boşon- (БОЮНАН БОШОН-) [boyundan boşalmak] Doğurmak, doğum yapmak: “Gülcandın boyunan boşonup alganına on kündöy ubakıt bolgon.” -ÇJ. (Gülcan doğum yapalı yaklaşık on gün olmuştu.)

      boyunan kozgol- (БОЮНАН КОЗГОЛ-) [boyundan hareket etmek] Düşük riski yaşamak.

      boyunan tüş- (БОЮНАН ТҮШ-) [boyundan düşmek] Düşmek, vakti gelmeden ölü doğmak: “Tamaranın balası boyunan tüşüp kaldı.” -IK. (Tamara çocuk düşürdü.)

      boz ala bol- (БОЗ АЛА БОЛ-) [boz ala olmak] 1. Gücenmek, canı sıkılmak, içi bozulmak: “Men ıylaarımdı ce süyünöörümdü bilbey, boz ala bolup artınan eerçidim.” -BE. (Gülsem mi, ağlasam mı bilemeyerek, alınmış olarak ardından yürüdüm.) 2. Gözünü duman bürümek: “Kanım, kantkende munun suluu katının alam dep cürüp közüñüz boz ala bolup kalgan eken go?” -BF. (Hanım, onun güzel karısıyla nasıl evlenebilirim diye devamlı düşünmekten gözünüzü duman bürümüş.)

      boz ala kıl- (БОЗ АЛА КЫЛ-) [boz ala yapmak] Mahcup etmek, utandırmak, kırmak: “Asankan dosun el aldında boz ala kılgısı kelbedi.” (Asankan, milletin önünde arkadaşını mahcup etmek istemedi.)

      boz bala (БОЗ БАЛА) [boz çocuk] Genç, toy delikanlı: “Çogulgandar taray turgan bolgondo, on tört caşar boz bala enteñdep çurkap keldi.” -AU2. (Toplananlar dağılmak üzere iken on dört yaşında bir genç koşarak soluk soluğa geldi.)

      boz baş (БОЗ БАШ) [boz baş] Genç, tecrübesiz: “Beşöö teñ boz baş bala eken.”– Sarinci Bököy. (Beşi de tecrübesiz gençlermiş.)

      boz koydon momun (БОЗ КОЙДОН МОМУН) [boz koyundan sakin] bk. ak koydon añkoo, boz koydon momun.

      boz torgoy koy üstündö cumurtkala- (БОЗ ТОРГОЙ КОЙ ҮСТҮНДӨ ЖУМУРТКАЛА-) [boz toygar koyun üzerinde yumurtalamak] bk. koy üstünö torgoy cumurtkala-.

      boz tüş- (БОЗ ТҮШ-) [boz düşmek] 1. Duman kaplamak, sis çökmek: “Ayıldın üstünö boz tüşüp, tuman çulgap turuptur.” -Cİ. (Köyün üstüne pus çöküp duman kaplamış.) 2. Toz duman olmak: “Kün tutulup, boz tüşüp / Topurak uçup, kum uçup.” -CM. (Güneş tutulup, toz duman olup / Toprak uçup, kum uçup…)

      boz ulan (БОЗ УЛАН) [boz oğlan] Henüz evlenmemiş genç delikanlı.

      bödönödön kötön arttırgan (БӨДӨНӨДӨН КӨТӨН АРТТЫРГАН) [bıldırcından popo artıran] Cingöz, açıkgöz.

      bödönödön kuyruk çıgar- (БӨДӨНӨДӨН КУЙРУК ЧЫГАР-) [bıldırcından kuyruk çıkarmak] Becerikli olmak, maharetli olmak: “Al oşondoy bödönödön kuyruk çıgarat.” -KTS. (O öyle, çok beceriklidir.)

      bödönönün sütü (БӨДӨНӨНҮН СҮТҮ) [bıldırcın(ın) sütü] İçki, alkol, aslan sütü: “Süyüngönümdön oşo bödönönün sütünön kiçine kılt etip koygom” -MT1. (Sevincimden o içkiden bir iki sek atmıştım.)

      bök tüş- (БӨК ТҮШ-) [bükülüp düşmek] 1. Ayaklarını, ellerini bükerek yüzüstü büzülmüş hâlde olmak, oturmak veya yatmak: “Aylam ketip, emi kıymılsız bök tüşüp catıp kaldım.” -KA1. (Çaresiz kalıp büzülerek sırtüstü yere serildim.) 2. Kahrolmak, içlenmek: “Men dele bayıman acırap kalganda, bök tüşüp ıylagam.” -MB. (Ben de beyimden ayrıldığımda kahrolup ağlamıştım.)

      bökön celiş (БӨКӨН ЖЕЛИШ) [karaca koşu(su)] Hızlı yürüme, dört nala kalkma.

      bökön cürüş (БӨКӨН ЖҮРҮШ) [karaca yürüyüş(ü)] bk. bökön celiş.

      bölündü bol- (БӨЛҮНДҮ БOЛ-) [bölünmüş olmak] 1. Dağılmak, karışık hâle gelmek. 2. Dağılmak, birbirinden uzaklaşmak: “Oşentip Sagaalının üy-bülöösü bölündü bolup, ar kimisi turmuş-şartka baylanıştuu ookat casap, caşoo keçirip catışkan.” -BE. (Böylece Sagaalı’nın ailesi dağıldı, herkes kendi hayatıyla uğraşarak yaşıyordu.) 4. Paylaştırılmak, dağıtılmak, bölüştürülmek: “Mal da taloongo tüşüp bölündü boldu.” -KS2. (Mal talan edilip bölüştürüldü.)

      böödö ölüm bol- (БӨӨДӨ ӨЛҮМ БОЛ-) [beyhude ölüm olmak] Görünmez kazadan vefat etmek: “Carandarıbızdan 200dön aşıgı böödö ölümgö duuşar boluştu.” -КТ. (Vatandaşlarımızdan iki yüzden fazlası görünmez kazaya uğradı.)

      böödöy kuuru- (БӨӨДӨЙ КУУРУ-) [akrep gibi kavurmak] bk. böydöy kuuru-.

      börk al dese, baş al- (БӨРК АЛ ДЕСЕ, БАШ АЛ-) [börk al dese, baş almak (börk, hayvan derisinden yapılan başlık)] Şapkasını çıkar deyince başını almak, vur deyince öldürmek: “Börk al dese baş kesken / Elinen çıkkan cindi eken.” -CM. (Vur deyince öldüren / Halktan çıkan deliymiş.)

      börkü kazanbaktay (БӨРКҮ КАЗАНБАКТАЙ) [börkü kazanbak gibi (börk, hayvan derisinden yapılan başlık; kazanbak, göçerken kazanın

Скачать книгу