Скачать книгу

adres ha! Peki bununla ne umuyordun alçak?”

      İhtiyar adam, çınlayan bir sesle karşılık verdi: “Vakit kazandım!”

      Birden uzandığı yerden silkindi, bütün ipleri çözmüştü. Yatağa sadece tek bacağından bağlıydı. O yedi adamın kendisine engel olmalarını önleyerek ocağa eğildi ve ardından tekrar doğruldu. Thénardier ve adamları ona korku dolu bir şaşkınlıkla baktılar. Adam korkunç ve görkemli bir şekilde, başının üstünde ateşte kızmış makası sallıyordu.

      Çok daha sonraları Gorbeau harabesi cinayet planıyla ilgili açılan soruşturmada yerde ortadan ikiye bölünmüş, üstünde kabartmalar ve oymalar bulunan kocaman bir para bulundu. Bu para, kürek mahkûmlarının kaçmak için kullandıkları aletlerden biriydi. Şiir için argo metaforları neyse, harika bir sanatın bu iğrenç ve narin ürünleri de kuyumcular için odur. Kadırgalarda tıpkı Benvenuto Cellini3 kadar yetenekli olan mahkûmlar da vardı, tıpkı edebiyatta Villonlar4 olduğu gibi. Kaçmak isteyen bu adamlar çoğu zaman kör bir bıçakla en büyük bozuk parayı ikiye bölüp onlar üzerinde bazı oyuklar açar, kesilen parçaları tekrar birbirine vidalarlardı. Kişi istediği anda vidayı sökebilir, oluşan bu küçük kutuya bir saat yayı yerleştirebilirdi; böylece ipleri ve demir çubukları rahatlıkla kesebilirlerdi. Gardiyan, tutuklunun sadece tek meteliği olduğunu sanır; onun özgürlüğünü elinde tuttuğunu bilmezdi. Bu olayda da yıllar sonra yapılan araştırmaların neticesinde Gorbeau harabesinin ortasında, yerde, ikiye bölünmüş böyle büyük bir para bulunacaktı. Yine aynı paranın içinde saklanabilecek küçük çelikten bir yayı vardı. Muhtemelen haydutlardan biri onu düşürmüştü. Marius’ün kısa bir süre önce duyduğunu sandığı o gürültü de bu paradan çıkmış olmalıydı.

      Adamlar bir anda olup biten saldırının şaşkınlığını üzerlerinden atmış gibilerdi. “Sorun yok!” dedi Bigrenaille, Thénardier’ye. “Bacağından bağlı, o kadar kolay kurtulamaz elimizden. Onun bacağını kendi ellerimle bağladım, o iş bende!”

      Bu arada tutuklu, sesini yükselterek bağırdı: “Siz hepiniz zavallısınız ama hayatım bunun için savunma zahmetine değmez. Beni konuşturabileceğinizi, yazmayı seçmediklerimi bana yazdırabileceğinizi, söylemeyi seçmediklerimi söyletebileceğinizi düşündüğünüz zaman büyük hata yaptınız!”

      Sol kolunu sıyırıp dirseğine kadar açıkta bıraktı. “Bakın bakalım buraya!”

      Bu arada kolunu uzattı ve kızmış makası koluna dayadı. Odayı yanık etin kokusu sardı, işkence odalarının iğrenç kokusu yayıldı her yere. Marius korkmuştu, başı döndü, yuvarlanmamak için duvara tutundu, adamlar da ürpermişlerdi. Kızgın demir çıplak kolunu dağlarken ihtiyar adamın yüzü bile değişmedi. Kinden uzak bakışını Thénardier’ye çevirdi; bedeninin verdiği büyük acı, sanki onu sakinleştirmişti. İhtiyar adam gür bir sesle bağırdı: “Zavallılar sizi! Benden korkmanıza gerek yok, zaten ben de sizden korkmuyorum!”

      Daha sonra makası çıplak kolundaki yaradan çekip çıkarttı ve açık pencereden dışarı attı. Bu sırada karı koca baş başa vermişler, bir şeyler hazırlıyorlardı.

      İhtiyar adam devam etti: “Bana istediğinizi yapabilirsiniz!”

      Hırsızlardan biri onun yakasına sarıldı ve karnından konuşan soyguncu, elindeki büyük demir çubuğu başının üstünde sallayarak onu korkutmaya çalıştı. Thénardier masaya yaklaştı ve çekmeceyi açıp bıçağı aldı. Marius eli tetikte, duraksıyordu. Bir saatten bu yana vicdan muhakemesi yapıyor, aklı ihtiyar adamı kurtarmasını söylerken vicdanı babasının son arzusunu yerine getirmesini hatırlatıyordu ona. Karar verebilmek için son ana kadar bir tanık beklemiş ama şimdi kaybedecek zamanı kalmamıştı, bir an evvel karar vermesi gerekiyordu. Çünkü Thénardier elindeki bıçakla hamle yapmak için hazır bekliyordu. Marius yeniden titremeye başladı. Ay ışığı ayaklarının ucunda, masanın üzerindeki bir kâğıdı gümüşe boyamıştı. Bu kâğıdın üstünde iri harflerle şunlar yazılıydı: POLİSLER GELDİ.

      Marius’ün aklında bir şimşek çaktı. İşte onun da beklediği işaret buydu. Hem ihtiyarı kurtarabileceği hem de Thénardier’yi yakalatmayacağı bir olanak çıkmıştı karşısına, böylece o haine kaçma şansı veriyordu. Hemen eğilip kâğıdı aldı ve delikten bir alçı parçası daha koparıp, kâğıdı alçıya sarıp odanın içine attı. Tam vaktinde davranmıştı çünkü Thénardier kararını vermiş, elinde bıçakla kurbanına yaklaşıyordu. Bir anda Thénardier’nin karısı irkilerek olduğu yerde haykırdı: “Yukarıdan bir şey düştü!”

      Kadın eğilip kâğıdı kaptı ve kocasına uzattı, adam sordu:

      “Bu da ne böyle?”

      “Bilmiyorum, herhâlde pencereden gelmiş olmalı!” dedi kadın.

      Thénardier aceleyle kâğıdı açıp okudu. “Bu bizim Éponine’in yazısı.” diye söylendi, aceleyle yaklaşan karısına bir işaret yaptı ve ona kâğıda yazılan satırı gösterdi, sonra alçak bir sesle ekledi:

      “Hemen, hemen ip merdiveni pencereye getirin, adamı burada bırakıp canımızı kurtaralım.”

      “Nasıl olur! Onun gırtlağını kesmeden mi gideceğiz?” diye sordu öfkeyle Thénardier’nin karısı.

      “Buna zaman yok!”

      “Nereden gideceğiz?” diye sordu Bigrenaille.

      “Pencereden.” dedi Thénardier. “Éponine taşı bize oradan attığına göre demek orada kimsecikler yok, oradan hızlıca kaçabiliriz.”

      Karnından konuşan adam, büyük demiri yere bıraktı ve ellerini başı üstünde tek kelime etmeden indirip kaldırdı. Bu bir işaretti. Adamı yakalayan haydutlar bıraktılar; bir anda ip merdiven, pencere dışına sarkıtıldı ve iki demir kancayla sıkıca tutturuldu. Bağlı adam olup bitenlerle ilgilenmiyordu, dua ediyor ya da derin derin düşünüyor gibi görünüyordu. Merdiven bağlanınca Thénardier karısına bağırdı: “Gel buraya, önce kadınlar!”

      Kendisi de hemen onun arkasından pencereye koştu fakat tam bacağını dışarı atıyordu ki Bigrenaille onu ceketinin eteğinden yakaladı:

      “Bu kadar hızlı değil, ihtiyar köpek, önce biz!” dedi. Haydutlar aynı anda: “Bizden sonra!” diye bağırdı.

      “Çocuk gibisin!” diye haykırdı Thénardier. “Zaman kaybediyoruz. Polis peşimizde.”

      “Tamam.” dedi haydutlardan biri. “O zaman aramızda kura çekelim, kazanan ilk olarak insin.”

      Thénardier dehşete düşmüş bir hâlde haykırdı:

      “Siz deli misiniz! Çıldırdınız mı? Neyin kavgasını yapıyorsunuz? Niyetiniz vakit kaybetmek mi? Ne kurası? Islak parmak, kısa çöp, isim yazmak mı! Şapkadan kâğıt çekelim o zaman!..”

      “Benim şapkama ne dersiniz?” diye hemen arkalarından bir ses haykırdı. Aynı anda başlarını çevirdiler, kapıda Javert duruyordu. Şapkası elinde, gülümseyerek onları selamladı.

      XXI

      Kişi Her Zaman Mağdurları Tutuklayarak Başlamalıdır

      Karanlık çökmek üzereyken Müfettiş Javert, ekibini Gorbeau’nun karşısındaki sokakta toplamış; ilk iş olarak da ortalığı kolaçan eden kızları yakalamaya karar vermiş ancak sadece Azelma’yı ele geçirebilmişti. Éponine bir biçimde elinden kaçmayı başarmıştı. Daha sonra Javert kulağı kirişte, tabanca sesini dinlemeye başlamıştı. Kiralık arabanın gelip gitmesi polisi çok rahatsız

Скачать книгу


<p>3</p>

İtalyan kuyumcu, heykeltıraş, yazar. (ç.n.)

<p>4</p>

François Villon, Fransız lirik şair. (ç.n.)