ТОП просматриваемых книг сайта:
Safahat. Mehmet Akif Ersoy
Читать онлайн.Название Safahat
Год выпуска 0
isbn 978-605-121-909-7
Автор произведения Mehmet Akif Ersoy
Издательство Elips Kitap
– Şu nevhalar ki çıkar tâ bulutların içine;
Ömer! Savâik-i tel'în olur, iner tepene!319
Yetîmin âhını yağmur duâsı zannetme:
O sayha ra'd-ı kazâdır ki gönderir ademe!320
– Açız! Açız! Bize bir lokma olsun ekmek ver…
– Susundu yavrularım, işte oldu, şimdi pişer!
Gidip de söyleyeyim hâ?.. Dilencilik yapamam!
Ömer de kim? Benim ondan kerîm adamdı babam,
Ölür de yüz suyu dökmem sizin halîfenize!…
Ömer vuruldu bu son sözle…
– Haklısın, teyze!
Avut çocukları, ben şimdicek gider gelirim.
Halîfe önde, bitik, suçlu, münfail, nâdim;
Ben arkasında, perîşan, çadırdan ayrıldık.
Sabâha karşı biraz başlamıştı aydınlık.
Köyün köpekleri ejder misâli saldırıyor?
Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor?
Medîne'nin dalarak münhanî sokaklarına;321
Dönüp dönüp hele geldik zahîre ambarına.
Halîfe girdi açıp, ben de girdim emriyle.
Arandı her yeri, bir mum yakıp alel'acele.
– Şu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana;
Bu testi yağ doludur, elverir o yük de sana.
Çuval Halîfe'de, yağ bende, çıktık ambardan;
Kilitleyip geri döndük deminki yollardan.
Mesâfe, baktım, uzun; yük yaman; Ömer yaralı;
Dedim ki:
– Ben götüreydim… Verir misin çuvalı?
– Hayır, yorulsa değil, ölse yardım etme sakın:
Vebâli kendine âiddir İbni Hattâb'ın.
Kadın ne söyledi, Abbas, işitmedin mi demin?
Yarın, huzûr-i İlâhî’de, kimseler, Ömer'in
Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile;322
Evet, hilâfeti yüklenmiyeydi vaktiyle.
Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu!
Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes'ul!
Yetîmi, girye-i hüsran alır, Ömer mes'ul !323
Bir âşiyân-ı sefâlet bakılmayıp göçse:
Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse!
Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri:
O damla bir koca girdâp olur boğar Ömer'i!
Ömer duyulmada her kalbin inkisârından;
Ömer koğulmada her mâtemin civarından!
Ömer halîfe iken başka kim çıkar mes'ul?
Ömer ne yapsın, İlâhî, beşer zalûm ü cehûl!324
Ömer'den isteniyor beklenen Muhammed'den…
Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen?
– Sen almasan acaba kim gelip de senden iyi,
İdâre eyleyecek düştüğün bu ma'rekeyi ?
Evet, adâleti «mutlak» hayal edersen eğer,
Ömer değil ya ne olsan bırak ki hepsi heder!
Beşer, adaleti «mutlak» tahayyül eylerse,
Görür ümîdini mahkûm her zaman ye'se.
Sen ey Ömer, ne meleksin, ne bir emîr-i zalûm.
Fakat elinde ne var? Fıtraten beşer mazlûm!
Görür bürûc-i semânın bütün sitâreleri,325
Zalâm içinde, yük altında inleyen Ömer'i!326
Huzûr-ı Hakka çıkarken bu unlu cephenle,
Değil zemîni, getir şâhid âsümânı bile!
– Uzak mı yol? Daha çok var mı?
– Ancak üç beş adım.
Mecâli kalmamış artık zavallının… Baktım:
Olanca azmini cebr eyleyip, nefes nefese;
Yavaş yavaş yürüyor. Geldi bin belâ ne ise!
Sokuldu haymeye, indirdi arkasından unu:
– Bırak da testiyi yerleştirin kenâra şunu.
Hemen çakılları çömlekten indirip attı;
Uzandı testiye, yağ koydu, sonra un kattı.
Oturmak istedi, lâkin belâya bak ki: Ocak,
Hemen sönüp gidecek…
– Teyze, yok mu hiç yakacak?
Kadın getirdi beş on parça yaş diken Ömer'e;
Ömer de yakmak için büsbütün serildi yere.
Ocak tüter, Ömer üfler zefîr-i hârıyle;327
Zemîni lihye-i beyzâ-yı târumârıyle328
Sücûd tavr-ı huşûunda, muttasıl süpürür;
İçinde rûhu yanar, cephesinde ter köpürür!
Döner muhît-i nigâhında tûde tûde duman;329
Bulut geçer gibi necmin hıyât-ı nûrundan!330
Ocak tutuştu, yemek pişti.
– Var mı teyze kabın?
Getir de indirelim…
–
318
Tehevvür: Son derece hiddet, deliren öfke.
319
Savaik: Saikanın çoğulu, yıldırımlar.
320
Ra'd-i kaza: Kazanın gök gürlemesi, ilâhî hikmetin gök gürültüsü gibi tahakkuk etmesi.
321
Münhani: İğri
322
Şerik-i haybet: Ziyan ortağı.
323
Girye-i hüsran: Hüsran gözyaşları.
324
Zalûm ü cehul: Fazla zalim ve fazla cahil.
325
Görür büruc-i semanın bütün sitâreleri: Gökyüzündeki burçların bütün yıldızları görür.
326
Zalâm: Karanlık.
327
Zefir-i hâr: Sıcak soluk.
328
Lihye-i beyzâ-yı târumâr: Dağılmış beyaz sakal.
329
Tûde tûde: Yığın yığın.
330
Hıyat-ı nur: Nur iplikleri.