Скачать книгу

üzerine Hera korktu, dediğim dedik isteklerini dizginledi ve sessizce oturdu. Ancak ilahi varlıklar üzüldüler Zeus’un evinde, ta ki becerikli usta Hephaistos gayret edip anası Hera’yı teskin etmeye başlayıncaya dek. “Buna tahammül edilmez!” dedi. “Eğer ikiniz tartışmaya girişip bir avuç ölümlü için göğe kargaşa getirirseniz, eğer böyle kötü düşünceler üstün gelirse şölenimizde keyif kalmaz. O zaman bırak da anama bir öğüt vereyim -ki kendisi bilir, bu onun için daha iyidir- sevgili babamla barışması için, böylece bir daha onu azarlamaz ve şölenimiz bozulmaz. Eğer göğü inleten Olymposlu hepimizi koltuklarından atmak isterse yapabilir, zira kendisi en güçlüdür, o yüzden ona güzel şeyler söyle de çok geçmeden bize tekrar iyi davransın.”

      Konuşurken, iki kâse tatlı nektar alıp anasına verdi. “Aldırma canım anacığım…” dedi, “Elinden geleni yap. Seni çok seviyorum ve dayak yediğini görürsem çok üzülürüm ancak ne kadar üzülürsem üzüleyim sana yardım edemem çünkü kimse Zeus’a karşı gelemez. Bir kere sana yardım etmeye çalışırken, beni ayağımdan yakalayıp fırlatmıştı göğün eşiğinden. Bütün gün sabahtan akşama kadar düştüm, ta ki Limni Adası’na gün ininceye dek. Orada içimde çok az kalan hayatla, Sintiler gelip benimle ilgileninceye dek serildim kaldım.”

      Hera buna gülümsedi, bir yandan da oğlunun elinden kâseyi aldı. Hephaistos tatlı nektar aldı karma kabından ve diğer tanrılara da sundu, soldan sağa giderek; kutsal tanrılar koca koca kahkahalarla güldüler, cennet sarayın içinde görünce telaşla koşturup durduğunu.

      Böylece tüm gün gecenin batışına dek şölen yaptılar, herkes eşit payını aldı ve memnun kaldı. Apollon lirini çaldı ve Musalar tatlı seslerini yükselttiler birbirlerine karşılıklı söyleyip durarak. Güneşin parlak ışıkları sönünce evlerine, yataklarına döndüler; herkes kendi yerine, aksak Hephaistos’un üstün marifetleriyle onlara yaptığı. Gök gürültüsünün Olymposlu hâkimi, Zeus da gidiverdi her zaman uyuduğu yatağına, gider gitmez de uyudu, altın tahtlı Hera da onun yanında.

      KİTAP II

      Zeus verdiği sözü tutarak, Agamemnon’u sahte bir düş ile Truva’yı hemen ele geçirebileceği konusunda inandırarak kandırır. Agamemnon adamlarının gücünü ustaca denemek için onlara Zeus’un kuşatmayı durdurmalarını emrettiğini söyler. Hera tarafından gönderilen Athena, Odysseus’a plana karşı çıkmasını telkin eder ve Nestor da orduyu mücadeleye devam etmesi için kışkırtır. İki tarafın orduları da savaş için hazırlanır. Orduların önderleri ve kuvvetleri sayılır.

      Diğer tanrılar ve ovadaki silahlı askerler mışıl mışıl uyudular ancak Zeus uyanıktı zira Aşil’e onurunu nasıl bahşedip Akhaların gemilerinde çokça insanı nasıl öldüreceğini düşünüyordu. Sonunda Kral Agamemnon’a Uğursuz Düş’ü göndermesinin en iyisi olacağına karar verdi. Sonra onu çağırarak şöyle dedi: “Uğursuz düş, Akhaların gemilerine git, Agamemnon’un çadırına girerek ona şimdi sana emrettiğim gibi kelimesi kelimesine şunları söyle. Akhaları hemen silah altına almasını söyle zira Truva’yı alacak. Artık tanrılar arasında ayrılık kalmadı. Hera herkesi kendi düşüncesine ikna etti ve Truvalıların başına acılar gelecek.”

      Düş mesajı alır almaz gitti ve çok geçmeden Akhaların gemilerine vardı. Atreusoğlu Agamemnon’u aradı ve derin bir uykuya sarılmış olarak çadırında buldu. Tepesinde Agamemnon’un heyette en fazla saydığı insan olan, Neleus’un oğlu Nestor kılığında dolandı ve şöyle söyledi:

      “Atreusoğlu uyuyorsun demek, sen ki ordunun rahatından sorumlusun, ondandır ki omuzlarında daha nice yükleri olan adam uykusunu azaltmalı. Beni dinle, zira Zeus’tan haberci olarak geldim, o yanında olmasa da senin için endişelenir ve sana acır. Sana Akhaları hemen silah altına almanı emreder, çünkü Truva’yı alacaksın. Artık tanrılar arasında ayrılık kalmadı. Hera herkesi kendi düşüncesine ikna etti ve Zeus’un ellerinde Truvalıların başına acılar gelecek. Bunu hatırla ve uyandığında sakın aklından gitmesin.”

      Sonra düş onu bırakıp gitti ve Agamemnon hiçbir zaman gerçekleşmeyecek şeyleri düşünmeye koyuldu. Aynı gün Priamos şehrini alabileceğini düşündü ancak hiçbir fikri yoktu aklındakiler hakkında Zeus’un, o ki hem Danaolar ve hem de Truvalılar için nice sıkı dövüşülen savaşlar planlamıştı. Sonra kutsal mesaj hâlâ kulağında çınlayarak derhâl uyandı, ardından doğrularak oturdu ve o güzelim yepyeni yumuşak gömleğini üzerine giydi, üzerine de ağır yeleğini. Sandallarını güzel ayaklarına bağladı ve gümüş kakmalı kılıcını omuzlarına attı, sonra da babasının ölümsüz asasını aldı ve Akhaların gemilerine doğru yola çıktı.

      Şafak Tanrısı, koca Olympos’a doğru yola koyuldu, Zeus ve diğer ölümsüzlere haber vermeye. Agamemnon insanları toplantıya çağırması için çığırtkanları etrafa yolladı, onlar da çağırdılar ve böylece insanlar toplandı. Ancak önce Pylos Kralı Nestor’un gemisinde yaşlıları bir toplantıya çağırdı, kurul toplandığında önlerine kurnazca bir plan koydu.

      “Dostlar…” dedi, “Gecenin köründe tanrısal Düş rüyama girdi, yüzü ve endamı Nestor’a benziyordu. Tepemde dolandı ve dedi ki: ‘Atreusoğlu uyuyorsun demek, sen ki ordunun rahatından sorumlusun, ondandır ki omuzlarında daha nice yükleri olan adam uykusunu azaltmalı. Beni dinle, zira Zeus’tan haberci olarak geldim, o yanında olmasa da senin için endişelenir ve sana acır. Sana Akhaları hemen silah altına almanı emreder, çünkü Truva’yı alacaksın. Artık tanrılar arasında ayrılık kalmadı. Hera herkesi kendi düşüncesine ikna etti ve Zeus’un ellerinde Truvalıların başına acılar gelecek. Bunu hatırla ve uyandığında sakın aklından gitmesin.’ Sonra Düş kayboldu ve uyandım. Bu yüzden, Akhaoğullarını şimdi silahlandıralım. Ancak önce onları denemem daha iyi olur, bu amaçla onlara gemileri ile kaçmalarını söyleyeceğim. Fakat sizler onların arasına dalıp ikna edin, gitmelerini engelleyin.”

      Sonra oturdu ve Pylos’un kralı Nestor tüm içtenliği ve iyi niyetiyle onlara şöyle hitap etti: “Dostlarım!” dedi, “Argosluların komutanları ve öncüleri, eğer ki başka bir Akhalı bize bu rüyayı anlatsaydı, yalan olduğunu söylerdik ve hiçbir şey yapmazdık. Ancak düşü gören aramızdaki en önde gelendir, bu nedenle insanları silah altına almaya koyulmalıyız.”

      Böyle söyleyip kuruldan ayrıldı ve diğer asa taşıyan krallar da Agamemnon’un sözüne uyarak ayağa kalktılar, bu sırada insanlar da haberi almak için hızla ilerlediler. Boş bir kovuktan çıkıp bahar çiçekleri arasına hep beraber üşüşerek uçan arılar gibi akın ettiler, boğum boğum, salkım salkım toplanarak. Gemilerden ve çadırlardan bile koca kalabalıklar döküldü meydana ve uçsuz bucaksız suyun kıyısında sıralandılar. Bu sırada, Zeus’un habercisi, Ulak Tanrı, aralarında koşarak hep ilerlemeleri için kışkırtıyordu onları. Böylece çılgın bir karmaşa içinde apar topar toplandılar, oturacak yer bakınırken insanlar, adımlarıyla toprak inim inim inledi. Dokuz haberci aralarına girip gürültülerini kesmeleri için bağırdı ve krallarını dinlemelerini emretti, ta ki en sonunda herkes tek tek oturup seslerini kesinceye dek. Ardından Kral Agamemnon kalktı, asasını tutarak. Bu asayı Hephaistos yapmış, Kronosoğlu Zeus’a vermişti. Zeus, Argos’u öldüren, yol gösterici ve koruyucu Hermes’e verdi. Hermes, atları kamçılayan Kral Pelops’a, Pelops da halkının önderi Atreus’a. Atreus ölürken çokça sürüsü olan Thyestes’e, Thyestes de sırası gelince Agamemnon’un taşıması için bıraktı, Argosluların ve adaların kralı olsun diye. O da asasına yaslanarak Argoslulara şöyle seslendi.

      “Dostlar!” dedi, “Kahramanlar, Ares’in hizmetkârları, tanrıların elleri ağırca üzerime çöktü.

Скачать книгу