Скачать книгу

kayıran

      Yâri benden, beni yârdan ayıran

      Dilerim onulmaz derde düş olsun

      Erisin dağların karı erisin

      Seller insin, ovaları bürüsün

      Sürahiler dolsun, bade yürüsün

      İçin beyler için size aşk olsun

      Beyler oynar satrancın merdini

      Kimse bilmez yüreğimin derdini

      Çok çekmişim bu dilberin derdini

      Ben çekeyim bununla hoş olsun

      Dertli Kerem gider kendi yoluna

      Mevla’m dert vermesin başka kuluna

      Elle kuş kondurmuş gülün dalına

      Kuş konmazsa bizim güller boş olsun

      deyip kesti…

      Ama babası yine Kerem’in hâlinden bir şey anlamayıp:

      “Derdin nedir bana söyle.” dedi.

      O vakit Kerem efkârından babasının yanından kalkıp dışarı çıktı.

      Sofu:

      “Bak Kerem! Sen bunlara yüz yıl türkü söylesen bunların bir şey anlayacakları yoktur. Aşktan da anlamazlar. İkimiz hemen arkalarından gideriz. Her nerede bulursak alır geliriz. Bunun çaresi budur.” dedi.

      Kerem, Sofu’ya:

      “Öyle ise var iki tane at getir. Binek taşına hazır et, ben varayım babamdan izin alayım.” deyip hemen babasının yanına geldi.

      Babası:

      “Oğlum hayrola, böyle gelmenin aslı nedir?” dedi.

      Kerem de aldı sazı eline, bakalım veda ederken babasına ne söyledi.

      Aldı Kerem:

      Gider oldum yâranlarım dizilsin

      Bol olsun ekmeği, aşı dünyanın

      Şimdengeru defterimiz dürülsün

      Sürmelensin kaşı gözü dünyanın

      Erenler kurduğu yoldur kesilmez

      Dolu dolu aşk badesi içilmez

      Buna dünya derler halka küsülmez

      Lalü gevher olsun taşı dünyanın

      Bağ ile dağ olsun çöller, sahralar

      İsterse süt olsun yedi deryalar

      Cümle meyve versin dağlar, ovalar

      İsterse yaz olsun kışı dünyanın

      Dertli Kerem eder dünya fânidir

      Niceleri aptal eder yürüdür

      Kimse bilmez ne zamandan beridir

      Hiç hesaba gelmez yaşı dünyanın

      deyip kesti…

      Babası şaşırıp kaldı:

      “Oğlum, şimdi ne yapalım?” dedi.

      Kerem:

      “Baba ben anladım ki senin aşktan haberin yok. Türkçesi, ben Aslı için yanıyorum. Benim Aslı’mı babası alıp kaçmış.” dedi.

      Babası:

      “Oğlum, Keşiş kızı kaçtı ise ben sana ondan daha iyisini alırım.”

      Kerem:

      “Baba ben ondan başkasını istemem. Sen bana izin ver, gider arkasından bulur, onu alıp gelirim.” dedi.

      Babası razı olmadı. Kerem babasına yalvarıp ayağına düştü.

      Babası:

      “Ben sana en iyisini alayım, gel feragat eyle, bir Keşiş kızı için kendini helak etme, eğer muradın evlenmek ise içeride cariyeler çok, al birini odalık eyle, sana kim ne der? Gel bunun için diyarı gurbete gitme çünkü diyarı gurbet güçtür.”

      Kerem:

      “Baba ben ondan başkasını istemem, elbette giderim.” dedi.

      Babası:

      “Be hey edepsiz! Şöyle dedim olmadı, böyle dedim olmadı. Var yıkıl git! Cehenneme kadar yolun var.” dedi.

      Kerem de babasının elini öpüp:

      “İşte ben de bunu isterim.” deyip, kalkıp sazı elinde hareme girerek anasının yanına geldi.

      Anası, oğlunu böyle görünce aklı gidiverdi:

      “Oğlum böyle olmanın aslı nedir?” dedi.

      Kerem:

      “Şimdi sana söylerim.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Cam kasavet bugün başa derildi

      Ağla ninem ayrılığın günüdür

      Bize kısmet gurbet elde verildi

      Ağla ninem ayrılığın günüdür

      Beni kül eyledi elin dilleri

      Şimdengeru gözlemeyin yolları

      Varayım gezeyim gurbet elleri

      Ağla ninem ayrılığın günüdür

      Canım ninem benim ricam sizedir

      Feleğin ettiği bana cezadır

      Belki Aslı’m Kerem yolun gözetir

      Ağla ninem ayrılığın günüdür

      deyip kesti…

      Anası başladı ağlamaya. Kerem anasının elini öpüp:

      “Allah’a ısmarladık bizi duadan eksik etme.” diyerek oradan ayrıldı.

      Sonra Sofu’nun yanına geldi. Gördü ki, atlar binek taşında hazır dururlar. Bunlar atların arkasına binerken babası haber aldı. Yalın ayak yanlarına gidedursun, Kerem “Bari şunlarla helalleşelim, zira gideceğim diyarı gurbettir.” deyip aldı sazı eline, bakalım orada olanlara ne” dedi.

      Aldı Kerem:

      Yeni bir sevdadır geldi başıma

      Gelin helallaşın ben gider oldum

      Gelip ya gelmeyip sizi bulayım

      Gelin helallaşın ben gider oldum

      Yüreğimde yanar bunca ateşler

      Yâr elinden yine yaralar işler

      Gülüp oynadığım kızlar, kardeşler

      Gelin helallaşın ben gider oldum

      Tuz ekmek yediğim kavmü kardeşler

      Nedir bu feleğin ettiği işler

      Gözümden döktüğüm kan ile yaşlar

      Gelin helallaşın ben gider oldum

      Sakın kızlar edepsize varmayın

      Aslı’n kaçmış, gelir ise koymayın

      Dertli Kerem bundan gitti demeyin

      Gelin helallaşın ben gider oldum

      deyip kesti…

      Bir de babası gelip:

      “Oğul niçin böyle çocukluk edersin? Gel bu sevdadan vazgeç.” dedi.

      Bu sözler Kerem’in kulağına girmedi, tekrar babasının elini öptü ve yola çıktılar. Babası arkasından bakakaldı. Bir de Sofu ile İsfahan’dan taşraya çıkıp gördüler ki

Скачать книгу