Скачать книгу

Sümer bürokratı tarafından çoğunlukla muhasebe işlemleri için kullanılan bu yazının izleri belki de MÖ 3.330 yılından çok daha öncelere uzanmaktadır.

      Zamanla Sümer yazısı daha pek çok bölgenin yanında Babil, Asur ve Pers diyarlarına yayıldı ve giderek çivi benzeri işaretlerle yazılan daha soyut sembollerden oluşan düzenlere dönüştü. Bu yazı, çivi şeklindeki çizimlerden dolayı “çiviyazısı” olarak bilinir. MÖ 2.000 yılında Uruk’un yağmalanmasından ve ardından Sümer’in Amorilerin eline geçmesinden sonra dahi çiviyazısı varlığını sürdürmüş, neredeyse 3000 yıl boyunca kullanımda kalmıştır.

      60 dakika, 60 saniye

      Sümer’deki bu gelişmiş idare sisteminin ihtiyaçları aynı zamanda matematik ve zamanın ölçülmesinde de gelişmelere yol açtı. Bugün hâlâ zamanı hesaplarken kullanmaya devam ettiğimiz Sümerlerin sayma sistemi 60 sayısı üstüne kuruludur ve 1 saati 60 dakikaya, 1 dakikayı ise 60 saniyeye ayırmaktadır. İleride bu sistemi kullanarak 360 derecelik çemberi bulacak olan modern insanlara öncülük eden Sümerler ayrıca 7 günden oluşan haftalık zaman dilimini tasarlamışlar ve bunun beş gününe o dönemde bilinen 5 gezegenin ismi olan Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn isimlerini; diğer iki gününeyse ayın ve güneşin isimlerini vermişlerdir.

      Stonehenge’deki 82 Taş

      MÖ 3.100-1.500 yılları arasında İngiltere’nin Wiltshire bölgesinde inşa edilen Stonehenge, geniş bir toprak set tarafından çevrelenmiş devasa dikili taşların dairesel düzenlemesinden oluşur. Buradaki daire biçimli iki taş sütunun ve kumtaşı bloklarının yaz ortası gün doğumundaki ışınların açısına göre ayarlanmış olması, Stonehenge’in bir ibadet yeri olarak kurulduğunu gösterir.

      Öncelikle, her biri 4 ton ağırlığındaki 82 taş 240 kilometre uzaklıktaki Galler’in güneybatısından taşındı. Bir süre sonra ise, bu sefer her biri 50 ton olan 30 kumtaşı bloğu 32 kilometre öteden getirildi. Stonehenge’in nasıl inşa edildiğine dair elimizde kesin bir kaynak olmadığından, bu devasa taş blokların nasıl taşındığı tartışmaya açık bir konudur. Kimi araştırmacılar, eğer (sanki o dönemde varmış gibi) tekerlek kullanımına işaret etmektedirler; fakat tahta eksenlerin sütunların ağırlığına dayanıp dayanamayacağı şüphelidir. Taşların Galler’den önce teknelerle getirilip ardından da öküz veya insan gruplarınca çekilen kızaklarla taşınmış olması daha olası görünüyor. Ancak taşıma şekli ne olursa olsun, Stonehenge bize tarihöncesi halkların büyüklük ve zorluk açısından çarpıcı işleri anlama, tasarlama ve oluşturma becerisine sahip olduğunu göstermektedir.

      Büyük Piramit’in İki Buçuk Milyon Taş Bloğu

      Büyük Piramit, antik dönemde Mısırlılar tarafından Gize’de inşa edilen 3 piramitten en yükseğidir ve yüksekliği 146 metreyi bulmaktadır. Bu yapı, MÖ 2589-2566 yılları arasında yaşamış firavun Khufu’yu öbür dünyadaki hayatına hazırlamak amacıyla inşa edilmişti. Çünkü tıpkı diğer firavunlar gibi, onun da güneş tanrısı Ra’nın kutsal bir şeklide vücut bulmuş hali olduğuna inanılıyordu. Bir piramidin basamakları “tanrılara uzanan bir merdiven” gibi düşünülürdü ve sivrileşen yapısı güneş ışınlarına benzerdi. Khufu’nun Büyük Piramit’i ise bu açıdan farklıydı. Piramidin yanları basamaklar yerine dümdüz, cilalanmış kireç taşlarıyla kaplıydı. Böylece piramit, Khufu ve Ra’ya yaraşır bir şekilde, güneş ışınlarını yansıtıp kilometrelerce öteden görülebiliyordu.

      Bu devasa yapıyı ortaya çıkaran iş gücü 20.000 işçi ve 6.000 zanaatkârdan oluşmaktaydı. Yapımının aşağı yukarı 20 yıl almasının dışında Büyük Piramit’le ilgili esas bilmece aşırı ağır iki buçuk milyon taş bloğun tekerlek, vinç ve kasnağın ne olduğunun bilinmediği bir bölgede nasıl hareket ettirildiğidir. Bir kısım araştırmacı bu blokların, yüzlerce kilometre ötedeki taş ocaklarından alınıp Nil Nehri üzerinden sandallarla getirildiğini düşünürken, bazıları bunların yakındaki kireç taşı ocaklarından alındığını veya bazı blokların tahta kalıplara dökülerek inşaat sahasında üretilip sonradan sadece kızak ve kaldıraç yardımıyla hareket ettirildiğini iddia ediyor. Büyük Piramit hakkında yapılan en son araştırmalar ise blokların piramidin içine yerleştirilen sarmal bir rampa kullanılarak çekildiğini açığa çıkarmıştır.

      30 Mısır Hanedanlığı

      Büyük Piramit, Afrika’nın kuzeydoğusundaki Nil Vadisi’nde MÖ 3.200 yıllarında kurulmuş ve 3.000 yıl boyunca hayatta kalmış Antik Mısır medeniyetinin erken bir döneminde inşa edilmiştir. Firavunlar otuz hanedanlığa ayrılırlar ve bu hanedanlıklar da Eski Krallık, Orta Krallık ve Yeni Krallık adıyla üç ana dönemde ele alınırlar. Bu hanedanlıklar MÖ 2575 yılından MÖ 30 yılına, diğer bir deyişle Mısır, Roma İmparatorluğu’nun bir parçası oluncaya kadar varlığını sürdürmüştür.

      25’inci Hanedanlık

      25’inci Hanedanlık döneminde Mısır, bugün Sudan Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan ve antik dönemdeki bir Afrika Krallığı olan Kuş’tan gelen krallarca idare edilmekteydi. Kuş kralları tüm Mısır’ı ele geçirdikten sonra yaklaşık MÖ 727 – MÖ 654 yılları arasında neredeyse bir asır boyunca firavun olarak hüküm sürmüşlerdir.

      Mumyalamanın 70 günü

      Mısırlılar, insanları ve kutsal hayvanları ölümden sonraki yaşam için koruma amacıyla mumyalama sanatına başvurmaktaydılar. Bu işte uygulanan en iyi teknik 70 gün sürmekte ve vücudun iç organlardan temizlenmesi ile beraber beynin demir bir kancayla burundan dışarı çıkarılması şeklinde gerçekleştirilmekteydi. Vücut daha sonra natron adı verilen bir tuz karışımıyla kurutulur, boşluklar mis kokulu maddelerle, reçine özlü ketenle ve talaşla doldurulur, sonra keten bezlerle kat kat sarılırdı. Bu katların içine tılsımlar yerleştirilir ve mumya insan şeklinde bir tabutun içine konulurdu.

      Antik Mısır Ülkesi’nin 20 Katı

      Bugün Pakistan ve Hindistan sınırları içerisinde yer alan İndus Nehri’nin verimli aşağı vadisinde ortaya çıkan İndus Vadisi Uygarlığı, MÖ 2.500’den başlayarak MÖ 1.700 civarına kadar sürdü. Zamanla çok gelişmiş bir şehir uygarlığı halini aldı ve zirveye çıktığı dönemde yerleşimi 1,3 kilometrekareye yayılmıştı. Antik Mısır’ın 63.000 kilometrekarelik alanıyla karşılaştırılınca, İndus İmparatorluğu çok daha genişti. Tam olarak, Mısır’ın 20 katıydı.

      Yine de 1921’den önce, yani Indus şehri Harappa’nın kalıntılarının arkeologlar tarafından keşfedilmesine kadar, bu uygarlıkla ilgili hiçbir şey bilinmiyordu. Bugün bile, dört yüzün üzerinde işaret içeren alfabesi ancak kısmen çözülebilmiştir ve İndus hakkındaki pek çok önemli soru cevaplanmayı beklemektedir.

      İndus yerleşimleri ile ilgili bildiğimiz ise, her biri 30.000-40.000 kişilik topluluklar barındıran Harappa ve Mohenco-daro isimli en az iki büyük şehir ve bunların yanında yüzün üzerinde köy ve kasabanın varlığıdır. Örümcek ağını andıran bir sokak planlamasına göre inşa edilen şehirler ve kasabalar, dünyanın en ileri tesisat ve lağım sistemlerinin bazılarını barındırmaktaydı. Mohenco-daro’da bulunan her evde, sokakların altından geçen tuğla kaplama kanalizasyon sistemine bağlı, sifonu tuğladan örülme bir tuvalet bulunmaktaydı.

      24 Angula = 1 Hasta

      İndus yerleşimlerindeki şehir planlamacılığının konformizmi, saksılardan günlük eşyalara, yazıdan ağırlığa her şeyin standartlaşmasında kendini göstermekteydi. İndus medeniyetinin

Скачать книгу