ТОП просматриваемых книг сайта:
Bir zamanlar dünya düzken. Graeme Donald
Читать онлайн.Название Bir zamanlar dünya düzken
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-82-5
Автор произведения Graeme Donald
Издательство Maya Kitap
1958’de Dr. Edmund Teller (hidrojen bombasının babası) Alaska’daki Cape Thompson’da bir mil çapında bir liman inşa etmek için bir dizi hidrojen bombası patlatmayı öneriyordu. Bu öneri daha sonra rafa kaldırıldı.
Birkaç ay sonra, Twain kendi adına yeniden randevu alıp kendisiyle özdeşleşen beyaz takımı içerisinde, tüm gösterişi ve ihtişamıyla, Fowler’ın ofisini yeniden ziyaret etti. Fowler, ünlü müşterisine karşı bu defa son derece nazikti. Bir önceki görüşmelerinde Twain’in kafatasında çukur tespit ettiği noktada, şimdi yıldızın mizahçı olarak sahip olduğu uluslararası itibarı da destekleyecek şekilde “dağ gibi bir çıkıntı” olduğunu tespit etmişti. Twain ücretini ödemiş ve sonuçları yayımlanmaya bırakmıştı. Hiçbir şey Fowler’ın toplumsal çoğunluğun yanında yer almasını engelleyemezdi. Lorenzo bu olaydan sonra, yeni gelişmeye başlayan frenoloji partilerine her türlü desteği sağlamak için, oldukça yüklü bir miktarda posta havalesi yapacaktı.
Günümüzde antika dükkânlarında da görülebilen, konik, bej renkli ve frenolojiye ait siyah işaretlerin bulunduğu büstlerin Lorenzo’nun tasarladığı ürünlerden biri olması pek muhtemeldir. Fakat tüm bunlar kimseye hiçbir zararı dokunmayan eğlence unsurlarıydı; muhtemelen ruh çağırma oturumlarından çok daha az tehlike teşkil ediyorlardı. Bugün Fowler’dan geriye çok az şey kaldı. Ondan geriye kalan şeylerden biri de İngilizce sözlüğe soktuğu birkaç deyim. Entelektüel kimseler için kullanılan high brow, kültürsüz kimseler için kullanılan low brow sıfatları ve akıldışı davranışlar sergileyen kimselere “kafasını bir gösterme” zamanının geldiğini hatırlatmak için kullanılan had their bumps felt deyimleri Fowler’ın İngilizceye kazandırdığı ifadelerdir. Ancak olaylar gittikçe kötü bir vaziyet almaya başlayacaktı.
Kriterlere uygun bir kafatası
Versay Anlaşması (1919) ile eski bir Alman kolonisi olan Ruanda, Belçika’nın denetimine geçmişti. Frenolojinin önde gelen savunucularından Paul Bouts’un (1900–90) önderliğinde, Belçika’nın da frenoloji modasına yenik düşmesiyle işlerin kötü bir seyir izleyeceği karanlık bir dönüm noktasına ulaşıldı. 24 yaşında, aynı zamanda papaz olan bir frenolojist çoktan Belçika’nın ulusal figürlerinden biri haline gelmişti. Bouts, anayurdunun dört bir tarafındaki çeşitli kurumları ziyaret etmiş ve kendi tasarladığı aletlerin yardımıyla mahkûmların kafalarının ölçümünü yapmıştı. Bouts, bulgularına dayanarak kimin “normal” olduğu ve kimin “normal” olmadığına ilişkin şüpheli açıklamalar yapıyordu.
Bouts’un icatları Ruanda’daki Belçika Kolonyal İdaresi tarafından ırksal üstünlük meselelerini düzenlemek için kullanılmaya başlandığında meselenin ırksal boyutu da etkisini göstermeye ve işler daha da kötü bir hal almaya başlamıştı. Kolonyal idare, Tutsilerin Hutulardan ırksal olarak üstün olduğunu ilan etmişti. Bu iki gruba bu temelde muamele etmeye başlarken gruplardan birini her türlü meselede ve hizmette diğerinden daha üstün bir konuma yerleştiriyordu. Gerisini hepimiz çok iyi biliyoruz. 1994 yılında gerçekleşen soykırımda Hutu ırkçılar, tahminen yarım milyonla bir milyon arasında Tutsinin ve daha az sayıda Hutunun yaşamına son verdi.
Kötü Titreşimler
On dokuzuncu yüzyılda ordulardan (tek bir müfrezeden bütün bir alaya kadar) yürüyüş halindeki tüm askeri birimlerinin bir köprüden geçerken uygun adım yürüyüşü bırakmaları isteniyordu. O dönemdeki bilimsel tartışmalar da bu öneriye katkı sağlıyordu. Bu tartışmalar, tüm nesnelerin doğal bir frekansa sahip olduğu düşüncesi etrafında dönüyordu. Bu, bir şeyin harekete geçirildiği zaman titreyeceğini gösteren frekanstı. Tempoyla yürüyen askerlerin birbirini tekrar eden eşzamanlı adımlarının, geçtikleri köprünün doğal frekansıyla eşleşmesi durumunda, ortaya kaçınılmaz bir felaketin çıkacağına inanılıyordu.
Bu kavram, 12 Nisan 1831 tarihinde yaşanan Broughton Asma Köprüsü felaketinin ardından doğmuştur. 1826’da varlıklı Manchester’lı John Fitzgerald’ın şahsi katkısıyla inşa edilen köprü, Lancashire’daki Broughton ve Pendleton arasında bulunan Irwell Nehri’ni bağlıyordu. O gün, Teğmen John Fitzgerald (oğul) 60. piyade bölüğünün yetmiş dört mensubunu arazideki talimlerinin ardından Salford’daki kışlalarına götürüyordu. Köprüyü geçerken adımlarını gururla attıkları sırada yapı çökmeye başlamış ve adamların üzerinde durduğu tüm kolon nehre devrilmişti. Neyse ki suyun derinliği yarım metre kadar olduğundan küçük çaplı yaralanmalarla kazayı atlatmışlardı.
Bilim insanları anında durumu, Fitzgerald’ın kaydadeğer bağışlarda bulunduğu, yeni açılan Manchester Mekanik Enstitüsü’yle paylaşmıştı. Enstitüdekiler, çökmenin, hep birlikte ayaklarını yere sertçe vuran askerlerin neden olduğu rezonanstan kaynaklandığı sonucunu çıkarmıştı. Bu çıkarım, asma köprülere yatırım yapanlara bir nebze olsun rahat bir nefes aldırmıştı. Türünün ilk örneklerinden olan Broughton Köprüsü bölgede bir gurur kaynağıydı. Onu tasarlayanlar ve inşa edenler yetersizlikle ya da daha kötü bir şeyle suçlanmayı istemiyorlardı. Ordu beklendiği gibi yürüyüş yapan tüm birimlere, küçük ya da büyük fark etmeksizin, anında talimat göndermişti. Yıkılmaya neden olacağı korkusuyla, askerlerden köprülerden geçerken yürüyüş düzenlerini bozmaları ve rasgele yürümeleri isteniyordu.
• Merkezkaç kuvveti diye bir şey yoktur.
• Isı yükselmez, kendisini eşit oranda çevresine dağıtır.
• Mide ülseri, stres ya da baharatlı yiyeceklerden değil, “helikobakter pilori” adındaki bir bakteriden kaynaklanır.
• Kuantum sıçraması, oluş halindeki sismik bir adımı ifade etmez; madde, hiçbir gözlenebilir değişiklik göstermeden bir durumdan diğer duruma geçerken ortaya çıkan geçiş sürecindeki bir dakikalık değişimi ifade eder.
Gerçekte, -çok gerçek bir kuvvet olsa da- mekanik rezonansın konuyla hiçbir ilgisi bulunmuyordu ve yürümekte olan askeri kıtalarla da hiçbir ilgisi yoktu. Karmaşa ortadan kalktıktan sonra köprünün patronuyla bağlantısı olmayan bağımsız mühendisler alanı incelediklerinde, zemin ankrajına3 bağlı destek zincirlerinden birini koruyan büyük cıvatalardan birinin koptuğunu fark ettiler. Köprüyü askıda tutan zincirleri sağlama alan diğer cıvataların pek çoğunun da ya bükülmüş ya da çatlamış olduğunu gördüler. Kullanılmakta olan cıvatalar daha önce bozulanların yerine takılmış üç yıllık cıvatalardı.
Konu biraz daha sorgulanınca, önde gelen inşaat mühendislerinden Eaton
3
Ankrajlar, genel anlamıyla yapısal bir öğeyi başka bir öğeye ya da malzemeye sabitleyerek birlikte çalışır hale getiren yapısal öğelerdir. Zemin ankrajları, sadece yapıları zemine sabitlemekle kalmayıp, zemin kütlesi, hidrostatik kuvvetler ve dış yükler kaynaklı çekme kuvvetlerini karşılayarak, bunları potansiyel göçme yüzeylerinin gerisinde tekrar zemine aktarır. Yapının dönme başta olmak üzere göçmesine neden olabilecek moment kuvvetlerine karşı koymasına yardımcı olur. (ç.n.)