Скачать книгу

Çünkü ne kadar çok sarhoş olursa o kadar iyi dua ederdi.”

      “Metodist papaz çok yakışıklıydı.” dedi Anne, bir yandan aralanmış ofis kapısına göz atarken.

      “Evet, pek süslü kendisi.” dedi Bayan Cornelia. “Oldukça da kadınsı. Kendisine bakan her kızın âşık olduğunu zannediyor. Bir Yahudi misali oradan oraya gezinen Metodist papazından iyi bir kısmet olabilir mi sanki? Size ve genç doktora tavsiyem Metodistlerle çok içli dışlı olmayın. Benim mottom eğer Presbiteryensen, Presbiteryen olarak kal.”

      “Peki, sizce Metodistler de Presbiteryenler gibi cennete gitmeyecekler mi?” diye sordu Anne gülümsemeden.

      “Buna karar verecek olan biz değiliz. Bunu yüceler yücesi bilir.” dedi Bayan Cornelia ciddiyetle. “Ama cennette ne olacaksa olsun bu dünyada onlarla muhatap olmayacağım. Buradaki Metodist papazı evli değil. Ondan önceki papaz evliydi ve karısı hayatımda gördüğüm en şapşal, en uçarı yaratıktı. Bir keresinde kocasına onunla evlenmeden önce büyümesini beklemesini söylemiştim. Bana karısını kendisinin eğitmek istediğini söyledi. Tam erkek gibi, değil mi?”

      “İnsanların tam olarak ne zaman yetişkin olduklarına karar vermek oldukça zor.” dedi ve güldü Anne.

      “Çok güzel söyledin canım. Bazıları doğduklarında yetişkin olarak geliyorlar dünyaya. Bazıları da seksen yaşına gelseler çocuk gibiler, inan bana. Bahsettiğim Bayan Roderick hiç büyümedi. Yüz yaşındayken de on yaşındayken olduğu gibi şapşaldı.”

      “Belki de uzun yaşamasının sebebi budur.” dedi Anne.

      “Belki de öyledir. Ama ben bir şapşal olarak yüz yıl yaşayacağıma aklı başında biri olarak elli yıl yaşamayı tercih ederim.”

      “Eğer herkes aklı başında olsaydı dünyanın ne kadar sıkıcı olacağını düşünsenize.”

      Bayan Cornelia, saygısız şakacılık konusunda tartışmaya açık değildi.

      “Bayan Roderick bir Milgrave’di ve Milgravelerde bir gram akıl yoktur. Yeğeni Ebenezer Milgrave yıllarca akıl hastası olarak yaşadı. Ölü olduğuna inanıyordu ve karısına kendisini gömmediği için öfkeliydi. Ben olsam gömerdim.”

      Bayan Cornelia o kadar kararlı görünüyordu ki Anne onu elinde kürekle görecekti neredeyse.

      “Hiç iyi bir koca biliyor musunuz Bayan Bryant?”

      “Evet tabii ki… Çok fazla tanıyorum hem de. Öbür taraftalar.” dedi Bayan Cornelia. Açık pencereden limanın karşısındaki kilisenin mezarlığını işaret ediyordu.

      “Hayatta olan, kanlı canlı birini tanıyor musunuz peki?” diye ısrar etti Anne.

      “Birkaç tane var. Ama Tanrı’nın nelere kadir olduğunu göstermek için.” diyen Bayan Cornelia, iyi kocaların olduğunu gönülsüzce kabul etti. “Orada burada birkaç tane tuhaf adamın olduğunu inkâr etmem. Eğer gençken yakalanıp iyi terbiye edilirse, annesinden zamanında güzel dayak yediyse düzgün biri olabiliyor. Sizin kocanız çoğu erkek gibi fena biri değilmiş duyduğum kadarıyla.” Bayan Cornelia gözlüklerinin üzerinden sertçe baktı Anne’e. “Kimsenin onun gibi olmadığını düşünüyorsunuz.”

      “Aynen öyle.” dedi Anne derhâl.

      “Pekâlâ, bir keresinde bir başka yeni gelinin de aynısını söylediğini duymuştum.” diye iç çekti Bayan Cornelia. “Jennie Dean yeni evlendiğinde kimsenin kendi kocasına benzemediğini düşünüyordu. Aslına bakarsan haklıydı da. Kimse ona benzemezdi! İnan bana bu çok da iyi bir şeydi! Karısına çok kötü bir hayat yaşattı. Jennie ölüm döşeğindeyken ikinci eşiyle görüşüyordu.”

      “Tam da erkek gibi işte. Ama umarım sen kocandan emin olmak konusunda haklısındır canım. Genç doktor pek seviliyor. İlk başlarda öyle olmamasından korkmuştum çünkü buranın insanı Doktor Dave’in dünyadaki tek doktor olduğunu düşünürdü hep. Doktor Dave pek ince düşünceli bir adam değildi, orası kesin. İnsanların evlerinde kendilerini astıklarından bahsederdi. Ancak karınları ağrıdığında incinen duygularını unutuveriyor insanlar. Eğer doktor değil de papaz olsaydı insanlar onu asla affetmezlerdi. Ruh ağrısı insanı karın ağrısı kadar endişelendirmiyor. Madem ikimiz de Presbiteryeniz ve civarlarda da Metodist yok, papazımız hakkındaki samimi düşüncelerini öğrenebilir miyim?”

      “Neden ama ben…” diye tereddüt etti Anne.

      Bayan Cornelia kafasını salladı.

      “Kesinlikle. Sana katılıyorum canım. Onu alarak yanlış yaptık. Yüzü mezardaki dar enli taşlara benzemiyor mu? Alnına, ‘Ruhu şad olsun.’ yazılsa sırıtmaz. Buraya geldiğinde verdiği ilk vaazı asla unutamam. Herkesin iyi olduğu işi yapmasıyla ilgili bir vaazdı. Konu tabii ki çok iyiydi. Ama kullandığı örnekler yok mu!.. Şöyle demişti, ‘Diyelim ki bir ineğiniz, bir de elma ağacınız var. Elma ağacınızı ahıra bağlayıp ineğinizi meyve bahçesine ayakları havada dikecek olursanız. Elma ağacından ne kadar süt, inekten ne kadar elma alabilirsiniz?’ Siz böylesini hiç duydunuz mu hayatınızda? O gün hiçbir Metodist olmadığına çok sevindim. Bu konuda çenelerini kapatmazlardı asla. Ona dair en rahatsız olduğum nokta ise herkesle hemfikir olma alışkanlığı. Eğer ona, ‘Sen tam bir alçaksın!’ dersen, yüzünde tebessümle, ‘Evet, aynen öyle.’ diye cevap verir. Papaz olacak adamda daha fazla omurga olmalı. Uzun lafın kısası ben kendisinin sayın papaz değil sayın eşek olduğunu düşünüyorum. Ama tabii ki bu dediklerim seninle benim aramızda kalsın. Etrafta Metodistler varken onu öve öve bitiremiyorum. Bazıları eşinin çok canlı kıyafetler giydiğini düşünüyorlar. Ama ben böylesi bir yüzle yaşamak zorunda olduğu için kendisini neşelendirecek bir şeylere ihtiyaç duyduğunu söylüyorum hep. Siz benim bir kadını elbisesinden dolayı kınadığımı asla duyamazsınız. Kocasının böyle giyinmesini engelleyecek kadar pinti ve kötü olmadığına seviniyorum sadece. Tabii ben giyim kuşam işlerini kafama takmam pek. Kadınlar erkekleri memnun etmek için giyiniyorlar ve ben asla o seviyeye inmem. Oldukça sakin ve rahat bir hayata sahip olmamın sebebi erkeklerin ne dediğini zerre umursamıyor olmam canım.”

      “Erkeklerden neden bu kadar nefret ediyorsunuz Bayan Bryant?”

      “Aman Tanrı’m. Onlardan nefret etmiyorum. Nefrete bile değmezler. Onlara dair tiksinti benzeri bir şey hissediyorum. Ama eğer kocanız başladığı gibi devam ederse muhtemelen ondan hoşlanırım. Onun dışında bu dünyada takdir ettiğim iki erkek ihtiyar Doktor ve Kaptan Jim.”

      “Kaptan Jim kesinlikle muhteşem.” dedi Anne içtenlikle.

      “Kaptan Jim iyi bir adam ama bir konuda çok rahatsız edici. Onu sinirlendirmek mümkün değil. Tam yirmi senedir onu kızdırmaya çalışıyorum ama efendiliğini hiç bozmuyor. Bu da benim asabımı bozuyor. Evlenmek üzere olduğu kadınsa günde iki kez öfke nöbetine kapılan aksi bir herifle evlendi.”

      “O kadın kimdi peki?”

      “Ah, bilmiyorum canım. Kaptan Jim’in birilerine kur yaptığını görmedim hiç. Hatırladığım kadarıyla hep sıra dışı biriydi. Bildiğin gibi kendisi yetmiş altı yaşında. Bekâr kalmasının sebebini hiç öğrenemedim ama mutlaka bir sebebi vardır, bana inan. Beş sene öncesine kadar hep denizlerdeydi. Burnunu sokmadığı bir köşe yoktur şu koca dünyada. Elizabeth Russell ile yaşadıkları sürece hep sıkı fıkıydılar. Ama romantik bir şeyler yaşadıklarını sanmıyorum. Elizabeth bir sürü talibi olduğu hâlde hiç evlenmedi. Elizabeth gençliğinde dünya güzeliydi. Galler Prensi adayı ziyaret ettiği Charlottetown’daki amcasını ziyarete gitmişti. Amcası devlet görevlisi olduğundan Elizabeth büyük baloya davet edildi. Balodaki en güzel kızdı ve Prens’le dans etti. Prens’le dans etme fırsatı yakalayamayan diğer kızlar öfkeden deliye döndüler. Çünkü

Скачать книгу