Скачать книгу

Yine de tanrıçanın elinde ya Milos Adası’nın sembolü olan bir elma ya da Ares’in bronz kalkanını tuttuğu düşünülür. Bakışları gurur ve neşeli bir öz bilinci dışavurmaktadır.

      Venüs Capua heykelinde (Amfitiyatro’nun kalıntıları arasında bulunduğu için bu isim verilmiştir) yine zafer kazanmış bir tanrıça (Venüs Victrix) olarak görünür. Heykel, şu anda Napoli Müzesi’nde bulunmaktadır. Çıplak vücudunun biçimi Venüs Milo’nunki kadar dinç ya da canlı değildir, biraz zayıf ve hatları belirsizdir.

      17. Şekil: Venüs Milo Heykeli. Louvre.

      Önceden Roma’daki Medici Villa’sında bulunan Medicili Venüs heykeli daha iyi bilinir. Bu heykel MÖ ikinci yüzyılın sonunda, Yunan sanatının bir süreliğine bir kez daha serpildiği Geç Attika ekolüne ait bir eserdir. Muhtemelen Roma’da yontulmasına karşın Atinalı sanatçı Kleomenes’in çalışmasıdır. Venüs Anadyomene (denizden yükselen) olarak tanrıça tamamen çıplak görünmektedir. Bu, heykelleri arasında görünüşü itibarıyla en genç olanıdır ve tanrıçanın kibirli onurundan tek bir iz görünmese de vücudunun mükemmel düzgünlüğü ve güzelliğiyle ayırt edilir. Kraus, Christian Art (Hıristiyan Sanatı) başlıklı eserinde bu heykel için “Venüs Milo, görünüşe göre utangaç pozu yalnızca izleyicilerine meydan okumak anlamına gelen bu işveli hatuna nasıl alçalmış!” diye yorumda bulunur.

      18. Şekil : Venüs Genetriks Heykeli. Villa Borghese

      Vatikan koleksiyonundan Banyoda Çömelen Venüs ve Münih Galerisi’nden Sandaletini Çıkaran Venüs üslup bakımından benzer eserlerdir. En önemli örnekleri Roma ve Münih’te bulunan Knidos Venüsü’nün bazı taklitlerinde ve ayrıca Roma’daki Borghese Villası’ndan mükemmel derecede zarif Venüs Genetriks (18. Şekil) heykelinde tanrıça çok daha vakur bir tavır takınmaktadır.

      Venüs’ün simgeleri, tanrıçanın geçerli algılanma biçimlerine göre son derece çeşitlidir. Kumru, serçe ve yunus; bitkilerden ise mersin ağacı, gül, elma, gelincik ve ıhlamur ağacı onun için kutsaldı.

      8. Hermes (Merkür):

      Hermes, Atlas’ın kızı Maia ile Zeus’un oğluydu. Arkadya’daki Kilene Dağı’nda bir mağarada doğduğu için Cleneus ismiyle bilinir. Gençliğine dair hikâyeleri çoğunlukla Homeros İlahileri olarak bilinen eserden öğreniyoruz. Eser hoş bir şekilde doğumundan kısa süre sonra Hermes’in kurnazlığını, maharetini ve karakterinin başlıca özelliklerini nasıl sergilediğini anlatır. Sadece tanrılarda görebileceğimiz kadar şaşırtıcı biçimde büyüyerek doğumundan dört saat sonra annesinin kucağından atlamıştır. Bir kaplumbağa bulup kabuğuna teller germiş ve hemen Zeus ile Maia’nın aşkları üzerine şarkı söylemeye başladığı liri icat etmiştir. Daha sonra akşama doğru canı dayanılmaz bir şekilde et çektiğinden, aceleyle Pierya’ya gidip Apollon’un sürülerinden elli boğa çaldı. İkisini öldürüp açlığını yatıştırdıktan sonra annesinin mağarasına döndü ve hiçbir şey olmamış gibi uzanıp yattı. Ancak Apollon hırsızlığı kısa sürede fark etti ve hemen edepsiz hırsızın peşine düştü. Hermes masummuş gibi davrandı ve suçlamayı inatla inkâr etti. Apollon kandırılamazdı ve genç hırsızı tartışmaları hakkında karar vermek üzere Zeus’un tahtına giderken kendisine eşlik etmeye zorladı. Zeus, Hermes’e hayvanları geri vermesini emretti lakin Apollon yeni icat edilen lirin karşılığında hayvanları memnuniyetle Hermes’e bıraktı. Böylece Hermes çobanların ve çayırların tanrısı oldu. Apollon da bundan böyle kendini ateşli bir şekilde müzik sanatına adadı.

      Kusursuz uzlaşılarının sembolü olarak Apollon, kardeş tanrısına altından asa Caduceus’u ya da sihirli asayı hediye eder. Asayla dilediği herkese mutluluk bahşedebilir. Bundan sonra ikisi de Baba Zeus’un en sevdiği oğulları olarak son derece uyum ve sevgi içinde yaşadılar.

      Apollon sıcak, neşeli gün ışığını temsil ederken Hermes, doğanın bir gücü olarak yağmurdur. Yağmur ve gün ışığının ikisi de göklerin büyük tanrısının ürünleri ya da mitoloji dilinde onun oğullarıdır. Her ikisi de insanlığa karşı iyiliksever ve merhametli ilahlardır ve muhtemelen Hermes ile Apollon’un bu kadar çok ortak özelliği olmasının nedeni budur. Aralarındaki başlıca fark, ışık tanrısı olarak Apollon’un zihnin daha yüksek seviyesini temsil etmesine karşın Hermes’in dünyanın pratik aklını temsil ettiği gerçeğidir.

      Hermes’in karakterindeki en önemli özellikler şöyle sıralanabilir; bereket veren yağmur tanrısı olarak özellikle insan hayatına dair her türlü ilişkide tüm güzel armağanların dağıtıcısı olarak görülür. Hayvan sürülerinin verimliliğini artırmakla kalmaz; tüm işlerde, özellikle ticaret ve alışverişlerde bolluk ve bereket bahşeder. Yollar ile sokakların koruyucusu ve ticaret seyahatine çıkanların yardımsever kılavuzu olarak Hermes, ticarette uyanık ve hırslı olan Yunanlarda her daim saygıya değer görünmüş olmalıdır. Dolayısıyla, insanlar onun adına yollara “herma” adı verilen büst sütunlar dikmişlerdi. Bunlar bir ya da iki başlı salt taştan yapılma bloklar ya da direklerdi. Sonraları kavşaklara dikilip yön tabelası olarak kullanıldılar. Hermalar şehirlerin caddelerinde ve kent meydanlarında sıklıkla görünüyordu. Hermes gezgin tüccarları koruyup kollamakla kalmazdı, diğer tüccarları kurnazlıkla alt etmeleri için onlara açıkgözlülük ve hinlik de bahşederdi. Kariyerine ustaca bir hırsızlıkla başlayan tanrı olarak, hırsızlar ve dolandırıcıların işlerine başlamadan önce kendisinden koruma dilemelerine izin verirdi. Tıpkı İtalya ve Yunanistan’daki günümüz hırsızlarının ve haydutlarının koruyucu azizlerinden kendilerine zengin bir av bahşetmesini dilemekte hiçbir sorun görmemeleri gibi. Örneğin kumarda kazanılan her şans ve her uğurlu keşif Hermes’e yorulmuştur.

      İnsan hayatında bu denli önemli rol oynamasına rağmen Hermes, Zeus’un hızlı ulağı ve mahir yardımcısı olarak görülür. Epik ozanların onu betimlemekten hoşlandıkları görünüm budur. Babası Zeus’un ya da Olimpos’un diğer sakinlerinin verdiği görevleri yerine getirirken, altın kanatlı ayakkabılarıyla karadaki ve denizdeki rüzgârlardan daha hızlı giderdi. Bu yüzden Zeus tarafından deniz perisi Kalypso’ya Odysseus'u salıvermesini emretmek ve Agamemnon’un cinayetinden dolayı Aigisthos’u uyarmak üzere gönderilir. Bazen zor görevler üstlenir, yüz gözü olan Io’nun muhafızını öldürmek gibi. Bu yüzden Homeros kendisine Argus-katili ismini vermiştir. Şüphesiz bu efsanede yüz gözlü Argus, yıldızlı gökleri temsil eder ve yağmur tanrısı Hermes tarafından katledilmiştir ya da başka bir deyişle gökyüzü kalın bulutlarla görünmez kılınmıştır. Tanrıların ulağı ve elçisi olarak Hermes, antik dönemlerde her türlü zor işte kralların vazgeçilmez yardımcıları olan yeryüzünün tüm elçileri için örnek teşkil eder. Bu nedenle elçi asasını ya da Caduceus’u taşır. Bu, Apollo tarafından verilen asanın aynısıdır ve üç bölümden oluşur. Bunlardan biri saptır, diğer iki bölümüyse çatal gibi dışarı doğru uzanarak birbirine düğümlenmiştir. Bu elçi asası, aslen etrafına yün şeritler sarılarak kaplanmış bir zeytin dalından yapılmış gibi görünmektedir. Sonraki dönemlerde ise çatalımsı iki ucu yılana dönüştürülmüştür. Asa sayesinde Hermes dilediğini derin uykuya daldırabilir ya da uykucuları uyandırabilir. Ancak asayı çoğunlukla ruhlara ölüler diyarına yolculuklarında rehberlik etmek için kullanır. Bu durum, Hermes’in Psikopompos ya da ruhların kılavuzu olarak önemli görevinden bahsetmemizi gerektirir. Her ruh, ölümden sonra gölgeler diyarına olan yolculuğuna tanrının rehberliğinde başlamıştır. Bazı sıra-dışı durumlarda, örneğin ruhlar ölülerin kâhinlerinin huzuruna çağrıldığında,

Скачать книгу