Скачать книгу

Mynes ve Epistrophos’u vurmak için ne sıkıntılar çekmiş, Lrynessos dönüşü de o güzel saçlı kızı kendisine seçmişti. Aşil hâlâ kız için üzülüyordu, ancak yakında onlara tekrar katılacaktı.

      Sonra Phylake ve çiçekli çayırların olduğu, Demeter Tanrıça’nın korusu Pyrassos’ta, koyunları bol İton, deniz kıyısındaki Antron ve çayırlar üzerindeki Pteleos’ta yaşayanlar vardı. Cesur Protesilaos hayattayken önderleriydi, ancak şimdi kara toprağın altında. Ardında Phylake’de yanaklarından acıyla yaşlar boşanan karısını bıraktı ve yarım kalmış bir saray. Truva toprağına Akhalar arasında en önde ayak bastığı sıra, bir Dardanoslu savaşçı tarafından öldürüldü. Halkı önderlerine yas tuttuysa da lidersiz kalmamışlardı, çünkü Ares’in soyundan Podarkes onları idare etti. O, Phylakes’un oğlu olan bol koyun sürüsüne sahip İphiklos’un oğlu idi ve Protesilaos’un küçük kardeşi. Ama Protesilaos ondan hem daha büyük hem de daha yiğitti. İnsanlar lidersiz değillerdi ama kaybettikleri önderlerine de matem tuttular. Onunla kırk gemi geldi.

      Boibeis Gölü’nün yakınındaki Pherailılar gelir, Boibe, Glaphyrai ve düzenli İaolkos illerinde oturanlar. Pelias kızlarının en güzel kızı Alkestis’ten doğma ve Admetus’un oğlu Eumelos on bir tane gemisiyle önderiydi onların.

      Sonra Methone ve Thaumakie’de, Meleboia’da ve sarp Olizon’da yaşayanlar gelir. Bunlar becerikli okçu Philoktetes tarafından yönetildi ve yedi gemileri vardı, her birinde hepsi iyi okçular olan elli kürekçi de. Ancak Philoktetes, Limni Adası’nda acılar içinde yatıyordu, Akhaoğullarının onu bıraktığı yerde zira zehirli bir su yılanı tarafından ısırılmıştı. Orada hasta ve üzgün yatarken pek yakında Argoslular onu çok özleyeceklerdi. Halkı onun yokluğunu çok hissetseler de lidersiz değildiler zira Rhene’nin Oileus’tan doğurduğu gayrimeşru oğlu Medon onları hizaya dizdi.

      Trikkeliler, kayalık bölge İthome ile Oikhalieli Eurytos’un şehri Oikhalie’de yaşayanlar da vardı. Bunlar Asklepios’un iki oğlu tarafından komuta ediliyorlardı, şifa alanında yetenekli Podaleirios ve Makhaon. Bunlarla da otuz gemi geldi.

      Bir de Ormenion’da, Hypereia Pınarı başında, Asterion’da ve ak zirveli Titanos’ta oturanlar var. Bunlar Euaimon’un oğlu Eurypolos tarafından komuta ediliyordu ve kırk gemiyle geldiler.

      Argissa, Gyrtone, Orthe, Elone ve beyaz şehir Oloosson’da oturanların lideri cesur Polypoites’ti. Zeus’un oğlu olan Peirithoos’un oğlu idi zira Hippodameia onu Peirithoos’a doğurmuştu, kıllı dağ azmanlarından öcünü alıp onları Pelion Dağı’ndan Aithikler’e doğru sürdüğü gün. Ancak Polypoites komutada tek başına değildi, çünkü Ares’in soyundan Kaineusoğlu Koronos’un oğlu olan Leonteus da onunla birlikteydi. Kırk gemiyle geldiler.

      Guneus yirmi iki gemi getirmişti Kyphos’tan. Onunla gelenler, Ainienler ve yiğit Peraibolar, soğuk Dodone’de yurt kurmuşlar. Bir de Titaresis Irmağı’nın kıyılarını işleyenler var, Peneios’a dökülür bu ırmağın suyu, onun gümüş akıntılarına karışmaz ama yağ gibi üzerinden kayar gider; korkunç antlara tanık Styks Irmağı’nın koludur o.

      Magnetlerin komutanı Tenthredon’un oğlu Protheos’tu. Bunlar Peneios Nehri ve Pelion Dağı civarında otururlardı. Çevik ayaklı Protheos liderleriydi ve onunla kırk gemi geldi.

      Bunlar Danaoların komutanları ve önderleri idi. O zaman ey Musa, say bana şimdi de Atreusoğullarıyla gelenler arasında en iyi atları ve erleri.

      Atlardan, Pheresoğlu’nunkiler en iyi atlardı. Bunlar Eumelos tarafından sürülünce kuşlar kadar hızlıydılar. Aynı yaş ve renkte, boyda da tamamen uyumlu. Gümüş yaylı Apollon onları Pierie’de yetiştirdi, ikisi de kısrak ve savaşta Ares kadar korkutucu. Erler içinde Telamon’un oğlu Aias en üstündü ama Aşil’in öfkesi sürene dek. Zira Aşil ondan çok daha üstündü ve daha iyi atları vardı. Ancak Aşil şimdi gemilerinde uzakta duruyordu, Agamemnon’la olan kavgası yüzünden ve adamları da deniz kenarında zaman öldürdü, disk atarak, mızrak atarak ve okçuluk yaparak. Atları kendi arabaları yanında durdu, nilüfer çiçeği ve yaban kerevizi yiyerek. Arabalar ise efendilerinin çadırlarının yanında öylece dururlar, sımsıkı bağlı. Onları sürenlerse liderleri olmadığı için ordunun etrafında, orada burada gezindi ve savaşmaya gitmedi.

      Ordu böylece şiddetli bir ateş gibi ilerledi ve altlarındaki toprak inledi, aynı gök gürültüsünün efendisi Zeus, Arimos dağlarında kızmıştı Typheus’a, Typheus’un ini oradadır derler, şimdi de Zeus kamçılıyordu o toprağı o günkü gibi. Onlar hızla giderken de ovada, toprak altlarında öyle inledi işte.

      Şimdi rüzgâr kadar hızlı İris, Zeus tarafından Truvalılara kötü haberi vermesi için gönderildi. Genci yaşlısı toplandı Priamos’un kapılarında ve İris Priamos’un oğlu Polites’in sesi ile konuşarak Priamos’a yaklaştı. Ayağı hızlı Polites Akhaların herhangi bir hücumunu gözetlemek için Truvalıların gözcüsü olarak eski Aisyetes’in mezarının bulunduğu höyüğün tepesinde duruyordu. Ona benzeterek konuştu İris, dedi ki: “İhtiyar, boşuna konuşursun sanki barış zamanı gibi, savaş kapıdayken. Pek çok savaş gördüm, ancak şimdi gelen ordu gibisini hiç görmedim. Şehre saldırmak üzere ovayı aşıyorlar, yapraklar gibi çok, denizdeki kum gibi. İşte sana söylüyorum Hektor, dediğimi yap. Priamos şehrine uzak şehirlerden gelip çeşitli diller konuşan pek çok müttefikimiz yayılmıştır. Bu yüzden her kumandan kendi adamlarına emir verip onları teker teker sıraya dizsin ve savaşa doğru yol alsınlar.”

      Böyle konuşunca Hektor onun tanrıça olduğunu anladı ve hemen toplantıyı dağıttı. Erler silahları kapıp gitti, bütün kapılar açıldı ve insanlar çıktı dışarı atla ve yaya, çok büyük bir gürültü içinde.

      Şehrin karşısında yüksek bir tepe vardır, ovanın içinde yükselen kendi başına. İnsanlar ona Batieia der, ölümsüzlerse onun kıvrak Myrrhine’nin mezarı olduğunu bilir. Burada Truvalılar ve müttefikleri birliklerini dizdiler.

      Priamos’un oğlu parlak miğferli ulu Hektor Truvalıları komuta etti ve fazla sayıda ve savaş için sabırsızlanan en yiğit erler onunlaydı.

      Dardanialıların başında cesur Aeneas vardı, Afrodit, tanrıça olmasına rağmen İda Dağı'nın eteklerinde Ankhises'le beraber olup, onu doğurmuştu. Yalnız değildi Aeneas, zira Antenor’un iki oğlu Arkhelokhos ve Akamas yanındaydı, her ikisi de savaş sanatında usta.

      İda Dağı’nın ta dibinde Zeleia’da oturanlar vardı, Aisepos’un kara sularını içen ve Truva soyundan olan güçlü adamlar bunlar, Lykaon’un oğlu Pandaros var başlarında, ki ona yay kullanmayı Apollon öğretmişti.

      Adresteia ve Apaisos ülkesinde oturanlar gelir sonra, Pityeia ve Tereie’nin sarp eteklerinde oturanlar, başlarında kendirden zırh giymiş Adrestos ve Amphios var. Her türlü falcılığı bilen Perkoteli Mereops’un oğullarıydılar. Mereops onlara savaşta yer almamalarını söyledi, zira kara ölüm tanrıçaları onları sürüklüyordu, ancak onu dinlemediler.

      Perkote ve Praktios’ta oturanlar gelir sonra, Sestoslular, Abydoslular ve Arisbe’nin yurttaşları, başlarında Hyrtakes’in oğlu cesur kumandan Asios vardı. Selleis Irmağı kıyılarından, Arisbe’den, güçlü, doru atların getirdiği Hyrtakesoğlu Asios. Bereketli Larissa’da oturan Pelasglı mızrakçıların birliğine Hippothoos önderlik eder, başlarında Ares’in soyundan Teutamosoğlu Lethos’un oğulları Hippothoos ve Pylaios var.

      Akamas’la yiğit Peiroos var Trakyalıların başında, hızla akan Hellespontos çevirir topraklarını.

      Kikonlu mızrakçıların lideri Keadesoğlu Troizenos’un oğlu Euphemos’tu.

      Yeryüzünde en güzel akan nehir olan Aksios Nehri’nin geniş kıyılarındaki Amydon’dan

Скачать книгу