ТОП просматриваемых книг сайта:
ZEPLIN TEYZE'NIN YILDIZLARI. ASUMAN PORTAKAL
Читать онлайн.Название ZEPLIN TEYZE'NIN YILDIZLARI
Год выпуска 0
isbn 9789752117389
Автор произведения ASUMAN PORTAKAL
Издательство Автор
“Ellerine sağlık anneciğim, çok güzel olmuş!”
“Afiyet, şeker, bal, sağlık sıhhat olsun oğlum!”
Annemin sakızlı dondurma tadındaki dilekleri hepimizi güldürdü. Tabağımdaki köftelere sıkıntıyla baktım. Yenilip yutulmayı bekleyen üç köfte daha vardı. Birini parça parça edip cacığın içine attım. Köfteli cacığımı kaşıklarken anneme baktım. Şaşkın gözlerle beni izliyordu. O sırada abim, “Puhpuh’la neler yaptınız?” diye sordu ona. Ağzımdakileri çabucak yutup, “Anırıp durdular!” dedim. Babamla abimi bir gülme tuttu ki, sormayın gitsin!
“Bu kızın yine huysuzluğu üstünde!” dedi annem. Suyumu hüplete hüplete içerken, göz kırptım ona.
“Hınzır!” diye kafasını salladı.
Projelere düşkün babam, “Hayrola İmge, yeni bir şey mi, bu?” dedi.
“Evet, Aslı’yla ortak olduk. Bu yaz çalışacağız.”
“Ne iş yapacaksınız?”
“Ayraç yapıp satacağız, hem de maske takarak!”
Bir kahkaha patlatan abim, “Ayran mı satacaksınız!” deyince kendimi tutamadım. “Ayran değil, ayraç, kitap ayracı!” diye bağırdım.
“Şaka canım, şaka!” diyen abim, uzanıp yanağımı okşadı. Bir köfteyi daha midesine indirdikten sonra, “Maske nerden çıktı?” dedi. Abimin sorusunu yüzümü kâğıt peçeteyle kapatarak yanıtladım. “Aslı tezgâhtarlık yapmaya utanıyor. Arkadaşları onu küçümsermiş!”
“Çalışmanın nesi ayıpmış ki?” dedi annem.
“Ohooo!” diye elini salladı babam da. “Ben onun yaşındayken ne işler yaptım, bir bilseniz…”
Bakkal çıraklığından tutun da, pazarcılığa kadar girip çıkmadığı iş kalmamış babamın. Yaz tatillerinde hep çalışırmış. Babaannem de ona hiç kıyamaz, mırın kırın edermiş. Dedemse “Ne olur ne olmaz, hayatı tanısın çocuk!” diye diretirmiş. O zorlu günler, dedemin içine doğmuş sanki. Kendisi genç yaşta ölünce, evin bütün yükü babama kalmış.
Verdiğim habere ilgi gösteren babam, meraklandı.
“Nerede satacaksınız ayraçlarınızı?”
“Teyzemlerin Martılı’da kiraladığı minik dükkânda.”
Tabağına biraz daha bezelye alan annem, “Teyzenler bu yıl yazlık ev kiralayamıyorlar.” dedi. “Onlar da bizim yazlıkta kalacaklar. Biraz kalabalık olacağız, ama idare ederiz, değil mi çocuklar?”
Cacık kâsesini de yutmak üzere olan abim, gülümsedi. “Bu yaz Martılı’da şamata var desenize!”
“Öyle, öyle…” diye kafasını salladı babam. “Eniştenizin işleri kötü, şimdi dayanışma zamanı!”
O sırada, abimin telefonu tekrar çaldı. Yine Gül Abla’ymış. Tatil – İtalya – gezi, diye bir şeylerden söz ettiler. Telefon konuşması biter bitmez annem diklendi.
“İtalya mı?”
“Evet anne, bu yaz tatilinde İtalya’dayız!”
“Neden bizim haberimiz yok, İlber?”
“Henüz programımız kesinleşmedi. Cem’den haber bekliyoruz. Her şey belli olduğunda söyleyecektim.”
Çok istemesine karşın bir türlü İtalya’ya gidemeyen annem, içini çekti. “Babanın işleri yüzünden biz gidemiyoruz, bari sen git oğlum!”
Anneme sevgiyle bakan babam, “Bir gün mutlaka gideceğiz hayatım!” dedi. “Bir gün…” diye mırıldanan annem, umutsuzca gülümsedi.
Abim, kısacık tatillerini bile çok güzel değerlendiriyor. Arkadaşlarıyla dünyayı geziyorlar. Geçen yıl Yunanistan’a gitmişlerdi. O kadar kısa zamanda onca yeri nasıl gezdiklerine şaşmıştım.
Abimin üç kişilik bir arkadaş grubu var. İçtikleri su ayrı gitmiyor. Sık sık bizim evde de toplanıyorlar. Abime de, arkadaşlarına da hayranım. Hele bir tanesine resmen âşığım! Öyle yakışıklı ki… Upuzun boylu, kıvırcık saçlı, gözlüklü biri. Üstelik, adı da çok değişik; Borga!
Abimin arkadaşına âşık olduğumu bir tek Aslı biliyor. Ama o, Borga’dan hiç hoşlanmıyor. Hatta onun uyuz biri olduğunu bile söylüyor. Yetmezmiş gibi, “O sırık, tam bir dişlek!” diye sinir ediyor beni. Borga dişlek mişlek değil. Gayet düzgün dişleri var, ama birazcık sarı gibi… Aslı, onun pis biri olduğunu da söylüyor. Dişlerinin renginden belliymiş. Borga’nın kıvırcık saçlarından da hoşlanmıyor. “Kesin bitlidir o bonus! Saçları da keçe gibi zaten!” demez mi, deli oluyorum.
Sözde abimden söz ediyordum, aşka dalınca ne diyeceğimi unuttum. Abim ve arkadaşları hem okuyor, hem çalışıyorlar. Tatil paralarını biriktirmeden, otelleri motelleri ayarlamadan yola çıkmıyorlar. Keşke ben de onlar gibi gezebilsem! Hele bir üniversiteli olayım, bütün tatillerimi değerlendireceğim. Ama bizimkiler, “Kız başına olmaz!” diyorlar. Kız başınaymış, ne demekse?
Abim bu yıl üniversite son sınıfa geçti. Bir yıl sonra mimar olacak. Üstelik, yarım gün bir inşaat şirketinde çalışıyor.
Borga ise konservatuvarda okuyor. Bir sanat merkezinde gitar öğretmenliği de yapıyor. Babamlar onun iyi bir gitarist olduğunu söylüyorlar. Bence de öyle! Bazen bize de gitar çalıyor. Sağ elinin tırnakları upuzun. Onları pena gibi kullanmasına bayılıyorum, çok havalı görünüyor.
Diğer arkadaşları Cem abi ise, güzel sanatlar fakültesinde öğrenci. Grafiker olacakmış.
Abimin Gül adında, çok matrak bir kız arkadaşı var. Abim ona, “Güloş!” diye sesleniyor. Önceleri bizimkiler ondan pek hoşlanmamışlardı, ama zamanla alıştılar. Bense ne kıskanmıştım onu… Oysa şimdi çok seviyorum.
Gül Abla da okuyor. Grafiker olacakmış. Bir yandan da mizah dergilerine karikatür çiziyor. Acayip şakacı ve komik biri zaten. Saçlarını yer yer gözlerinin rengine, yani boncuk mavisine boyuyor. Burnuna da hızma takıyor. Kollarında rengârenk dövmeler var. Hep düşük belli pantolonlar giyiyor. Komik yazılarla süslü tişörtleri de çok matrak… Son giydiğinin önünde AKLIMI EVDE UNUTTUM! yazıyordu.
Bir keresinde annem, abimle nerede tanıştıklarını sormuştu Gül Abla’ya. O da, “Kreşte emeklerken!” deyip gülmüştü. Aklı karışan annemin fena hâlde somurttuğunu hatırlıyorum. Şaka olduğunu anladığında bile gülmemişti.
Bizimkiler bazen Gül Abla’nın her şeyine gıcık oluyorlar. Annem patavatsız şakalarıyla dan dun konuşmasına, babam hızmasıyla dövmelerine, teyzem de pantolonlarına takmış!
Babam ha bire, “O hızmalı burnunu nasıl siliyor acaba?” diye söyleniyor. “Mendille babacığım, mendille!” diyorum, suratını buruşturuyor.
Teyzem de, “Bu kız beli açık geze geze, sidikli olacak bir gün!” demez mi?
Eniştem, Güloş’un kafadan çatlak olduğunu söylüyor. Sanki kendisi çok akıllıymış gibi! Bazı insanlara öyle sinir oluyorum ki… Kendileri gibi olmayana nasıl da kulp takıyorlar! Gül Abla çatlak matlak değil, birazcık değişik bir kız. Sıra dışı diyorlar ya işte öyle biri…