Скачать книгу

kazanmış Gökçek’e mazbataları verilmiyor. O mesajın tonlaması üzerine bu iki ilin Refah Partisi’ne verilmesi tescil edildi. Bir taraftan böyle celaletli bir Erbakan profili var, öbür taraftan frene basan bir Erbakan var.

      İşte bana göre Hoca bu işi ayarlı yaptı. Yani o da lazımdı, o da lazımdı… Bunu yaparken birinin diğerine sıkıntıya sebep olacağı inancında olduğunu zannediyorum. Benimki bir tahmindir. Çünkü bizim gördüğümüz bir taraftan hakkımız olanı alacaktık, bir taraftan da bu işin çok fazla birdenbire büyümesini istemeyecektik. Bu durum iyi mi olmuştur, kötü mü olmuştur? Orası bana göre münakaşalıdır. Ancak keşke ben birazcık daha bu konuda Vehbi Dinçerler’in tabiriyle -doğrusu ben ihtilalci bir düşünceye sahibim-varsın olsun ve biz bu işi, çerçeveleri patlataydık.

      Bir gerçek var ve bu gerçekle ne kadar erken yüzleşirsek daha makbul olur.

      Bana göre bu daha makbul. Evet bana göre öyleydi ama olmadı. O ne zaman oldu? Bu hadise ertelene ertelene, 2002’lerde oldu. Tayyip hadisesiyle bu ortaya çıkmış oldu ve şunu da söyleyeyim; 91 senesinde o adamın yazdığı kitap gerçekleşti de.

      10 yıl içerisinde gerçekleşti.

      10 yıl içerisinde o yüzleşme gerçekleşti ve Refah Partisi iktidar oldu. Kabul etmek lazım, bunlar iyi görmüşler bu işi.

      İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreteri olarak zaman zaman Gaziantep’i ziyaret ediyorsunuz ve televizyonda insanlara “Gerçek belediye başkanınız konuşuyor.” diyorsunuz. Yeniden Adliyeye geldiğimiz zaman, uykusuz geçirdiğiniz birkaç gün içerisinde, kendinizi belediye başkanlığınız elinizden gasp ediliyor gibi mi hissettiniz?

      Doğrusu çok üzüldüm. Üzülmedim desem yalan olur. Özellikle şuna üzüldüm; reylere sahip çıkamamış durumda olduk. Yani halkın bize tevdi ettiği görevi yapamamış duruma geldik. Bu da ne yazık ki mücadeleyi, özellikle parti olarak mücadeleyi başarılı yapamadığımız için oldu. Partim beni o sırada gereğince tutmadı ve gereğince bu mücadelede bize güç vermedi.

      Burada Şevket Kazan’ı anmak gerekiyor sanırım.

      Maalesef…

      Refah Partisi Genel Merkezini sorumluluklarını ikmal etmemekle suçluyorsunuz. Genel merkez, bir belediyeyi, bir büyükşehri daha almamak için sanki ihmalkâr davranıyor.

      Anlaşılır gibi değil! Allah rahmet eylesin, Necmettin Bey epey bir zaman sonra “Aaah!” demiştir. “Bilseydim böyle olduğunu, nasıl yaptı bunu Şevket Kazan?” demiştir. Demiştir ama iş işten geçmişti.

      İş işten geçmişti! O sırada Necmettin Bey yok muydu? Görmüyor muydu olup bitenleri?

      Ha! Görüyordu. Ama niye üzerinde bu kadar durmadı. Benim için de bu durum meçhuldür. Bizim hanım çok üzüldü buna. “Yahu! Sana kimse gelmiyor, kimse haber vermiyor, kimse elinden tutmuyor, yalnız kaldın sen!” dedi. Allah razı olsun, o sırada Hüseyin uğraşıyor. Beraberce oturduk, bütün sandık pusulalarını tek tek yeniden gözden geçirdik. İcmal tutanaklarıyla karşılaştırdık. Bütün aksaklıkları çıkarttık. Bu kadar manipülasyona rağmen, tahmin ediyorum iki bin rey kadar gene öne geçtik.

      Her şeye rağmen!

      Evet, her şeye rağmen. Çok enteresan bir durum. Eğer söylenenlerin yüzde yirmisinin doğru olduğunu kabul edersek bu durumda benim herhâlde 10.000 rey ileride olmam gerekiyor. Kaldı ki demokraside bir reyle bile öne geçersin. Biz ise elimizdeki tutanaklarla 2.000 civarında reyle net olarak öne geçtiğimizi gördük.

      Genel merkez ne yapıyor o sırada?

      Genel merkez, ne adam gönderdi ne bununla ilgili doğru dürüst bir çalışma yaptı. Sonradan yaptığını söyledi ama iş işten geçti.

      Sizin için orada asıl endişe verici olan, bir toplumsal çatışma çıkması ihtimali miydi?

      Doğrusu çok korktum. Adamların gözleri kara. Benim adamlarımın içinde de gözleri kara olanlar vardı. Beni gördükçe hâlâ söyler bizim Tatlıcak’taki Müslüm kardeşim. Adamlar bu haksızlığa dayanamayıp rahatlıkla fevri bir harekette bulunabilirlerdi.

      O dönemde MHP Gaziantep il başkanı, “Bıraksalardı biz Adliyeyi yaksaydık!” türü şeyler söylüyor.

      Ben çok üzülüyorum onlara; onlara acıyorum da aslında. Onlar zavallılık yaptılar aslında, tam bir zavallılık yaptılar. Boş ver oraya girmeyelim…

      Evet, 27 Mart seçimleri oldu ve Adliyedeki süreç üç dört gün içerisinde netleşti. O sürede sizi, yavaş yavaş kaybettiğinize alıştırdılar.

      Kabul etmemeye çalıştık ama süreç bizi kabule zorladı.

      GAZİANTEP’İ KAYBETTİ, İSTANBUL’U KAZANDI

      1994 yılında Gaziantep belediye başkanlığınız, bir şekilde engellendi. Bugünden geriye dönüp baktığınızda, “Ben o şehre çok şey katardım!” dediniz mi? Nitekim Ankara, İstanbul, Konya, Erzurum, Trabzon gibi yerlerde Refah Partili belediyelerin neler yaptığını gördüğümüz zaman, hem siz hem Gaziantep kaybetti diye düşünüyorum.

      Tabii onu söylemek benim edebime aykırı. Yalnız şunu söyleyeyim, eğer belediye başkanı olsaydık, tam bir dürüstlükle, şehrin çehresini değiştirecek çalışmaları yapacağıma inanıyordum. Çünkü bunun için kâfi miktarda tecrübem vardı. Gerek mimari yönden gerekse kültürel yönden Gaziantep’te çalışma yapılması gereken birçok boşluk vardı. Ümit ediyorum, bunların hepsini de Allah’ın izniyle yapabilecektik ve Gaziantep’e yeni bir nefes olacaktık. Ama kısmet değilmiş.

      Galiba size belediyecilik de nasip olmuyor.

      Yoo, ben 94’te İstanbul Büyükşehir Belediyesinde bir buçuk yıl genel sekreterlik yaptım. Bizim oradaki o bir buçuk sene içerisinde, fevkalade kıymetli bir çalışma oldu. Bütün lisanlarda “Her başarı zordur.” diye bir tabir vardır. Orada da bizim büyük bir metropolde ilk işimizdi. Burada ciddi bir şekilde düzenin kurulması lazımdı. Biz bunu başardık. Allah razı olsun Tayyip Bey’in güçlü bir idaresi, bize verdikleri yetkiler bunu başarmamızı sağladı.

      İstanbul Büyükşehir Belediyesinde nasıl bir şey oldu? Önce başkan sizsiniz, o sizin yardımcınız. Sonra kendisi belediye başkanı, siz yardımcısısınız.

      Bu çok hoş bir şey aslında, takdiriilahi hatta. Hem talip olduk yani. Doğrusu çok da güzel oldu. Allah selamet versin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreterliğini bana teklif ettiğinde “Derhâl!” dedim. Eve geldim, hanıma “Ben genel sekreter oluyorum.” dedim. Hanım “Sen ne yapıyorsun ya! Sen, Tayyip Bey’in sekreteri mi olacaksın?” dedi. Tabii sekreterliği o manada alıyor. Hâlbuki çok mübarek bir hizmetti ve elhamdülillah çok da güzel çalışmalar yaptık. O çalışmalar hâlâ söyleniyor.

      Yukarıdan aşağıya kariyer geçmişinize baktığımızda genel sekreterlik anladığım kadarıyla en memnuniyetle yaptığınız iş olmuş.

      En çok severek yaptığım bir iş.

      Milletvekilliğinden de mi önemli?

      Aslında bana sorsan milletvekilliğine hiç dönüp bakmazdım.

      Geçmişte yaptığınız müsteşar yardımcılıklarınız, teşvik uygulama başkanlığı filan o kadar önemli değil miydi?

      Mesela, teşvik uygulamada bir fonksiyon ifa ediyorsunuz. Ama belli bir noktada kısıtlı. O da çok güzel bir hizmetti. Sanayi bakanlığı müsteşarlığına vekalet ettik, ağır sanayi koordinatörlüğünü yaptık. Elhamdülillah, bütün buralarda, Türkiye’mizin sanayileşmesiyle ilgili gayretli çalışmalarda bulunduk.

Скачать книгу