Скачать книгу

önce hiç tanımadığı bir adamın gülümsediğini görünce şaşırdı.

      “Merhaba,” dedi adam biraz utangaç. “Ben Blaine Hildreth. Yan komşunuzum. Kızınız şu an kızım Crystal ile birlikte.” Riley’e bir kutu uzatıp ekledi, “Mahallemize hoş geldiniz. Size küçük bir ev hediyesi getirdim.”

      “Oh,” dedi Riley. Bu alışık olmadığı samimiyetten rahatsız olmuştu. “İçeri gelin lütfen.” demesi biraz zamanını almıştı.

      Kutuyu beceriksizce kabul edip adama oturma odasında bir koltuk gösterdi. Riley kanepeye oturup hediyesini kucağına koydu. Blaine Hildreth ona umutla bakıyordu.

      “Çok kibarsınız,’’ dedi Riley paketi açarken. Pakette iki tanesi kelebekli ve iki tanesi de çiçekli olmak üzere bir takım kahve fincanı vardı.

      “Çok güzeller,” dedi Riley. “Kahve ister misiniz?”

      “Evet, lütfen,” dedi Blaine.

      Riley, mutfaktan çıkan Gabriela’ya seslendi.

      “Gabriela, bize bu fincanlarla kahve getirebilir misin lütfen?” dedi iki tane fincanı ona uzatırken. “Blaine, kahveni nasıl alırsın?”

      “Koyu

      lütfen.”

      Gabriela fincanları mutfağa götürdü.

      “Adım Riley Paige,” dedi Blaine’e. “Uğradığınız için teşekkür ederim. Hediyeniz için de.”

      “Rica ederim,” dedi Blaine.

      Gabriela fincanların içinde sıcak kahvelerle geldi ve sonra yeniden mutfaktaki işine döndü. Biraz utanarak da olsa kendisini erkek komşusuna yakın hissetmişti. Artık bekardı ve buna direnmesine gerek yoktu. Adamın bunu farketmemiş olmasını umuyordu.

      Ah, tamam, diye düşündü. Belki o da benim gibi hissediyordur.

      Önce adamın evlilik yüzüğü takmadığını farketti. Boşanmış ya da dul olabileceğini düşündü.

      İkinci olarak adamın yaklaşık kendi yaşlarında, belki biraz daha küçük, otuzlu yaşlarının sonlarında olduğunu düşündü.

      Son olarak da iyi göründüğüne ya da en azından idare ettiğine karar verdi. Alnındaki çizgiler onau bozmuyorlardı. Ayrıca zayıf ve formda görünüyordu.

      “Peki neyle uğraşıyorsun?” diye sordu Riley.

      Blaine omuz silkti. “Bir restoranım var. Şehirdeki Blaine’nin Grili’ni biliyor musun?”

      Riley çok etkilenmişti. Blaine’in Gril’i Fredericksburg’ta yemek yenebilecek en iyi yerdi. Riley yemeklerin muhteşem olduğunu duymuş ama henüz deneme fırsatı olmamıştı.

      “Orayı biliyorum

      ,” dedi.

      “Güzel, orası benim,” dedi Blaine. “Peki ya sen?”

      Riley derin bir nefes aldı. Tamamen yabancı birisine yaşamını kazanmak için ne iş yaptığını anlatmak hiç de kolay değildi. Özellikle erkekler bazen çekiniyorlardı.

      “FBI’da çalışıyorum,” dedi. “Ben bölge ajanıyım.”

      Blaine’in gözleri büyüdü.

      “Gerçekten mi?” dedi.

      “Yani şu an izindeyim. Akademide eğitmenlik yapıyorum.”

      Blaine artan bir ilgiyle Riley’e doğru eğildi.

      “Vay canına. Eminim sende gerçek hikayeler vardır. Bunları dinlemek çok hoşuma gider.”

      Riley biraz tedirginlike gülümsedi. Büronun dışında herhangi birisine gördüklerini anlatıp anlatamayacağını bilmiyordu. Yaptığı bazı işler hakkında konuşmak bile çok zordu.

      “Sanırım olmaz,” dedi hafif sert bir sesle. Riley, Blaine’in uzaklaştığını hissetti ve kendi ses tonunun biraz kaba çıktığını farketti.

      Blaine başını eğdi ve, “Özür dilerim. Kesinlikle seni rahatsız edecek bir şey yapmak istememiştim.”

      Bundan sonra birkaç dakika daha sohbet ettiler ama Riley yeni komşusunun çekingen ve sessiz olduğunun farkındaydı. Adam kibarca hoşçakal deyip gittikten sonra Riley kapıyı kapattı ve derin bir nefes aldı. Cana yakın davranmadığını biliyordu. Yeni bir hayata başlayan bu kadın hala eski Riley’di.

      Ama bunun şu an için çok da önemli olmadığını anımsattı kendisine. Tekrar bir ilişkiye başlamak şu an düşündüğü en son şeydi. Hayatını düzene sokması için yapılması gereken önemli işler vardı ve bu yolda ilerlemeye başlamıştı.

      Yine de çekici bir adamla birkaç dakika sohbet etmek ve nihayetinde komşulara sahip olmak ona iyi gelmiş ve bundan mutluluk duymuştu.

      *

      Riley ve April yemek için masaya oturduklarında April elinden telefonunu bırakmıyordu.

      “Lütfen mesajlaşmayı bırak,” dedi Riley. “Şu an yemek zamanı.”

      “Bir dakika anne,” dedi April mesaj yazmaya devam ederek.

      April’ın sergilediği bu ergenlik tutumu Riley’in canını biraz sıkmıştı. Aslında bir terslik vardı. Riley bu yıl okulda iyi iş çıkarmış ve yeni arkadaşlar edinmişti. Riley’in anladığı kadarıyla bu çocuklar April’ın daha önce takıldığı arkadaşlarından daha iyiydiler. Riley, April’ın hoşlandığı bir çocukla mesajlaştığından emindi. Şimdiye kadar April ona bundan hiç söz etmemişti.

      Gabriela mutfaktan bir tepsi chiles çili ile geldiğinde April mesajlaşmayı kesit. Gabriela buharı tüten nefis doldurulmuş biberleri mutfak masasına koyarken April muzipçe kıkırdadı.

      “Picante yeterli mi Gabriela?” diye sordu.

      “Sí,” dedi Gabriela da kıkırdayarak.

      Bu, üçü arasında sürekli devam eden bir şakaydı. Ryan çok baharatlı yemeklerden hoşlanmazdı. Aslında baharatlı yemekleri hiç yemezdi. April ve Riley’e göre ise daha acı daha güzel demekti. Gabriela’nın eskisi gibi ya da en azından alıştığı gibi bunu sürdürmesine artık gerek yoktu. Riley, kendisinin ya da April’ın Gabriela’ya orjinal Guatemala yemek tarifleri verebilecekleri konusunda şüpheliydi.

      Gabriela üçü için yemek servisini tamamladığında Riley’e, “Beyefendi guapo değil miydi?” dedi.

      Riley kıpkırmızı olduğunu hissetti. “Yakışıklı mı? Ben farketmedim Gabriela.”

      Gabriela kahkahalarla güldü. Onlarla birlikte yemek yemek için oturdu ve hafif bir şarkı mırıldanmaya başladı. Riley bunun bir Guatemala aşk şarkısı olduğunu düşündü. April annesine baktı.

      “Hangi beyefendi anne?” diye sordu.

      “Ah, az önce yan komşumuz geldi…”

      April heyecanlanmıştı. “Aman Tanrım! Crystal’in babası mı? Oydu değil mi! Muhteşem biri değil mi?”

      “Ayrıca bekar sanırım.” dedi Gabriela.

      “Tamam. Bu kadar yeter,” dedi Riley gülerek. “Beni rahat bırakın. Yan komşumla aramı yapmanıza ihtiyacım yok.”

      Hepsi birden biber dolmalarını yemeye başladılar ve yemek bitmek üzereyken Riley cebindeki telefonun çaldığını duydu.

      Kahretsin, diye düşündü. Bu çağrıya masada yanıt veremem.

      Telefon çalmaya devam etti.

Скачать книгу