Скачать книгу

bir makama daha çok saygı duyması gerekir onun da.” diyerek sertçe çıkıştı Bayan Rachel.

      “Ben senin papazları sert bir şekilde eleştirdiğini duydum ama.” diyerek şaka yaptı Anne.

      “Evet ama ben bunu saygıyla yapıyorum.” diyerek itiraz etti Bayan Lynde. “Benim bir papaza takma ad taktığımı duymamışsındır hiç.”

      Anne gülmemek için kendini tuttu.

      “Neyse, Diana, Fred, Küçük Fred ve Küçük Anne Cordelia ve Jane Andrews da gelecek. Keşke Bayan Stacey, Jamesine Teyze, Priscilla ve Stella da gelebilselerdi düğüne. Ama Stella Vancouver’da, Pris Japonya’da, Bayan Stacey evlenip Kaliforniya’ya yerleşti. Jamesine Teyze ise her ne kadar yılanlardan korksa da kızının görev yerini görmek için Hindistan’a gitti. İnsanların bu şekilde dünyanın dört bir tarafına dağılmış olması gerçekten de korkunç.”

      “Tanrı’nın dileği bu değildi, o kadar.” dedi Bayan Rachel yetkin bir havayla. “Bizim zamanımızda insanlar doğdukları yerde ya da yakınlarda büyür, evlenir ve yerleşirlerdi. Şükürler olsun ki sen adaya bağlı kaldın Anne. Gilbert mezun olunca dünyanın bir ucuna gitmek isteyip seni de peşinden sürükler diye korkuyordum.”

      “Eğer herkes doğduğu yerde kalsaydı, her yer insanla dolup taşardı Bayan Lynde.”

      “Seninle tartışmayacağım Anne. Ne de olsa üniversite mezunu değilim ben. Düğün töreni hangi gün yapılacak?”

      “Öğlen ya da öğleden sonra diye karar aldık. Böylece Glen St. Mary’e giden akşam trenine yetişebileceğiz.”

      “Peki, salonda mı evleneceksiniz?”

      “Yağmur yağmadığı müddetçe hayır. Bostanda, masmavi gökyüzü yukarıda uzanırken ve güneş etrafımızı ışıl ışıl aydınlatıyorken evlenmek istiyoruz. Eğer elimden gelse nerede ve nasıl evlenmek isterdim biliyor musun? Şafak vaktinde, bir haziran gününün şafağında. Güneş tüm görkemiyle yükselirken ve güller tomurcuklanırken, Gilbert’la buluşup kayın korusunun tam ortasına giderdik. Yemyeşil dalların meydana getirdiği kemer muhteşem bir katedral gibi olurdu ve biz orada evlenirdik.”

      Marilla ayıplarcasına burun kıvırdı. Bayan Lynde şoka girmişti sanki.

      “Ama bu çok tuhaf olurdu Anne. Ayrıca pek de yasal gibi görünmüyor. Hem Bayan Harmon Andrews ne der sonra?”

      “Bu da bir dert işte.” diyerek iç çekti Anne. “Bayan Harmon Andrews ne der korkusuyla yapamadığımız bir sürü şey var hayatta. ‘Bu doğru, bu kötü, bu iyi, bu yanlış.’ Eğer Bayan Harmon Andrews olmasaydı ne kadar güzel şeyler yapabilirdik kim bilir.”

      “Öyle zamanlar oluyor ki seni hiç anlayamıyorum Anne.” diye şikâyet etti Bayan Lynde.

      “Anne hep bir romantikti, biliyorsun.” dedi Marilla özür dilercesine.

      “Ne diyeyim, evlilik hayatı buna deva olacaktır.” dedi Bayan Rachel teselli edercesine.

      Anne güldü ve Gilbert’la karşılaştığı Âşık Yolu’na kaçtı. İkisi de evlilik hayatının romantizme deva olacağı endişesini ya da temennisini taşıyor gibi görünmüyorlardı.

      Echo Lodge ahalisi bir sonraki hafta geri döndü ve Green Gables onları görmenin getirdiği keyifle cıvıldadı. Bayan Lavendar, adayı en son üç yıl önce ziyaret etmişti ve o zamandan bu zamana çok da değişmemişti. Ancak Anne, Paul’un geçirdiği değişim karşısında hayretler içinde kaldı. 1.80’lik bu delikanlı Avonlea’de öğretmenlik yaptığı Paul olabilir miydi?

      “Bana kendimi gerçekten yaşlı hissettiriyorsun Paul.” dedi Anne. “Sana bakarken başımı kaldırmak zorunda kalıyorum!”

      “Siz asla yaşlanmazsınız öğretmenim.” dedi Paul. “Gençlik Çeşmesi’ni bulup kana kana içmiş az sayıda insandan birisiniz. Siz ve Lavendar Anne. Baksanıza! Evlendikten sonra size Bayan Blythe diye hitap etmeyeceğim. Siz benim için hep ‘öğretmenim’ olacaksınız. Öğrendiğim en güzel derslerin öğretmeni… Size bir şey göstermek istiyorum.”

      Gösterdiği şey, küçük bir defter dolusu şiirdi. Paul güzel hülyalarının bir kısmını dizelere dökmüştü ve dergi editörleri bazen o kadar kıymet bilmez olmuyorlardı. Anne, Paul’un şiirlerini keyifle okudu. Şiirler büyüleyiciydi ve gelecek vaat ediyordu.

      “Bir gün ünlü olacaksın Paul. Hep ünlü bir öğrencim olmasını hayal etmişimdir. Bir üniversite rektörü olacağını düşünürdüm ünlü öğrencimin. Ama şair bundan çok daha iyi. Bir gün meşhur Paul Irving’e şaplak atmış olmakla övüneceğim. Ama seni hiç dövmedim ben. Değil mi Paul? Nasıl da büyük bir fırsatı kaçırmışım öyle! Ama sanırım sana teneffüs cezası vermiştim.”

      “Siz de bir gün ünlü olabilirsiniz öğretmenim. Geçtiğimiz üç yılda sizin çok çalışmanızı gördüm.”

      “Hayır. Ben ne yapabileceğimi biliyorum. Ben çocukların sevdiği, editörlerin teşekkür parası yolladığı ufak tefek masalsı, güzel hikâyeler yazabiliyorum. Ama büyük şeyler yapamam. Bu dünyada sonsuzluğu, senin hatıratının bir parçasında yer alarak elde edebilirim ancak.”

      Dördüncü Charlotta mavi kurdeleleri artık takmıyordu. Ancak çilleri her zamanki gibi belirgindi.

      “Ben bir Yanki’yle evleneceğime hiç ihtimal vermezdim Bayan Shirley Hanımım.” dedi. “Ama kaderde ne olduğunu bilmek imkânsız, kabahat benim değil. O da o şekilde yaratılmış.”

      “Sen de bir Yanki’sin Charlotta, ne de olsa onlardan biriyle evlendin.”

      “Ben değilim Bayan Shirley! Bir düzine Yanki’yle evlensem de olmam! Tom iyi sayılır. Ayrıca başka bir şans yakalayamam diye çok da seçici olmamam gerektiğini düşündüm. Tom içmiyor ve öğünler arası çalışmak zorunda olduğunda homurdanmıyor. En nihayetinde hâlimden memnunum Bayan Shirley Hanımım.”

      “Sana Leonara diye mi hitap ediyor?” diye sordu Anne.

      “Aman Tanrı’m. Hayır, Bayan Shirley. Eğer beni öyle çağırsaydı kimden bahsettiğini bilemezdim. Tabii ki evlenirken, ‘Seninle evlenmeyi kabul ediyorum Leonora.’ dedi. Ama bunu söylerken kastettiği kişi ben değilimdir de aslında hiç evlenmemişimdir diye ölüp ölüp diriliyorum Bayan Shirley Hanımım. Demek siz de evleniyorsunuz Bayan Shirley Hanımım. Ben sizin hep bir doktorla evleneceğinizi düşünmüşümdür. Çocuklar kızamığa yakalandığında ya da soğuk aldığında çok işinize yarar. Tom duvar ustası sadece ama huyu suyu iyi. ‘Tom, Bayan Shirley’nin düğününe gidebilir miyim? Her türlü gideceğim zaten ama senin rızanı almak istiyorum.’ dediğimde, ‘Sana ne uygunsa öyle yap Charlotta, sen de bana uyuyorsun.” dedi. Böyle bir kocamın olması çok iyi Bayan Shirley Hanımım.”

      Philippa ve Papaz Jo düğünden bir gün önce Green Gables’a geldiler. Anne ve Phil birbirlerini coşkuyla karşıladıktan sonra sakin, rahat, güven dolu bir sohbete dalıp ne var ne yok konuştular.

      “Kraliçe Anne, hiç olmadığı kadar kraliçesin bakıyorum. Bebeklerden sonra aşırı zayıfladım. Eskiden olduğumun yarısı kadar bile güzel değilim ama sanırım Jo beni bu hâlimle beğeniyor. Aramızda büyük zıtlıklar yok senin anlayacağın. Senin Gilbert’la evlenmense muhteşem bir şey. Roy Gardner’la olmazdı. Bunu şimdi çok iyi anlayabiliyorum. Her ne kadar Roy’la ayrılman beni o zamanlar büyük hayal kırıklığına uğratsa da. Roy’a çok kötü davrandığını biliyorsun değil mi Anne?”

      “Anladığım kadarıyla kendini toparlamış.” diyerek gülümsedi Anne.

      “Öyle öyle. Evlendi. Karısı da dünya tatlısı bir kızcağız

Скачать книгу