Скачать книгу

Milo’nun kızaran yüzüne aldırmadan saçlarını savurarak arkasını döndü. Çocuğun cevap vermesine fırsat bile vermeden, hemen yanında duran Çağla’nın koluna girdi. Kızı da yanında sürükleyerek oradan uzaklaştı. Bu sersemi kulübe kabul ettiği için acaba daha kaç kez pişman olacaktı?

      Rauf birdenbire içindeki karamsarlığın azaldığını, hatta neşelendiğini hissetti. Kayla’nın birini, özellikle Milo’yu payladığını görmek çok eğlenceliydi. O sırada iki kanatlı ağır ahşap kapı ardına kadar açıldı. Okulun müdiresi ve birkaç öğretmen kapının girişinde çocukları karşılamaya hazır bekliyorlardı. Az sonra çocuklarla birlikte, etrafı kaplayan gürültü de binadan içeri doldu.

      Rauf diğerleriyle beraber sınıfının bulunduğu dördüncü kata çıkarken içinden eğlenceli bir dönem geçirmeyi diledi. Ne de olsa evde işler pek iyi gitmiyordu. O sırada Eris’in sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Arkadaşı, dördüncü kattaki masada yığılı duran dönem programlarından birini almış, kâğıdı havada sallıyordu. Yine ağzını sonuna kadar açarak esnerken, “Dönemin ilk dersi. Zamanı Doğru Değerlendirme!” diye homurdandı. “Zamanı uyuyarak değerlendirmeyi planlıyorum!”

      Rauf, Eris’in ağzında gevelediği son cümleyi anlayamamıştı, o da esnemekle yetindi.

      Ne yazık ki okulun ilk günü Rauf’un umduğu gibi eğlenceli geçmedi; hatta oldukça can sıkıcıydı. Zamanı Doğru Değerlendirme dersinin öğretmeni Bay Zamzen gribe yakalandığı için gelememişti; yerine hologramını2 göndermişti.

      Hologramların en kötü yanı 360 derecelik açıyla sınıfı kontrol edebilmeleriydi. Dersle ilgilenmeyenleri hemen fark ediyor ve birbirinden sıkıcı araştırma ödevleri yüklemekten hiç çekinmiyorlardı. Zamanını doğru değerlendirmeyenleri dize getirmenin tek yolu, zamanlarını dolu geçirmelerini sağlamaktı!

      Hologramın gözüne bu kez Rauf takılmıştı. Duvardaki panoda yazılanları izlemek yerine pencereden dışarıya baktığı için, hologramların dünden bugüne gelişimini anlatan bir araştırma hazırlaması gerekiyordu. İşte bu yüzden Rauf, elinde Bay Zamzen’in araştırma ölçeriyle okuldan çıktığında canı eve dönmeyi hiç istemedi. Ancak hologramlar öğretmenlere pek benzemezlerdi. Hepsi ödev takibi konusunda uzmandı ve hiçbir şeyi unutmazlardı. Eğer Bay Zamzen’in gribi birkaç gün daha devam ederse, sevimsiz hologramla tekrar karşılaşacak demekti. İki saat sürecek araştırma ödevinin dört saate çıkması işten bile değildi. Ya da bundan da kötüsü, eve bir uyarı yazısı gönderebilirdi. Hologramlardan her şey beklenirdi.

      Rauf isteksizce bisikletini evin garajına bıraktı. Kapsülünü kontrol etti. Eve dönmekle iyi etmişti, böylece ertesi güne yetecek kadar enerji kalmıştı. Yeniden ter dökmesine gerek yoktu.

      Dış kapının hemen yanındaki göze parmağını bastırarak evin alarmını devreden çıkardı. Bu alarm sistemi, evdeki pek de sık rastlanmayan teknolojik gelişmelerden biriydi. Öyle pek yeni bir sistem sayılmazdı ama yine de idare ediyordu. Ardından anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Elindeki anahtara bakarak, Delturude teyzeden ne farkımız var ki, diye düşündü. Anahtar ev kadar eski olmasa da çoktandır, artık kullanılmayan araçların arasında yerini almıştı.

      Evde kimse yoktu. Demek ki annesi hâlâ dönmemişti. Babası ise zaten hep geç saatlerde geliyordu.

      Rauf aslında babasının evde olmamasına sevinmişti, çünkü onu hep asık suratlı görmekten bıkmıştı. Gerçi adamcağızın güler yüzlü olması çok zordu. İşleri her gün gözle görülür şekilde düşüşteydi. Ulaşım hizmeti verdiği birkaç şirket, sözleşmelerini henüz iptal etmemişti, ama durum yine de pek iç açıcı değildi. Geleceğin Anahtarı ilk yolculuğu gerçekleştireceğini duyurduğundan beri herkes aynı şeyi konuşuyordu: ulaşımda yüzyılın buluşu! Aslında kimse bu buluşun ne olduğunu bilmiyordu. Rauf, yüzyılın buluşu olmasa da yüzyılın sırrı, diye düşündü.

      Tam mutfakta atıştıracak bir şeyler hazırlamıştı ki çınlayan bir sesle irkildi. Sandvicini kapıp salona yürüdü. “Bağlantı!” der demez salonun ortasında Kayla’nın görüntüsü belirdi.

      Kayla, Rauf’un elindeki sandviç benzeri nesneye bakıp, “İstersen yemeğe bize gel!” dedi.

      Rauf, elindekinden koca bir ısırık alıp, “Aslında göründüğü kadar korkunç değil!” diye homurdandı. “Beni yemeğe çağırmak için mi aradın?”

      Kayla’nın görüntüsü salonun içinde yürüyerek, “Aslında planının ne olduğunu sormak için aradım.” dedi. “Ne toplantıda ne de okulda konuşma fırsatımız oldu.”

      Rauf, sürekli hareket hâlinde olan Kayla’nın üç boyutlu görüntüsünü bir an için kaybedince, “Keser misin şunu!” diye söylendi. “Görüş alanımdan çıkıyorsun.”

      Kayla, “Affedersin! Tamam, oturuyorum.” diyerek koltuğa yerleşti. O sırada Kayla’nın kucağına köpeği Benekli zıplayarak atladı. Rauf, arkadaşına neden bembeyaz bir köpeğe bu adı verdiğini sormamıştı bile. Çünkü Kayla’dan nesneler, kavramlar ve kelimelerle ilgili bir söylev dinlemeye hiç niyeti yoktu.

      Koltuğun görüntüsü evin tavanına doğru kayınca, Rauf görüntüyü ayarlamaya çalıştı. O sırada görüntü taşıyıcısının cızırdayan sesi duyuldu. Rauf, “Bir bu eksikti!” diye söylendi. Eğer bozulursa yenisini alıp alamayacaklarından şüpheliydi. Bıkkın bir sesle, “Ne planı?” diye sordu.

      Kayla, “Yüzyılın buluşunun ne olduğunu açığa çıkarma planı!” diye söylendi.

      Rauf, “Buna ne gerek var ki!” diye karşı çıktı. “Zaten yakında şirketin sahibi bu sırrı tüm dünyayla paylaşacak. Üstelik bir de yetiştirmem gereken araştırma ödevi var. Sanki yapacak daha iyi bir şey yokmuş gibi… Kayla ne oluyor? Rengin mor oldu…”

      Görüntüdeki mor Kayla gülümsüyordu. Rauf sabırsızca, “Kırmızıya dönüştün… Ne olduğunu söyler misin?” diye sordu.

      Kayla çok eğleniyor gibiydi. “Konuşmamıza biraz renk katmak istedim o kadar!” diye şakıdı. “Peki cam işini hallettin mi?

      Rauf, “Eve daha yeni geldim. Üstelik kırık camdan daha önemli sorunlarım var benim.” diye cevap verdi.

      Rauf’un sözleri, Kayla’yı durdurmaya yetmemişti. Görüntünün rengi turuncuya dönerken, “Annen gelir gelmez, camı sormayı unutma!” dedi. “Havalar soğumadan bu işi halletmeliyiz! Ayrıca bir plan yapmamız konusunda da…”

      O sırada evin bahçesinden gelen sesle Rauf’un dikkati dağıldı. Arkadaşına, “Hoşça kal!” deyip bağlantıyı kesti. Ne olduğunu anlamak için dışarı çıkınca da hiç beklemediği güzel bir sürprizle karşılaştı. Annesi eve dönmüştü. Üstelik dinlenmiş görünüyordu. Yüzü ışıl ışıl parlıyordu. Rauf’un içini bir sevinç dalgası kapladı. Evi yalnızca babasıyla paylaşmaktan kurtulmuştu. Kâbus bitti, diye düşündü. Ancak annesinin ardındaki tanıdık yüzü görünce, sevinç dalgası bir anda yok olup gitti. Midesinin ortasına bir yumruk yemiş gibi oldu. Asıl kâbus şimdi başlıyordu, çünkü İrene tam karşısında duruyordu.

      Kuzini epey büyümüştü, ama ne yüzündeki haylazlık ifadesi ne de korkunç saç kesimi değişmişti. Üstünde el örgüsü eski bir kazak, rengi solmuş gri bir pantolon ve kahverengi lastik botlar vardı. Rauf, bakışlarından kuzininin de kendisini incelediğini anladı.

      O sırada bahçeye yayılan şen kahkaha, çocukların ilgisinin dağılmasına neden oldu. Delturude teyze, üstüne atılırcasına Rauf’a sarıldı.

Скачать книгу


<p>2</p>

Üç boyutlu görüntü.