Скачать книгу

DUYMAMIŞTIM! ÇÜRÜTÜLMÜŞ POPÜLER BİLİMSEL FİKİRLER

      • Dil haritası diye bir şey yoktur: Tatlı, ekşi, tuzlu ve diğer tatlar dilin her tarafında hissedilebilir.

      • Soğuk algınlığıyla koku alma duyunuzu kaybedersiniz, tat alma duyunuzu değil.

      • “Altıncı his” aptalca bir ifade; çünkü insanların aslında on dokuz hissi vardır.

      Simyanın cazibesi kuvvetliydi. Paracelsus’un döneminde ve bir ya da iki yüz yıl sonrasında, simyanın daha ahlaki kolları ve ana akım bilim arasındaki ayrım noktası belirsizleşmişti. Kraliçe I. Elizabeth’in danışmanı John Dee (1527-y.1608), bilim dünyasının en önemli öncülerinden Sir Isaac Newton (1642-1727) ile karanlık sularda yüzüyordu. Ancak bu tür deneylerin hepsinin sonu iyi bitmemişti. Ünlü simyacı Dr. Faustus (1480-1540, ruhban sınıfı arasında kendine pek çok düşman edinmişti, hatta onlardan birkaçını simya formülleriyle zehirlemeyi başarmıştı), “Yaşam Suyu” arayışında gliserin ve asitlerle yaptığı deneyler sırasında parçalara ayrılmıştı.

      Michael Maier’ın simya alanındaki referans kitabı Atalanta fugiens’den bir resim. Altın ve gümüş (güneş ve ay) birbirleriyle birleşme halinde gösteriliyor.

      Dr. Faustus eğer nitrik asit kullandıysa merak etmeye hiç gerek yok; ondan geriye hiçbir şey kalmamıştır: Dinamitin üretiminden bu yana kullanılan son derece patlayıcı bir sıvı madde olan nitrogliserini iki yüz yıl öncesinden bulmuş olabilir. Tüm bunlara aldırmaksızın kilise, bedeninin parçalarının bulunamayışını şeytan icadı işlerle uğraşmasına bağlamıştı.

ZENGİN DENEYSEL TECRÜBE

      Faustus nitogliserini keşfetmiş olsaydı, anında kendini paramparça ederdi; o geleneksel bilimin ilerisinde giden tek simyacı değildi. Ancak simya sanatının kötü şöhreti, simyacıların keşiflerinin şüpheyle karşılanmasına ve papalığın itirazlarının hedefine oturmasına neden oldu; bu durum daha sonra bilimsel gelişmenin önünde bir engel olacaktı. Temel prensip devam etti: Bir buluş, bir simyacının atölyesinden çıkmışsa muhakkak şeytanın eseri olmalıydı.

      Bu şekilde çığır açan başka bir isim de Polonyalı simyacı Michael Sendivogios (1566-1636) idi. Sendivogios, teolog Joseph Priestly’nin (1733-1804) 1774 yılında keşfetmesinden neredeyse 200 yıl önce nitratı ısıtarak oksijen üretmişti. Sendivogios bilgi birikimini Hollandalı simyacı Cornelis Drebbel (1572-1633) ile paylaşabilmişti ki o da bunu pratik kullanıma sokmuştu. Londra’da 1620’de Drebbel on altı kişiyi taşıyabilen ilk güdümlü denizaltıyı inşa etmişti.

      Drebbel, potasyum nitratı ya da sodyum nitratı yakarak sadece oksijen üretmekle kalmamış, karbondioksit oluşumu sırasında emilen nitratı oksite ya da hidroksite dönüştürebileceğini de bulmuştu. Basit ama etkili bir yeniden nefes alma sistemi üreterek, o da diğerleri gibi zamanının 300 yıl ilerisinde gidiyordu. Drebbel’in buluşu tüm mürettabatla birlikte Thames’da I. James ve donanmanın önünde test edildi. Yaklaşık beş metre derinliğindeki nehirde aşağı inip yukarı çıkarken üç saatin üzerinde batmış vaziyette kaldı.

      Laboratuvara bir bakış: (a) bakır damıtma aygıtı; (b) damıtma başlığı; (c) soğutma aracı; (d) yoğunlaştırıcı tüp; (e) alıcı.

      Fakat yine de şeytan işiyle uğraştığına dair fısıltılar her yanı dolduruyordu. Donanma savaşta kullanılabilecek çalışan denizaltılardan mahrum kalmıştı.

KÖTÜ ŞÖHRET

      Bu tür çığır açan keşiflere rağmen, ilgi odağı haline gelen ve simyanın adına leke sürenler şarlatanlardı. Simyanın karanlık tarafına karşı en savunmasız kalan kurum Habsburg Sarayı’ydı. Kutsal Roma İmparatoru III. Ferdinand (1608-58) bir külçe altın yaratıldığına inandırıldı; umutlarını Avusturyalı simyacı Johann Richthausen’a bağladı. I. Leopold (1608-58) de aynı şekilde oyuna getirilmişti. Kendi bölgesindeki tüm dönüşüm girişimlerini yasaklamak, sağduyulu İmparatoriçe Maria Theresa’ya (1717-80) düşecekti.

      Her ne kadar şarlatanlar tarafından itibarı zedelenmiş olsa da simya alanındaki çalışmalar günümüzdeki bazı buluşların önünü açmış olabilir. Bugün Fransa-İsveç sınırındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı gibi partikül hızlandırıcıları, rutin olarak, bir elementteki serbest nötronları ve protonları çarpıştırmak ya da aynı elementi başka bir elementteki protonlarla bombardımana tutmak suretiyle çeşitli elementleri dönüştürmektedir. Dolayısıyla, kimyasal yollarla dönüşüm imkânsız olsa da, durum fizik alanında pek de öyle gözükmüyor. 1972 yılında Sibirya’daki Baykal Gölü’nün kıyılarında bulunan araştırma merkezindeki Sovyet fizikçiler, rutin kontrollerinin birinde, bir deney reaktöründeki deflektör koruyucularının kurşun balatalarının altına döndüğünü bildirdi. Bu duruma, Nobel Kimya Ödülü sahibi Glenn Seaborg 1980’de Kaliforniya Üniversitesi’nde aynı sonuca ulaşana kadar Batı tarafından şüpheyle yaklaşılması kaçınılmazdı.

      Nükleer fizik çatısı altında, Seaborg bazı nötron ve protonları örneklemden kaldırmak suretiyle birkaç bin kurşun ve bizmut atomunu başarıyla dönüştürdü. Bu, erken dönem simyacıların fikirlerini aklamak için bir yere kadar etkisini sürdürebilir; ancak operasyonun maliyetinin geleneksel metotlarla çıkarılmış binlerce misli ağırlıktaki altına denk geldiği düşünüldüğünde altın piyasası şimdilik rahat bir nefes alabilir.

      İyi Titreşimler

Histeri yalnızca kadınların mahremiyetini ilgilendirir ve cinsel uyarılmayla giderilebilir

      Histerektomi kelimesinin etimolojik kardeşi olan histeri, Yunanca “rahim” anlamına gelen hustera kelimesinden gelmektedir. Bu durumun antik zamanlardan yakın tarihe kadar, tıp çevrelerinde sadece kadınlara özgü bir durum olduğuna ve kadınların rahimlerinde ya da vajinalarındaki bir dengesizlikten kaynaklandığına inanıldı. Böyle zorlama bir kavram, yirminci yüzyıla kadar geçerliliğini koruyan tıbbi bir tedaviyle daha da saçma bir hal alıyordu. Bu tür tedavi yöntemlerini bugün uygulayıcılar anında tıp kayıtlarından çıkartacak olsa da bunun tıp yıllıklarında kabulü dolaylı olarak titreşimli seks oyuncağı endüstrisinin gelişimine neden oldu.

HAZ NÖBETLERİ

      1563’te Hollandalı fizikçi Pieter van Foreest (1521-97), tıbbi gözlemlerini derlediği çalışmasında aşağıdaki satırları kaleme alırken “histeri” ya da “rahim hastalığı”nın yüzlerce yıllık tedavisini kabul ediyordu:

      Bu semptomlar görüldüğünde bir ebeden yardım istemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yardım eden ebe, bir parmağını içeri sokup zambak, misk kökü, safran yağları gibi şeyler kullanarak genital organa masaj yapabilir. Ve bu şekilde hastalıktan mustarip kadın haz nöbeti durumuna getirilebilir. Parmakla yapılan bu tür bir uyarma Galen ve Avicenna7 tarafından özellikle dullar, iffetli hayat sürenler ve Gradus’un da önerdiği gibi ruhban sınıfına ait kadınlara tavsiye edilmiştir; çok genç kadınlara, cemiyet kadınlarına ve evli kadınlara ise pek önerilmemiştir; çünkü kendi eşleriyle cinsel ilişkide bulunmaları onlar için çok daha iyi bir çözümdür.

      Başka bir şekilde ifade edersek, bir kadın şayet biraz huysuz ve kavgacı ise tek ihtiyaç duyduğu şey çeşitli yollarla onu olarak uyarmaktır. Kadınlara yönelik bu tutum yüzyıllar boyunca ve Victoria devrinde hâkimdi. Pek çok erkek kadınları ciddiye almıyor, onları orgazm olabilecek cinsel yaratıklar olarak görmüyordu; tıp mesleğini yürütenlerin önemli bir kısmı da bu konuda yeteri kadar bilgili değildi.

      Victoria devrindeki doktorlar, bu

Скачать книгу


<p>7</p>

Batı toplumlarında İbn-i Sina, “Avicenna” adıyla bilinir. (e.n.)