Скачать книгу

için kadınlardan palto ödünç alıyorlardı. Gece 10’da bu asteğmenlerin çoğu görevini terk etmiş, Mühendislik Okulu asteğmenleri ve Kadınların Ölüm Müfrezeleri adı verilen kadın birliği dışında geride karşı koyacak çok az kimse kalmıştı. Eisenstein’in filmine de dayanak oluşturan Dünyayı Sarsan On

      Gün isimli kitabın yazarı Amerika doğumlu gazeteci ve sosyalist John Reed bu olayların birebir tanığıdır. Kitabında Bolşevik isyancılar sabah ikide saraya daldığında, “hiçbir şiddet olayının yaşanmadığını, sadece Alman zengin sınıfının ödünün patladığını” belirtmektedir. İşte Çarlık Rejimi’nin sembolü Kışlık Saray’a yönelik muazzam ve kahramanca baskın bundan ibarettir.

      17 Ekim’de gerçekleşen olaylarda Vladimir Lenin’in rolüyle ilgili olarak da yanlış anlatımlar bulunmaktadır. Genel inanışın aksine, Lenin ne Bolşevik birliklerini saraya yönlendirmiş ne de filmlerde, romanlarda, hatta bazen balelerde gösterildiği şekliyle “yumruk havada, ağzı kasılı ve sakallı çenesiyle” bir dizi konuşma gerçekleştirip isyancıları teşvik etmiştir. Aslında kendini devletten gizlemek için sakalını kesen Lenin, devrim sırasında İkinci Kongre’deki kısacık bir konuşmasının dışında, adeta bir strateji uzmanı gibi çalışmıştır. Robert Service’in Lenin kitabında belirttiği gibi “perde gerisindeki ilham kaynağı” olmuştur.

      Petrograd’da Ekim Devrimi sırasında hayatını kaybettiği tahmin edilen altı kişinin hiçbiri hükümeti savunan insanlar değildi. Aşağı yukarı bin beş yüz kişinin öldüğü ve yüz binlerce insanın sokakları doldurduğu Şubat Devrimi’nin aksine, Ekim’de bir halk kalkışması söz konusu değildir. Kışlık Saray binlerce asker tarafından “basılmamış”, çok daha az sayıdaki bir grup disiplinsiz asker tarafından neredeyse hiçbir itirazla karşılaşılmadan “ziyaret” edilmiştir.

Lev Troçki

      Devrim sırasında Petrograd’daki askeri güçlere Lenin değil, çoğunlukla Troçki öncülük etmiştir. Bolşeviklere Ekim Devrimi’nin hemen öncesinde katılan Troçki 8 Ekim’den itibaren Petrograd Sovyeti’nin başkanlığını üstlenip Askeri Devrimci Komite’yi kurmuştur. Bu komite, 24-25 Ekim gecesine kadar dayanacak olan Kışlık Saray hariç şehri, garnizonuyla beraber ayaklanmadan bir hafta önce ele geçirmiştir. 10 Kasım 1918’de, Stalin Pravda gazatesinde şöyle yazmıştır: “Ayaklanmanın planlanmasıyla ilgili tüm gerekli çalışmalar Petrograd Sovyeti başkanı Yoldaş Troçki’nin kesin emri altında yapılmıştı. Garnizonun Sovyet tarafına geçmesi ve Askeri Devrimci Komite’nin etkili tutumu konusunda, partinin öncelikle ve en çok borçlu olduğu kişinin Yoldaş Troçki olduğu kesinlikle açıktır.” Bu cümleler, biraz ironik olsa da, sonrasında Troçki’nin peşine düşüp onu öldürtecek olan Stalin’e aittir.

      Frengi Hastalığını Avrupa’ya Kristof Kolomb Taşımıştı

      Genellikle frengiyi Avrupa’yla tanıştıran insanın İtalyan gezgin Kristof Kolomb olduğu düşünülür. 1492’de Amerika’ya yapılan tarihi yolculuk sırasında Kolomb’un yanındaki gemicilerin o yıllarda bilinmeyen bu hastalığa yakalandığı ve bir sonraki yıl da bunu Amerika’dan Avrupa’ya taşıdıklarına inanılmaktadır. Fakat son araştırmalar, Avrupa’da frengi hastalığının, Kolomb’un Yeni Dünya’ya ayak basmasından çok öncelere dayandığını göstermektedir.

      Kolomb’u suçlayan bu teorinin kısmen bir temeli vardır. Avrupa’nın bilinen ilk frengi salgını 1494-1495 yıllarında, yani Kolomb’un dönüşünden hemen sonra patlak vermiştir. Önce Napoli’de İtalya’yı işgal etmekle meşgul Fransız birliklerini vuran bu hastalıkla ilgili kaynaklar, Fransız askerleri ve Kolomb’un gemicileri arasında bir bağlantı olduğunu belirtmektedir. Tahminen beş milyon kişinin ölümüne sebep olan frengi, salgın halini alarak Avrupa’yı kırmış geçirmiştir. Antibiyotiklerin bulunmadığı dönemde oldukça korku salan bu hastalık; derisine, eklemlerine, midesine, kalbine ve beynine kalıcı hasar bıraktığı kurbanını birkaç ay içinde ölüme götürmekteydi.

      2008’de New Scientist dergisinde yer alan ve frengi ile ilgili bakterilerin farklı türlerini inceleyen yeni kaynaklar da Kolomb etkisini desteklemiştir. Bulgular cinsel yolla bulaşan frenginin son dönemde geliştiğini, dolayısıyla Avrupalıların zührevi olmayan bir türüne yakalandığı bu hastalığın, sonrasında daha ölümcül ve cinsel yollarla bulaşan bir forma dönüştüğünü göstermektedir. En önemlisi, hastalığın cinsel yollarla bulaşmasını sağlayan özelliklerin, Kolomb ve mürettebatının ayak bastığı Güney Amerika’dakilerle benzer olduğu görülmüştür.

Kolomb’un Kurduğu Etkileşim

      1492’deki Amerika seyahatiyle beraber Eski ve Yeni Dünya arasında geniş ölçekli bir etkileşim döneminin başlamasına yabancı literatürde, tarihçi Alfred W. Crosby’nun tabiriyle “The Columbian Exchange” denilmektedir. Bir kıtadan diğerine yeni yiyecekler, tütün dahil yeni ekinler, yeni hayvanlar, fikirler ve çoğu zaman köle olarak yeni insanlar taşıyan bu dönem, aynı zamanda ölümcül hastalıkları da sürüklemiştir. Grip ve çiçek hastalığı gibi Avrupalı salgınlar Amerika’daki nüfusu kırmış geçirmiş, 1492 ve 1650 yılları arasında Amerikan yerlilerinin nüfusu, tahminen 50 milyondan 5 milyona düşmüştür. Böylece, Kolomb önceki Amerikalılar için soykırımla kıyaslanabilecek bir hızda nüfus azalmasını başlatmıştır.

      Fakat yeni bulunan kaynaklar, frenginin Avrupa’da varlığının 1492’deki seyahatten çok öncelere dayandığını göstermektedir. Brian Connell gibi kemikbilimcilerin ortaçağın en büyük hastanelerinden birinin bulunduğu Doğu Londra’da yaptığı kazılarda keşfedilen 1200-1400 yılları arasından yaşamış insan iskeletlerinde açık bir şekilde frengi hastalığının izleri görülmüştür. İncelenen beş bin üç yüz seksen yedi iskeletten yirmiş beş tanesinde bu hastalığın neden olduğu feci kemik hasarları saptanmıştır. Uzmanların doğuştan bu hastalığa sahip olduğunu düşündükleri 10 yaşındaki bir çocuğun iskeletinde, frenginin ileriki safhalarına ait son derece acı verici ve vücudu çirkinleştirici etkiler görülmüştür: Frengi yaralarının kafatasında yol açtığı çukarlar veya köpek dişlerinin kırk beş derecelik yanlış açıyla çıkması gibi. Brian Connell bu durumu, “Semptomlar o kadar belirgindi ki, bulunduğunda şok etkisi yaratmıştı,” diye açıklamaktadır.

      Pompei kalıntılarında yapılan son keşifler de Avrupa’da frenginin varlığını daha erken dönemlere götürmektedir. Örneğin, MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlamasında ölen ikiz çocukların kemiklerinde hastalığın hemen hemen kesinlikle kalıtsal olduğu bulunmuştur. Bazı uzmanlar ise Hipokrat’ın Antik Yunan Dönemi’nde cinsel yolla bulaşan frenginin semptomlarını açıkladığını yazmaktadır. Benzer şekilde, on üçüncü yüzyılı on dördüncü yüzyıla bağlayan dönemde, İngiltere’nin Hull bölgesindeki Aziz Augustus takipçisi bir manastırda yaşamış rahiplerin kemiklerinde cinsel yolla bulaşan frengiye ait olduğu düşünülen semptomlara rastlanmıştır. Smithsonian Enstitüsü’nden antropolog Douglas Owsley ise frenginin her iki kıtada bulunduğunu, fakat ortaçağ Avrupa’sında cüzamla karıştırıldığını öne sürmektedir. Buna göre, cüzam sanılan frenginin on beşinci yüzyılın sonlarında yaygınlaşması ise sadece bir tesadüftür. Birtakım moleküler genetik uzmanları da Avrupa’da bir anda ortaya çıkan frenginin bu kıtada halihazırda bolca bulunan akraba bakterilerden kaynaklandığını iddia etmektedir.

Kolomb Miti

      Kolomb bir zamanlar Amerika’nın “kâşifi” olarak nitelendirilmiş olsa da, yerliler aslında binlerce yıldır bu topraklarda yaşamaktaydı ve Vikingler kendisinden birkaç yüzyıl önce bu bölgeye

Скачать книгу