Скачать книгу

Aslı’m aklıma düştü ağlarım

      deyip kesti…

      Hükümdar, bir taraftan düğün hazırlığını yapadursun; Keşiş, Zengi’ye dönünce meseleyi karısına anlattı:

      “Ben sana bu kız büyürse başımıza çok felaketler getirecek dememiş miydim? İşte korktuğum başıma geldi. Mirza Bey burada misafirken kızımı görmüş, ona âşık olmuş, babasına söylemiş. Şah da benden kızı istedi. Şimdi ne yapacağız?” dedi.

      Karısı:

      “Bunun için merak etme. Kızı alıp kaçarız.”

      Keşiş karısının bulduğu çareyi kabul etti. Derhal yol hazırlığı yaparak ertesi gün erkenden hareket ettiler. Keşiş’in köyü terk ettiği haberi çabucak her tarafa yayıldı.

      Keşiş’in kaçmasında önemli bir sebep vardı. Belki, köyün başına büyük bir felaket gelecek diye kaçmıştır, tarzında görüş yürüten köylü de köyü terk etmeye karar verdi.

      Bir hafta içinde Zengi köyünde tek bir insan kalmadı.

      Verilen süre dolmuştu. İçlerinde Kerem de olduğu hâlde hükümdar Zengi’ye bir heyet gönderdi.Yolda acele acele gitmekte olan iki adama rast geldiler.

      Kerem:

      “Böyle acele acele nereye gidiyorsunuz?” dedi.

      Onlar da:

      “Bir hafta evvel Keşiş buradan kaçtı. Biz de acaba başımıza bir felaket mi gelecek diye köyümüzü terk ettik, bunun için başka bir tarafa gidiyoruz.” dediler.

      Kerem, bu cevabı işitince ağlamaya başladı.

      “Eyvah, bütün hayallerim mahvoldu.” diye ah çekerek şunları söyledi:

      Aldı Kerem:

      Han Aslı’m Zengi’den firar eylemiş

      Yol vermeyin başı dumanlı dağlar

      Bile gitmiş atasiyle anası

      Yol vermeyin başı dumanlı dağlar

      İsfahan beyleri kalktılar toya

      Zengi’nin halkı da dayandı Hoy’a

      Has gümüşten olsa bir akça maya

      Yol vermeyin başı dumanlı dağlar

      Uzak gitmiş yeğreğiyle eşkini

      Sona kalmış ihtiyarı düşkünü

      Ne kaçarsın hey Tanrı’nın şaşkını

      Yol vermeyin başı dumanlı dağlar

      Dertli Kerem bu aşk ile pişmiştir

      Sevda için bu serin geçmiştir

      Aslı, Keşiş Hoy üstüne gitmiştir

      Yol vermeyin başı dumanlı dağlar

      deyip kesti…

      Atını son süratle sürerek kafileden ayrıldı. Çabucak Zengi’ye gelip kızla görüştüğü bahçeye gitti. Aslı’nın gergefinden başka bir şey bulamadı. Bunun üzerine şu türküyü söyledi:

      Aldı Kerem:

      Geldim dost bağına eyledim nazar

      Gördüm yârin bahçesinde gül yeri

      Ak gerdana dane dane dizilmiş

      Aklımı başımdan aldı hâl yeri

      Gece gündüz çağırırım ya Celil

      Kadir Mevla’m üstümüzde hem delil

      Gergefini örtmüş iğnesi melil

      Belli yârin gergefinde et yeri

      Arzuhâl yazdırdım ben Aslı dosta

      Onun için gönlüm oldu çok hasta

      Yastığı kan ağlar, yorganı yasta

      Döşek cevap eder bende bel yeri

      Kerem’ini atmış yatları tutmuş

      Derdini toplayıp derdime katmış

      Ela gözlerinden kan revan etmiş

      İşte dostlar yatağında sel yeri

      deyip kesti…

      Sonra köşkün yanındaki selvi ağacının dibine gitti. Selvi ağacına sevdiğini sormak için hazin hazin bakalım ne söyledi:

      Aldı Kerem:

      Dur selvi dur, senden haber sorayım

      Selvi ağacı senin meralin kani

      Dinle gel dinle ver bana cevabı

      Selvi ağacı senin meralin kani

      Hayal meyal olmuş karşıki dağlar

      Hastanın hâlinden ne bilir sağlar

      Döşek melül durur, yastık kan ağlar

      Selvi ağacı senin meralin kani

      Doğru söylemezsen kaddin eğilsin

      Dilerim Mevla’dan belin bükülsün

      Çürüsün yaprağın dalın kurusun

      Selvi ağacı senin meralin kani

      Dertli Kerem eder yanıp tüterim

      Yavrumun peşinden bir gün yeterim

      Viran bağda bülbül olup öterim

      Selvi ağacı senin meralin kani

      deyip kesti…

      Kerem bahçede feryat edip gezerken bir köşkün önüne vardı. Baktı ki köşkte bir kız oturuyor. Tıpkı Aslı Han’a benzer.

      Bu kızı görünce:

      “Ey vefasız yâr, oradan beni seyredip zevklenirsin.” diyerek kıza şu türküyü söyledi:

      Aldı Kerem:

      Ela gözlü nazlı dilber

      Meylini bu yana dönder

      Evvel benim idin amber

      Gelin m’oldun, gelin m’oldun

      Pencereye çektin perde

      Sen uğrattın beni derde

      Ben gidersem sen bu yerde

      Kalır m’oldun, kalır m’oldun

      Evlerinin önü iğde

      İğdenin dalları yerde

      Alt tavanlı yüksek evde

      Gelin m’oldun, gelin m’oldun

      Aynasın almış dizine

      Sürmesin çekmiş gözüne

      Serpuşun eğmiş yüzüne

      Hanım m’oldun, hanım m’oldun

      Siyah zülfün, ince belin

      Yoktur Aslı’m sencileyin

      Dertli Kerem bencileyin

      Yanar m’oldun, yanar m’oldun

      deyip kesti…

      Kız, Kerem’e bakıp:

      “Beyim sen beni kime benzettin? Gelip böyle türkü söylersin.” dedi.

      Kerem:

      “Ben seni Keşiş kızı Aslı Han’a benzettim.” dedi.

      Kız:

      “Beyim ben Aslı Han değilim. Sual eylediğin Keşiş buradan kaçalı beş gün oldu.

Скачать книгу