Скачать книгу

eşlik eden hümanizm de en az bunun kadar dikkat çekicidir (Burada Montaigne’in anlayışlı merakından, on sekizinci yüzyıldaki saflığıyla fantastik Rousseau’dan, “doğa adamı destanı”yla Chateaubriand’dan veya Fenimore Cooper’ın vahşi şövalyeyi idealleştirmesinden bahsetmek gerekir). Antropolog ve filozofun merakı, insani şeyler hakkındaki tüm dürüst meraklar gibi, sonunda anlayışa, sempatiye ve nihayetinde insani ilerleme hakkındaki anlatının her bölümünü aydınlatan görülür faydayı korumak için etkin bir arzuya yol açar.

      Son olarak, Amerika kıtasının tüm bu ilgiler için fayda bakımından gerçekten eşsiz bir alan sağladığını gözlemlemeye değer. Sakinlerinin insanlığın geri kalanından uzun süre izole kalmaları, yerli başarılarının biçimlerinin ve seviyelerinin çeşitliliği, başardıklarının genel olarak insanlık için kendine özgü değeri; bütün bunlar, Yeni Kıta’nın halkalarını uzak bir geçmişte aynı soyu paylaştıkları Eski Dünya halklarından neredeyse tümüyle ayırmak üzere bir araya gelir. Her iki Dünya’daki yaşam tarzları ve düşünce eğilimleri arasındaki benzerliklerin, farklılıkları kadar çarpıcı ve sayısız olduğu doğrudur ancak bu durum kendi içinde çok önemli bir değere sahiptir çünkü fiziksel olduğu kadar ruhsal bir birliğe vurgu yapar ki bu, tüm insanlığa aittir.

      Burada tanımlanan tüm ilgi alanlarının bir kitapta karşılanamayacağı açıktır. Bununla birlikte esas olarak bulunacak malzemelerin neler olduğunu ve erişilebilir çalışma kaynaklarına atıfta bulunarak bunların nasıl dağıtıldığını göstermesi gereken bir açıklamanın herkese katkı sağlaması mümkündür. Bu çalışmanın en iddialı amacı budur.

      Birinci Bölüm

      Meksika

      I. Orta Amerika

      Kuzey ve Güney Amerika’yı birbirine bağlayan büyük kara köprüsü, Rio Grande’den güney kıtasına uzanır ve bu, tam anlamıyla Orta Amerika olarak adlandırılabilecek bir bölge oluşturur. Bu bölge doğal olarak birkaç bölüme ayrılır. Kuzeyde Meksika kütlesi bulunur; kıyı toprakları batı tarafında aniden, ancak doğu kıyılarında geniş orta platoya doğru daha kademeli olarak yükselir. Şekli (güneyin yüksek dağlarındaki zirvesiyle kabaca üçgene benzer) Tehuantepec Kıstağı’nın kuzeyindeki tüm arazinin şekline uygundur. Bunun yanında deniz seviyesinin altındaki Yucatan yarımada bölgesi vardır. Burası Pasifik’e, dağların içlerine doğru tırmanır ve güneye doğru sivrilen arazinin büyük, geniş alanını oluşturur. İkinci bir çıkıntı, Honduras Körfezi ile Sivrisinek Körfezi arasında uzanan ve Panama Körfezi çevresinde bir yay oluşturan ince Kıstak’ın içinde sonlanan Orta Amerika’dır.

      Bölgenin fizyografisi, Kolomb öncesi etnografyasının bir göstergesidir. Aşağı Kaliforniya ve kabaca enlemlerindeki anakaralar da dahil olmak üzere kuzey kısmı, vahşi kabilelerin yaşadığı bir bölgeydi; bunların en iyileri, Gila ve yukarı Rio Grande’deki Pueblo Kızılderililerinden kültür bakımından çok daha aşağıdadır ve en kötüleriyse Amerika’dakiler kadar sanattan yoksundur. Bu bölgenin başlıca grupları şunlardır: Aşağı Kaliforniya’da Yuman ile Waikuri kabileleri, Tiburon Adası ile bitişindeki anakarada Seriler, kuzey merkez ile batı anakarasındaki Pimanlar, Rio Grande’nin güneyindeki çöl benzeri topraklarda Apaçiler ve doğuda Tamaulipecanlar. Bu halkların düşünceleri ve mitleri, Kuzey Amerika’nın kurak güneybatısındaki akraba gruplarıyla hemen hemen aynıdır. Bununla birlikte Piman grubu, kuzeydeki Şoşoniler ile Aztek dünyasının Nahuatlan ulusları arasında olası bir bağlantı oluşturması konusunda özel bir ilgiye sahiptir. Papago, Yaqui, Tarahumare ve Tepehuane gibi halklar Nahua’nın daha vahşi kuzenleriyken, hemen güneydeki Tepecano, Huichol ve Cora kabileleri, belirgin bir şekilde Aztek kültür özelliklerini sergiler. Genel olarak, Yengeç Dönencesi’nin kuzeyindeki Meksika kabileleri, gelenek ve düşünce bakımından kuzey kıtasının Güneybatı gruplarına aittir; etnik olarak ise Orta Amerika, tropik bölgenin güneyine denk gelir.

      Bu hattın altında Tehuantepec Kıstağı’na kadar uzanan bölge yer alır. Burası, Aztek İmparatorluğu’nun egemen olduğu ve adlarını taşıyan uygarlığın damgasını vurduğu bölgedir. Aslına bakacak olursak, güçlerinin zirvesindeyken bu bölgenin tamamı politik olarak Azteklere tabi olsa da (tamamı onlar tarafından fethedilmemişti), her biri derece olarak farklı olan birkaç kültür merkezini içeriyordu. Kuzeyde, Panuco civarında, Maya soyunun bir kolu olan Huastecler vardı; onların hemen güneyinde ve ayrıca Körfez kıyısında, muhtemelen Mayaların akrabası olan Totonaclar vardı. Bu halkların hemen batısındaki merkezi yaylalar, Aztek imparatorlarının ilkel ve savaşçı düşmanları olan Otomiler tarafından iskân edilmişti. Otomiler, batılarında, kuzeyin vahşi kabileleri ile medeni Nahualar arasında bir geçiş grubu oluşturan Nahuatlan kabileleriyle (Huichol, Cora ve diğerleri) ortak bir sınıra sahipti. Ayrıca etrafları Nahuatlan ve Otomian kabileleri ile çepeçevre sarılmış, Nahualarınkinden kesinlikle daha eski bir tarihe sahip bir halk olan Michoacanlardan Tarascan soyu (Nahualara pek çok şey öğretmiş olabilirler) vardı. Daha da güneyde, toprakları neredeyse Oaxaca eyaletiyle sınırdaş olan Zapotekan halkları bulunuyordu; bunların en önemlileri uygarlıkları bireysel nitelik bakımından Nahua ve Maya’nınkilerle aynı sırada yer alan Zapotec ve Mixtec’ti; öte taraftan bunlar, yapılarındaki dirilik bakımından onlardan daha güçlü olduklarını kanıtladılar.

      Tehuantepec Körfezi’nden gelen Zoquean kabileleri (Mixe, Zoque ve diğerleri), Maya uluslarının bir sonraki büyük kültür merkezine geçişi oluştururlar. Amerikan uygarlıklarının bu en dikkat çekici toprakları, tüm Yucatan’ı, Tabasco’yu, Chiapas’ı, Guatemala’nın büyük kısmını ve Honduras Körfezi’nin her iki yakasındaki toprakları içeriyordu. Dolayısıyla Maya bölgeleri Amerika kıtalarına stratejik olarak hükmeder çünkü buralar yalnızca kıtaların birleşme noktasını kontrol etmekle kalmaz, aynı zamanda Büyük Antillere doğru uzanan, Meksika Körfezi ile Karayip Denizi arasındaki geçişi de yönetir. Serbest bir deniz ticareti gelişseydi Mayaların Yeni Dünya’nın yalnızca Yunanları değil, Romalıları gibi olabilecekleri kolayca düşünülebilir.

      En az on farklı dil topluluğunun yaşadığı Orta Amerika, dördüncü bir kültürel bölgeyi oluşturur. Orta Amerika halkları, kuzeyde Maya ve Nahua etkilerini göstermekle kalmaz (Nahuatlan soyunun bir kabilesi Nikaragua Gölü’ne kadar güneye nüfuz etmişti) aynı zamanda güney kıtasının, Panama Kıstağı’nda egemen olan ve Kosta Rika’nın ötesinde Nikaragua’ya kadar uzanan Chibchan uygarlığının da temsilcisidir. Buna ek olarak, Antillerden ve denizci Kariplerden kaynaklı bir etki izinden daha fazlası söz konusudur. Buranın gerçek bir kıta kavşağı olduğunu söyleyebiliriz.

      Orta Amerika kültürünün ve tarihinin en önemli noktası, haklı olarak yerli Amerikalıların en yüksek kazanımına işaret ettiği kabul edilen Aztek ve Maya uygarlıklarıdır. Ne Aztekler ne de Mayalar, İnka İmparatorluğu’nu böylesine büyük bir organizasyon harikası yapan mühendislik ve politik beceride Peru halklarıyla rekabet edebilirdi. Ama genel sanat düzeyi, bilimlerinin karmaşıklığı ve hepsinden önemlisi hiyeroglif yazı sistemleri ve anıtsal kayıtlar bakımından Orta Amerikalılar, Eski Dünya’nın en eski uygarlıklarıyla tam olarak karşılaştırılabilir bir düzeye ulaştılar ve onlarınki, köken olarak Eski Dünya kültüründen çok daha sonrasına denk geliyor olamaz.

      Orta ve Güney Amerika merkezlerinin uygarlıkları bazı ayrıntılarda ilginç benzerlikler göstermektedir. Her durumda, saldırgan bir imparatorluk yaylası (Aztek, İnka) ve çökmüş olan bir ova (Maya, Yunca) kültürüyle karşı karşıyayız. Her durumda, ova kültürü estetik olarak daha gelişmiş ve görünüşe göre daha uzun bir tarihe sahiptir. Her iki yayla gücü de kendi kültürleri için uzak yayla öncüllerine açıkça bağlıdır (Aztekler, Toltec’e, İnkalar ise Tiahuanaco’ya kadar uzanır). Her iki bölgede de bu daha uzak yayla uygarlığının

Скачать книгу