Скачать книгу

Arstanbektin bet mañdayındagı boş üstölgö oturdu.” -GE. (“Elbette!” diyerek Aygül, hemen Arstanbek’in karşısındaki boş sandalyeye oturdu.)

      bet tırmarlık kıl- (БЕТ ТЫРМАРЛЫК КЫЛ-) [yüz kaşırlık yapmak] Suçu kabul etmemek, inkâr etmek, başkasının üstüne atmak: Sen, Kultay, biröönün mekesin tebelep-tepsetip alıp, anan maga arızdanıp bet tırmarlık kıldıñbı?` – dedi Mırzabay” -MA1. (Sen, Kultay, birinin mısır tarlasını tepeletip, sonra bana şikayet ederek, inkâr etmedin mi? dedi Mırzabay.)

      bet tıtuu (БЕТ ТЫТУУ) [yüz yırtma] Kocası ölen kadının yüzünü çizerek yaralama geleneği.

      beti açık (БЕТИ АЧЫК) [yüzü açık] 1. Açık ve geniş (yer): “Suu öydö tatırata çabışıp, beti açık cayıkka çıgıştı.” -TK. (Atlarını su kenarından yukarıya doğru koşturarak açık düzlüğe çıktılar.) 2. Laubali, saygısız, çekinmesi olmayan, utanmayan: “Beti açık kelin.” -KTS. (Laubali gelin.)

      beti açıl- (БЕТИ АЧЫЛ-) [yüzü açılmak] 1. Yaptıkları belli olmak, açığa çıkmak, bilinmek: “Anın beti açılıp, instituttun calpı çoguluşuna salınıp, şermende bolbodu bele.” -KTS. (Onun yaptıkları açığa çıkıp, Enstitü genel toplantısında konuşulunca rezil olmadı mı?) 2. Laubali olmak, aşırı samimi, teklifsizce ve saygısızca davranmak: “Caş kelin Ali Rıza beydi murun bir az sıylamış bolso, emi birotolo beti açıldı.” -RG. (Genç gelin, önceden Ali Rıza Bey’e biraz saygı gösteriyor gibiydi, şimdi ise tamamen laubali davranmaya başladı.) 3. Laubali olmak, yüz göz olmak: “Çatakka aralaşuu beker ele kızdarına beti açılgandan başka natıyca bermek emes.” -RG. ( Kavgaya karışmak, kızlarıyla boşuna yüz göz olmaktan başka sonuç vermezdi.)

      beti bozdobo- (БЕТИ БОЗДОБО-) [yüzü boz olmamak] bk. beti bozorbo-.

      beti bozorbo- (БЕТИ БОЗОРБО-) [yüzü bozarmamak] Yüzü kızarmamak, utanmamak: “Şadiyev beti bozorboy turup uşul sözdü aytkanda Toktosun mıskılduu cılmayıp: `Bet cok, ata-babasınan beri aldamçı tura` degendey baş çaykadı.” -KA2. (Şadiyev, utanmadan bu sözü söyleyince Toktosun, alay edercesine gülümseyip Utanmaz, atalarından beri yalancıymış.der gibi başını salladı.)

      beti carık (БЕТИ ЖАРЫК) [yüzü parlak] bk. cüzü carık.

      beti cok (БЕТИ ЖОК) [yüzü olmayan] Yüzsüz, utanmaz: `Tüü beti cok!` -dedi biröö” -IK. (“Tüh utanmaz!” dedi biri.)

      beti çıdaba- (БЕТИ ЧЫДАБА-) [yüzü dayan(a)mamak] Rezil olduğundan dolayı bakamamak, yüzü tutmamak, utanmak: “Gülizadan suraganga beti çıdabayt.” -TM2. (Güliza’ya sormaya utanıyor.)

      beti çımıra- (БЕТИ ЧЫМЫРА-) [yüzü kabarmak] Çok utanmak: “Cigittin beti çımıray tüştü.”-DjL. (Delikanlı birden çok utandı.)

      beti çımıraba- (БЕТИ ЧЫМЫРАБА-) [yüzü kabarmamak] Utanmamak, yüzsüzlük etmek: “Öz paydası üçün ata-enesin koşup satıp cibergenden beti çımırabagan selsayaktardın çoñ armiyası payda boluuda.” -ÇA1. (Kendi çıkarı için anne babasını bile satmaktan utanmayan serseriler çoğalmakta.)

      beti çıñal- (БЕТИ ЧЫҢАЛ-) [yüzü sertleşmek] bk. beti kızar-.

      beti duulda- (БЕТИ ДУУЛДА-) [yüzü çatır çatır yanmak] Yüzü kızarmak.

      beti kalba- (БЕТИ КАЛБА-) [yüzü kalmamak] 1. Yüzsüzleşmek: “Koşunalardın takır ele beti kalbay kaldı.” (Komşular iyice yüzsüzleşti.) 2. Yüzü kalmamak: “Üyüne kayra-kayra bara berip betim kalbadı.” (Evine takrar tekrar gitmeye yüzüm kalmadı.)

      beti kalıñ (БЕТИ КАЛЫҢ) [yüzü kalın] Yüzsüz, utanmaz: “Anın beti kalıñ, barı bir kılgandarın moynuna albayt.” (O yüzsüzdür, zaten yaptıklarını hiç üstüne almaz.)

      beti kara (БЕТИ КАРА) [yüzü kara] Yüzsüz, utanmaz, şerefsiz, maskara: `Bermetti alam` – dep catat / Beti kara tuuganım.” -S-C. (“Bermet’i alırım.” diyor / Yüzsüz akrabam.)

      beti karar- (БЕТИ КАРАР-) [yüzü kararmak] Rezil olmak, maskara olmak: “Laniçek el aldında beti kararıp, bir bozorup, bir kızarıp olturdu.” -KA4. (Laniçek, milletin önünde rezil olup, bozarıp kızararak oturdu.)

      beti kayt- (БЕТИ КАЙТ-) [yüzü dönmek] Korkarak çekinmek: “Birok, aligidey emes, beti kaytıp kalgan.” -KU. (Fakat eskisi gibi değil, çekiniyor.)

      beti kızar- (БЕТИ КЫЗАР-) [yüzü kızarmak] Yüzü kızarmak: “Oşondo anın beti kızarıp, eç söz ayta albay cer karagan.” -LC. (O zaman o, yüzü kızarıp, konuşamadan yere bakmıştı.)

      beti kurusun (БЕТИ КУРУСУН) [yüzü bitsin] Ondan Allah uzak etsin! Ondan uzak olalım!, bir daha tekrarlanmasın!: “O-o, al kündün beti kurusun.” -SÖ. (O-o, o günlerden Allah uzak etsin!)

      beti küy- (БЕТИ КҮЙ-) [yüzü yanmak] Birinin karşısında kendini suçlu hissetmek, utanmak, yüzüne bakamamak, rezil olmak: “Uşunday, uşunday, bul cetken aramza, karabaysızbı, betteşkende beti küyüp, tilin cutup duduk bolup oturganın.” -KS2. (Öyle öyle, bu çok üçkâğıtçı, karşılaştığımızda yüzüme bakamayıp dilini yutmuş gibi oturmasına bakar mısınız?)

      beti tultuy- (БЕТИ ТУЛТУЙ-) [yüzü kalınlaşmak] bk. beti kızar-.

      beti tügön- (БЕТИ ТҮГӨН-) [yüzü tükenmek] Rezil olmak: “Orusçalap sögüngön, oo kurgur ay, beti tügöngön.” -KA2. (Rusça küfreden, geberesice, rezil.)

      betimdin beş terisi (БЕТИМДИН БЕШ ТЕРИСИ) [yüzümün beş derisi] Çok ayıp!: “İy, betimdin beş terisi, emne bara koydum eken.” -O-A. (Eyvah, çok ayıp oldu, niye gittim ki.)

      betin aç- (БЕТИН АЧ-) [yüzünü açmak] 1. Cinayeti veya gizli yapılan işi açığa çıkarmak: “Borbordo tak silerge okşogondordun betin açış üçün tekşerüü cürüp catat!” -Cİ. (Merkezde tam sizin gibileri açığa çıkarmak için denetim yapılıyor.)

      betin arı kılsın (БЕТИН АРЫ КЫЛСЫН) [yüzünü öte yapsın] Allah korusun: “Kokus coldon adaşıp ketseñer emne bolmok, kuday betin arı kılsın, arar cerge tompoyup kalbayt beleñer.” -ÇA1. (Tesadüfen yolda kaybolursanız ne olacaktı, Allah korusun, orada burada ölürdünüz.)

      betin aymanday kıl- (БЕТИН АЙМАНДАЙ КЫЛ-) [yüzünü oburmuş gibi yapmak] Yüzüne çarpmak.

      betiñ barbı (БЕТИҢ БАРБЫ) [yüzün var mı] Utanmıyor musun? Yüzün var mı?: “Betiñ barbı? Kantip kalp ayttıñ?” -KTS. (Utanmıyor musun? Nasıl yalan söyledin?)

      betin çımçı- (БЕТИН ЧЫМЧЫ-) [yüzünü çimdiklemek] Birisini kınarken veya utanınca “Eyvah, ayıp oldu!” anlamında kendi yanağını çimdiklemek.

      betin

Скачать книгу