Скачать книгу

rahim mikropların olmadığı steril bir alansa, anne adayı bebeğinde alerji gelişmesi riskini azaltmak için neler yapabilir? Bağışıklık sistemi, hamilelik ve alerji riskine dair göz önünde bulundurulması gereken çok fazla konu var.

      DÜŞÜK

      Aileler ve ebeveyn adaylarıyla çalışma tutkumun bir sebebi derin bir kişisel trajedi. Okurlarım arasında da düşükle sonuçlanmış hamilelik geçmişi olanlar varsa bu hikâye üzüntü verici olabilir. Bunu sizinle paylaşmak için eşim Cindy’den izin aldım.

      2015’te Cindy’le beraber ilk çocuğumuz için denemelere başlamıştık. Cindy bana hamile olduğunu teyit eden, pembe artı işaretinin göründüğü çubuğu gösterdiğinde ağzım kulaklarıma varmıştı. Sonunda ailemiz büyüyecekti ve ben bunun için sabırsızlanıyordum. O kadar çok heyecanlanmıştık ki birkaç yakın arkadaşımız ve ailemizden bazı kişilerle güzel haberi paylaşmıştık.

      Cindy hamileliğin onuncu haftası için bir erken ultrason randevusu aldı. Ne yazık ki tam randevunun olduğu saatte birinci sınıf tıp öğrencilerimle dönemin son dersini yapmak zorundaydım. Bu derste yüz yüze, karşılıklı tartışmaların olacağı, çoktan seçmeli bir dönem sonu sınavı yapacaktım. Ultrason randevusuna katılmayı ne kadar çok istesem de öğrencilerin yıl boyu çalışmış oldukları bu sınavı başka bir tarihe erteleme şansım yoktu. Cindy’nin ebeveynlerinin de randevu saatinde önceden verilmiş başka bir sözleri vardı. Bu yüzden Cindy randevusuna tek başına gitti. Bunun yalnızca bir tarama kontrolü olduğuna ve yalnız gitmenin onun için sorun olmadığına beni ikna etti. Bebeğimizin üçboyutlu net bir görüntüsünü ancak hamileliğin ilerleyen zamanlarında alabileceğimizi biliyorduk.

      Sınav süresince telefonumu sessize almıştım ama yine de mesajları okuyabiliyordum. Ders süresinin yarısı geçmişti ki Cindy’den gelen bir mesaj beni şaşırttı: Lütfen beni arayabilir misin?

      Mesajla yanıt verdim: Sınavın ortasındayım. Bittiğinde seni arayacağım.

      Yaklaşık yarım dakika sonra gelen mesajı hiç unutmayacağım: Ultrasonda kalp atışı duyulmadı.

      Bu olay 120 tıp öğrencisinin önünde yaşandı. Sürenin geri kalanını nasıl geçirdiğimi hatırlamıyorum bile.

      O günden sonra Cindy hiçbir ultrason randevusuna tek başına gitmedi, ya ben ya da ebeveynleri onunla beraberdik. Düşük ikimizi de derinden etkilemişti, acısı hiçbir zaman tamamen dinmedi.

      Olanları işyerimdeki bazı meslektaşlarımla paylaştığımda bana düşüğün bir bağışıklık yanıtı sonucu gerçekleşmiş olabileceğini söylediler. Ama kimse bana bu konu hakkında detaylı bilgi veremedi. Ben de bu yüzden anne karnındaki bebeğin bağışıklık sistemine dair öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeyi kendime amaç edindim.

      ANNE KARNINDAKI BEBEĞIN BAĞIŞIKLIK SISTEMI

      Yakın geçmişte biliminsanları hem anne karnındaki bebeğin hem de yenidoğanların bağışıklık sisteminin, bir yetişkinin bağışıklık sisteminin gelişmemiş hali olduğunu düşünüyorlardı. Birçok genel tıp kitabında, anne karnındaki bebeğin bağışıklık sisteminin istilacı mikroplar ve benzeri dış tehditlere yanıt vermediği kavramsal olarak kabul ediliyordu.

      Günümüzdeyse bu düşüncenin tamamen yanlış olduğunu biliyoruz. Geleneksel tıpta yaklaşımlara dair fikirler oldukça tutucudur ve görüşlerde değişimlerin gerçekleştiğini görmek uzun yıllar sürebilir. Yeni düşünce biçimine göre, anne karnındaki bebeğin bağışıklık sistemi aslında gelişmemiş değildir ama bir yetişkinin bağışıklık sisteminden daha farklı çalışır.

      Artık anne karnındaki bebeğin bağışıklık sisteminin dış tehditlere yanıt verdiği ve bağışıklık hücrelerini bu tehditlerle savaşmak için uyarabildiği düşünülüyor. Ama anne karnındaki bebeğin bağışıklık sistemi normalde mikropları yabancı dış bir tehdit olarak algılamaz, çünkü rahim sterildir ve mikrop barındırmaz. Ama henüz doğmamış bebek annesinden geçen alerjenleri, yanlış bir şekilde yabancı tehdit olarak algılayabilir. Rahimde karşılaştığı bu alerjenler bağışıklık sistemi tarafından hafızaya alınır ve bazı durumlarda bebek “hassaslaşabilir”. Örneğin, bebek doğduktan sonra anne karnında karşılaştığı bir alerjene maruz kaldığında, bağışıklık sistemi bunun bir tehdit olduğunu hatırlayabilir ve bu da bir alerjik reaksiyona neden olabilir.

      HAMILELIKTE BESLENME

      Anne adayları çok fazla baskı altında. Toplum, iyi niyetli müdahalelerde bulunan (öneri kisvesi altında) yabancılar, ebeveynler, partnerler ve partnerlerinin ebeveynleri nasıl birer anne adayı olmaları gerektiğine dair sürekli bir şeyler söylüyor. Ama eşim Cindy’nin de hamilelik sürecinde söylediği gibi, en büyüğü kendi kendilerine yaptıkları. Cindy hamilelik sürecinde hissettiği büyük yükün en temel nedeninin, bebeği için en doğru şeyi yapıp yapmadığına dair sürekli hissettiği suçluluk duygusu ve tam olarak neyin doğru olduğuna karar vermenin yarattığı bitmek bilmeyen stres olduğunu söyler.

      Son derece bilgili kişiler ve bu alanın guruları tarafından yazılmış sınırsız kaynak, makale ve kitap var. Bu nedenle reçete gibi yeni bilgiler yazıp zaten yeterince stresli olan anne baba adaylarının omuzuna daha fazla yük bindirmek istemiyorum. Bunun yerine kanıtları tartıp kendi kararınızı verebilmeniz için birkaç gerçeği sizlere aktarmak istiyorum.

      Bağırsak mikroplarının dünyasını keşfettikten sonra, anne karnındaki bebeğin bağırsağının ve rahmin canlı mikroplardan arındırılmış olduğunu görüyorum. Ama bu bölgelerde alerjenler olabileceğine dair (alerjiye neden olabilecek herhangi bir madde) kanıtlar var. Esas soru şu: Bebeğinizde anne karnındayken bir şeye karşı hassasiyet gelişebilir mi ve bu mümkünse hamileliğiniz süresince potansiyel alerjenlerin tamamından kaçınmanız gerekir mi?

      Yeni araştırmalarla bedenin işleyişine dair yeni bilgiler ortaya çıktıkça tıbbi öneriler de sıkça değişebiliyor. Tam da olması gerektiği gibi ama önerilerin bu değişkenliği bebek bekleyen anneler için kafa karıştırıcı olabilir. Örneğin 2000’de Amerikan Pediatri Akademisi hamilelik sürecinde yerfıstığından, alerji gelişmesi riski yüksek olan bebekleri emzirirken yerfıstığı, kabuklu yemişler, yumurta ve balıktan uzak durulması önerisinde bulunmuştu. Bundan sekiz yıl sonra, yeni bir araştırmanın sonuçlarına dayanarak önerisini, hamilelik süresince ve emzirirken tüketilebilecek gıdalar konusunda herhangi bir kısıtlama olmadığı yönünde değiştirdi.

      Ebeveynlerin değişen bu önerilerin dayanaklarını anlaması konusunda yetkin hale getirilmelerinin önemli olduğuna inanıyorum, böylelikle bilinçli tercihler yapabilirler. Alerjilerden mağdur ebeveynler için rahimde alerji gelişebilmesi olasılığı korkutucu olmalı.

      BEBEĞINIZDE RAHIMDEYKEN ALERJI GELIŞEBILIR MI?

      Biyolojik olarak bir annenin, çocuğunun bağışıklık sistemi üzerinde muazzam bir etkisi var. Hamileliğin son üç aylık döneminde anne antikorların çoğunu bebeğe aktarmaya başlar ve bebeğin bağışıklık sistemini geliştirir, bu sayede bebek doğduğunda az da olsa korunaklı olur.

      Hamilelik boyunca IgG antikorları anneden bebeğe geçer. Enfeksiyonlara karşı koruma sağlayan IgG antikorları, IgE (alerji) antikorlarından farklıdır ve plasentadan geçebilen tek antikor tipi olduğuna inanılır. IgG antikorları yaşamının erken dönemlerinde, bağışıklık sistemi gelişene kadar bebeğin korunmasını sağlar. Annenin IgG antikorlarının çoğu ikinci üç aylık dönemin başında bebeğe geçmeye başlar ve bu hamileliğin sonuna kadar devam eder. En yoğun miktarda antikor, hamileliğin son üç ayında bebeğe aktarılır. Bu antikorlar genellikle

Скачать книгу