Скачать книгу

kıpırdatırdı (etkilerdi). Uzun zamandır kararmış gönlünü bugünkü kar ağartmış gibi oldu. Güzel ve zarif göründüğünü önüne rastgele çıkan insanların hoş bakışlarından hissetti.

      Kocasıyla ayrıldığından beri sönmüş kadın olma arzusunun da tekrar canlanması bu olsa gerek. Bu kadar kaygılanarak tatsız ömür sürecek kadar başkalarından da eksik yeri yoktu. Çocuk yüzünden başka kadınla evlenip çocukları olan, Uulbü’nün bu dünyada varlığını bile unutan adamı ümitsizce bekleyip ömrünü boşa geçiriverdiğini şimdi anladı. Gönlünün derinliklerinde nice yıl boyu duygularını nafile meşgul eden insana darıldı.

      Kadın dengesini bozan hayallerine göre bir şekilde bazen yavaş bazen de hızla yürüyüp oturup ikinci durağa nasıl geldiğini kendisi de anlamadı. Onun yaşadığı yere gidecek olan “İkarus” gitmeden önce yetişti. Otobüsün merdivenine ayak koyduğunda arkasından güçlü eller çıkmasına destekleyerek yardım etti. Dönüp bakmasa da kim olduğunu hemen anladı. Öylece kendisinin sevdiği yerine orta tarafa gidip durdu. Diğeri de peşinden gelip yanına durdu. Ancak şimdi birbirlerine yüz çevirip gülümseyiverdiler. Bu kadar kalabalıkta sadece selam vermekten başka bir şey konuşmak zordu. Adam normal olarak yaptığı gibi kendisinin güçlü vücudu ile birbirini iten kalabalığı kapatıp bütün gayreti ile Uulbü’yü koruyarak geliyordu. O bunu sinsice yapmaya çabalıyor. Ama içi aydınlık olan otobüsün dışından kara geceyi perdeleyen penceresi ikisinin suretini ayna gibi daima yansıtıyordu.

      Yolun yarısına gelindiğinde otobüsün içi boşaldı. Kendisini biraz uzak tutmaya çalışan Uulbü’ye:

      –Geciktin bugün? Dedi erkek. Onun boyu uzundu. İkisi konuştuğu zaman kadın gökyüzüne bakıyormuş gibi başını yukarı kaldırırdı.

      –İş…

      –Sizin işiniz yoğun galiba. Şimdi gidip yemek yapayım, çamaşır yıkayayım dersin, evi toplayacaksın. Ondan sonra ne zaman dinleneceksin ki? Yoksa eşin de sana yardımcı oluyor mu?

      –…

      –Çocukların da sana yardım edecek kadar büyümüş olsa gerek?

      –…

      Uulbü sonraki soruya da cevap bulamadan sessiz kaldı. Yarım yıldan beri zorlanmadan ağzının ucuyla söylediği gibi yalan söylemeye nedendir bugün gönlü razı olmadı. Yumuşayıp, hayale sarhoş olan gönlünde bu yarım yıldan beri ona yaklaşıp, sıcak samimiyetini bildiren tanımadık bu adama güzel bir kelime söyleyesi gelip onu kendisine yakın görüp yumuşak yüzü ile zaman zaman bakıp duruyordu. İçinden bir ses de ona kendi hayatı hakkında gerçekleri anlat diye sesleniyordu. Böylece, onun bıkmadan sorup durduğu sorularından kurtulurdu. Önceleri adamın kıskanç ilgisini şaka görüp daima onu güçlendirmeye çalışsa da şimdi bu şekilde dili tutulup kalmıştı.

      Tamam, Uulbü’nün yalnız yaşadığını bildi diyelim. O zaman ne diyecek? Göz açıp kapayıncaya kadar onun geçemediği duvarı yıkılıp herkese kapısı açık boşanmış kadına mı dönüşür? Kocası olmayan kadının ilgileneni çok olurmuş. Onlardan kendini koruyacağım diye giderek taşa dönüşmekte olduğu yalan mı? Kadının düşünceleri sona erip adamın kendisinden cevap beklediğini hissetse de susmaya devam etti.

      Otobüs bu arada defalarca durup, yolcularını indirip, defalarca yolcularını yenileyip yoğun karda zorla ilerliyordu. İkisi de yarım yıl önce aynı bu otobüs yüzünden tanışmıştı. O gün durakta uzun zaman bekleyip, güneşin sıcaklığından halsiz düştüğünde bir adamın sesini duymuştu:

      – Hadi taksi çağıralım. Otobüs yakın arada gelmeyecek galiba.

      Uulbü dönüp bakarak, mavi gömleğinin kolunu kıvıran uzun boylu adamın ona yönelik konuştuğunu anladı. Bir anda kaşlarını çatarak ona sert baktı. Genç kızlık dönemi bitip kadınlık şanına gireli yabancı erkeklerin bunun gibi eş anlamlı tekliflerini çok duyacak oldu. Ama onun hoş ve terbiyeli görünüşü ile anlayışlı gözlerini biraz yumuşatıp:

      – Ben sizi tanımıyorum demişti aynı sertlikte.

      – İki yıldır sabah akşam aynı otobüse biniyoruz, dedi adam kaygılı bir sesle. Bir kere de olsa kadının onu görmediğine utanmışa benziyordu. Siz jeologlar ilçesinde yaşıyorsunuz doğru mu? Ben de ondan sonraki Tölöykön’e gidiyorum.

      Uulbü’nün tereddüt etmeye başladığını anlayarak hemen söyledi:

      – Hadi, hadi! Ben gidip bir araba yakalayayım.

      O günden bu yana ikisi tanışıyor. İki günde bir otobüste görüşüyor, sözleri de otobüste bitiyor. Uulbü’nün durağına geldiğinde adam önceden inip onu elleri ile tutarak inmesine yardım ediyor Ellerini hızlıca bırakmak için kadın onu acele ettirmeye başladı:

      – Hadi! Otobüs gidecek. Kaçıracaksınız!

      Adam ise rahat bir şekilde vedalaşıp, sonra yolun diğer tarafına koşarak geçip arkasına dönüp bakmadan giden Uulbü’yü izleyip otobüs yerinden hareket ettiğinde zorla yetişirdi. Bazen yetişemeyip otobüsü kaçırırdı. Ona hiç de üzülmeden, kadının girdiği çok katlı evin pencerelerine uzun süre bakıp sonraki dolmuş gelinceye kadar çakılmış kazık gibi yerinde beklerdi.

      Bugün yol boyu birbiriyle konuşamadığı için bunaldılar. Adamın yüzüne başını kaldırıp bakmasa da, o da aynı kendisi gibi birbirine yanaşan bedenlerinin sıcaklığıyla nefes almakta zorlandığını hissetti. Jeologlar ilçesine geldiğinde, Uulbü otobüsten indikten sonra sıkıca tutan elini bırakacak gibi bir hâli yok, önemli bir şey söyleyecekmiş gibi kekeleyerek yüzü kızarmıştı.

      – Ne yapıyorsunuz? Dedi Uulbü hızlıca fısıltıyla. Bırakın. Kocam görmesin. O kıskanç bir insan.

      Adam elini bırakmayınca elini güçlükle çekip aldı da hızla yürüyüp gitti. Yolun diğer tarafına geçerken yanında yürüyen adamı görüp aniden durakladı.

      –Siz nereye geliyorsunuz?

      –Korkmayınız! Ben buradan geri döneceğim…

      Adamın sesi üzüntülü çıktı. Sonra kadını dirseğinden sıkıca tutup kendine doğru çekerek üzüntülü bir şekilde söyledi:

      – Kocana de ki, senin gibi kadının kıymetini bilsin! Olmazsa seni ondan çekip alacağım!

      Uulbü hiç bir şey söylemedi. Onun ellerinden boşaldıktan sonra ayak altındaki donmuş kaygan buzu bile fark etmeden hızla yürüdü. Yüksek katlı evlerin ortasındaki kar birikmiş yola düştüğünde gönlündeki sözler çığ gibi büyüdü: “Hayır, öyle deme!!! Bir an önce evine, çoluk çocuğunun yanına git! Senin de eşim diye sana güvenen ve çocuklarını doğuran bir kadının vardır. Onu sev! Ona değer ver (onun kıymetini bil)! Beni kendi hâlime bırak? Yalnızlığım seninle tamamlanır mı? Kaderime yazılanı göreceğim. Sen yolundan sapma sıcak yuvana geri dön. Boşuna canımı acıtma? Git”

      –Abla!

      Tanıdık ses onu durdurdu. Dış kapının önünde duran adamı önemsemeden geçiyordu. Elinde bebekle duran erkek kardeşini görünce selam bile vermeden iki tarafına bakıp gelinini aradı:

      –Aliyma nerede?

      –Sadece kendimiz misafirliğe geldik – dedi kardeşi gülümseyerek. Böyle kritik zamanlarda şaka yapan bir karakteri vardı. Kardeşinin kendisinden küçük olmasına rağmen soğukkanlılığına şaşırırdı. Ama yeni doğmuş çocuğunu günlük yerden tek başına getirmesini kötülüğe yorumlayıp korktuğundan telaşla sordu:

      –Söylemeyecek misin şimdi, ne oldu?!

      Kardeşi kaşlarını çatıp

Скачать книгу