Скачать книгу

işkembe fener, arkada zenbîl-i sahur

      Gece faslında şikem – hârelerindir meydân 105

      berceste106 beytinin unutulmaz şöhretli nâzımı olan merhum Sabit107 şimdiki İstanbul şehrinin aydınlatma şirketini ve zenbil modasının geçmiş bulunduğunu görmüş olsaydı, ilk mısrası ne türlü bir edebî kılığa sokardı? Bunu halledene, ben kulunuz tarafından büyücek bir aferin verilecektir. İşte biz, şair ve edipleri yine merhumun:

      Yevm-i şek niyyetine şîre sıkarken yârân

      Sıkboğaz etti gelip şahne-i şehr-i ramazan 108

      seçkin matlasının109 anlattığı “sıkboğaz etmek” birleşik mastarı ile şöyle bir zamanda sıkboğaz ederiz. Er olan, meydana çıksın! İkinci mısraya gelince orasını Baba Yaver’imiz halletsin.

      Oruç hâli bu ya! Vakit geçirmek lazım. Elde, yerlere sürünür kuka110 tespih; belde, açlığı gidermeye yarar düşüncesiyle, bir yün kuşak; dilde, harareti önlemek ümidiyle, şapırtı; belki öte beri görürüm, hevesiyle gözde gözlük; omuz ileri, sırt geri; bir seker, bir oyalanır; gözler süzük, surat uçuk, dudaklar asabi titreyişlerle titrek, “yılbaşı, yevm-i şek” diye akşamdan fazlaca kaçmış olduğu için vücudun bütün bölgeleri, kısımları, oyukları ve adaleleri uçar gibi gezinirken hatırıma yine bizim gazeteler geldi. Aman, efendim! Gül bre, gül! Ne latif şeyler! Bunlar da tonton! O ne tuhaf isimler! Neler, ne makaleler! Hele, ilan kısmına bakın! Bizim Mösyö Baldo’nun, kuvvet vermek için, ispirtosuz halis İngiliz kınakınasını derhâl görürsünüz. Bel ağrılarına şifa imiş. Biraz daha ileriye gidin. Yine onun balık yağı. İnsanı semirtir imiş. Rica ederim, biraz daha göz gezdirin:

      “Meraklılar”a (zevk sahibi, meraklı olanlara) mahsus terzi mağazası (hastane olması ihtimali de var) nefes darlığına ve göğüs nezlesine karşı ilaç (Tramvay Şirketi’nin dikkatini çekeriz), altı ayda Fransızca öğreten bir şöhretli üstat. Frengi, belsoğukluğu, tuzlu balgam,111 mayasıla112 bakan bir hanım. Köşeye sıkışmış bir şakalı fıkralar bölümü. Geçen yazdan kalma, galiba hanımelinden yapılmış bir solgun demet. Akşam ezanının on ikide okunur olduğunu gösteren günlük ramazan takvimi (imsakiye). “İcmal-i Melaib” başlığı altında, Suriye’den gelme bir oyuncu. Yine Portakalis’in şurubu. “Hayret!” başlıklı bir saç boyası. Mihyoti’nin konyağı. İki fikir üzerine makbuldür diye, Rumcadan Fransızcaya, Fransızcadan Ermeniceye, Ermeniceden yine Rumcaya, Rumcadan bir daha Fransızcaya tercüme edildikten sonra, tatlı söyleyişli Osmanlı diline geçirilen bir şey. Yeni Cami ayarı ile113 hareket eden İdare-i Mahsusa vapurları. İki gözüm Osmanlı Bankası’nın yüzde beş faizli ilanı. Midenin bütün hastalıkların kaynağı olduğunu insanlığın hakikati aramakla meşgul olduğu zamanlarda anladığını bildiren lezzetteki nefislik… Adlı, sanlı, şanlı bir tebliğ varakası. Damla114 tedavisine mahsus bir oluk bulunduğunu haber veren müjdeler de görürsünüz. Oh! Ey, kahkaha! Neredesin?

      Bırakın o sahifeyi, geçin günün mühim bahislerine:

      “Servet” te115 Şehzadebaşı, Fatih, Haliç, Aksaray, Fındıklı muhabirleri gırtlak gırtlağa gelmiş, saracak adam arıyorlar. “İkdam”116 Birinci Belediye Dairesi aleyhine niye yazmış diye bir makale. Biri: “Kaldırımlar bozuk.”, öteki: “Sağlam”, beriki: “Henüz tamirden çıkmış.”, daha öteki: “Hiç kaldırım yok.” diyor. Efendinin bülbülü, “La Muse Ottomane” (La Müz Otoman) diye bir mağaza. Edebiyyat-ı Cedide117 hakkında edebî devirlerimizden yapılmış, kendiliğinden işler bir özetleme. Boğaziçi’nde Hülya mevkisinde bir temaşa. Hacı Reşid-i Binevâ’nın118

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Mazmun: Bir mısrada, beyitte, cümlede, şiirde, parçada, sözde gizlenen anlam, çağrışımlar yaptıran sanatlı söz, deyiş.

      2

      Adalar: İstanbul’a yakın, bugün bie ilçe teşkil eden dört ada: Büyükada, Heybeli, Kınalı, Burgaz.

      3

      Şirket-i Hayriye:1850- 1944 yılları arasında, İstanbul şehir hatlarının bazı kesimlerinde vapur işleten bir Türk anonim ortaklığı

      4

      Yenibahçe: İstanbul’da bugünkü Vatan Caddesi ile Surlar ve Malta arasına düşen bir semt. Ahmed Rasim’in anlattığı zamanda, orada bir koru vardı; çayırlıkta koç güreşleri ve başka şenlikler yaptırılırdı.

      5

      Akustik: Ses tertibatı, işitme düzeni.

      6

      Sa’d-âbâd: Haliç’in ucundaki kıyının kuzeydoğusunu kaplayan Kâğıthane semtine, Lâle Devri’nde verilen ad. Bu semti Haliç’e Kâğıthane deresi bağladığı gibi Göksu ile Küçüksu’yu da Göksu deresi bağlamaktadır.

      7

      Göksu: Boğaz’ın Anadolu kıyısındaki Küçüksu’nun arkasında, deresi, çayırlığı ve buralarda yapılan eğlenceleri ile ünlü bir gezinti yeri…

      8

      Yadigâr: (burada) ‘‘Baş belası’’ anlamındadır.

      9

      Hisarlar: Boğaziçi’nde birbirlerine karşı kıyılardan bakan Rumeli ve Anadolu hisarları.

      10

      Kadıköy tarafının, Marmara kıyısı boyunca, başlıca semtleri.

      11

      A. Rasim’in

Скачать книгу


<p>105</p>

Bu beyit ve aşağıdaki beyit Sabit’in “Kaside-i Ramazaniyye”sinden alınmıştır. Orta oyununda Kavuklu’nun ardı sıra gelen Aptal Oğlan’ı hatırlatan bu beytin anlamı şudur: “Gece faslında oyun meydanı, elinde işkembe biçimi fener ve sırtında sahur zen-biliyle dolaşan, midesine düşkün kimselerdir.”

<p>106</p>

Berceste: Bir gazel veya kasidenin en güzel, en seçkin mısra veya beyti.

<p>107</p>

Sabit: (1650-1712) 17. yüzyılın ünlü divan şairlerindendir.

<p>108</p>

Yevm-i Şek: Eskiden ayların, özellikle ramazan ayının başlangıcı hilale bakılarak tespit edilirdi. Hilalin görülemeyişi dolayısıyla ramazan başlangıcı ispat edilemeyen güne yevm-i şek (şüphe günü) denirdi. Buna göre beytin anlamı: “Dostlar, belki yevm-i şektir, diyerek üzüm suyu sıkarken (içki hazırlığı yaparken) ramazan ayı su – başısı (polisi) gelip onları sıkboğaz etti. (İçki keyfinden alıkoydu)

<p>109</p>

Matla: Bir gazel veya kasidenin ilk beyti.

<p>110</p>

Kuka: Tespih ve ağızlık yapımında kullanılan, açık kahverengi, sert bir ağaç.

<p>111</p>

Tuzlu – balgam: Cerahatli bir cins egzama.

<p>112</p>

Mayasıl: Deride kaşınma, sulanma, kabuklanma; egzama.

<p>113</p>

Eskiden, vakti halka doğru olarak bildirmek maksadı ile, bilhassa büyük camilere bitişik küçük binalara iyi işleyen saatler konulur ve bu saatler de devamlı bir bakım ve kontrol altında bulundurulurdu. Halk, “muvakkit – hane” denilen bu binalardaki saatlere bakarak saatini ayar ederdi. Yeni Cami’in bitişiğindeki muvakkit – hane, o zamanların en tanınmış olanı idi.

<p>114</p>

Damla (Goutte): Ayakların oynak yerlerinde ve daha çok parmaklarında ağrı yapan bir hastalık. “Nekris” de denir.

<p>115</p>

Servet: 1890 yılında çıkan bir akşam gazetesi. Servet-i Fünun, bu gazetenin haftalık sayısı olarak 1891’de yayımlanmaya başlamıştır.

<p>116</p>

İkdam: 1894’te, Ahmet Cevdet’in çıkarmaya başladığı bir gazete. 1908’den sonra da çıkmaya devam eden İkdam, Türk basınında yer etmiş önemli gazetelerden biridir.

<p>117</p>

Edebiyyat-ı Cedide: Yeni Edebiyat anlamında olan bu terkip, sonradan Servet-i Fünuncuların sıfatı olmuştur.

<p>118</p>

Hacı Reşid: Şehzadebaşı’nda tanınmış bir çayhanesi olan Hacı Reşid, devrin meşhurlarındandır. Çayhanesi, edebiyatçıların toplantı yeri olan Hacı Reşid, Şehir Mektupları’nda hep “Bi-nevâ,” (çaresiz, yoksul) sıfatıyla geçmektedir.