Скачать книгу

6. günde yeniden yemek yemek için güçlü bir arzuyla mücadele ettim ve 7. gün kilisede komünyon ayini sırasında kendimi kan şekerim aşırı düşmüş ve bütün enerjim tükenmiş gibi kötü hissettim. Orucun son günü, öğleden sonra 14.00 gibi zar zor kalkarak kan şekerimi ölçüp 50’lerde gezindiğini görünce, artık bırakma zamanının geldiğini anladım.

      Orucun Kan Şekerine ve Kiloya Etkisi

      Kan şekerimi her gün ölçmedim ama birkaç defa 60 civarlarında olduğunu gördüm. Bu genelde görmeye alışkın olduğum 80’in altındaydı elbette ama hiç yemek yemediğiniz zaman böyle olur. Kan şekerinizi kontrol altına almak ve pankreasınızın insülin üretmeye ara vererek bir hafta tatile çıkmasına izin vermek, böyle bir oruca kalkışmak için yeterince iyi bir nedendir.

      İlk birkaç günde her gün yaklaşık yarım kilo verdim, dördüncü günden yedinci güne kadarsa günde bir kilo civarı kaybettim. Bunu kilo vermek için yapmasam da tartıda çok ciddi fark etti: Bir haftada neredeyse altı kilo. Daha sonra bir haftalık bir oruçtaki kilo kaybının çoğunun su kaybı olduğunu öğrendim, çünkü oruç süreci glikojen depolarını boşaltıyordu.

      Egzersiz

      İster inanın ister inanmayın, oruç tuttuğum hafta egzersiz rutinimi sürdürmeye karar vermiştim ve tahminimden çok daha iyi gitti. Çok zorlamamam gerektiğini biliyordum ve kendimi kötü hissedersem bırakacağıma dair eşime söz vermiştim. Gene de hiç sorun yaşamadan iki voleybol maçı yaptım, birkaç yoga/pilates dersine girdim. Voleybol sahasında biraz sersemlesem de gayet iyi performans gösterdim, koştum, zıpladım, ön sırada smaçları bloke ettim!

      Tuvalet

      Evet bahsi biraz nahoş ama bu da oruç deneyiminin bir parçası. İlk bir, iki gün porselen tanrıçayı sıkça ziyarete gideceğimi tahmin ediyordum zaten. Ama haftanın geri kalanında da hâlâ ciddi miktarda “şey” çıktığını görmek beni biraz korkuttu. Sonuçta kaç gündür bir şey yemiyordum, nereden geliyordu bunca şey? Bu bana vücudumuzda sandığımızdan daha fazla çer çöp olduğunu anımsattı ve bu oruç deneyimi bunun bir kısmını temizlememe yardım etmiş olabilirdi.

      Besin Takviyeleri

      Oruç sırasında düzenli kullandığım takviyeleri almayı kesmedim. Multivitamin, D3 vitamini, magnezyum, probiyotikler ve öteki vitaminler, yıllardır düşük karbonhidratlı beslenme tarzımın bir parçası olmuştu. Belki bu rutine de bir hafta ara verebilirdim ama böyle yapmadım.

      Nasıl Sağ Salim Bitirdim?

      Bu benim bir günden uzun süren ilk oruç denememdi, dolayısıyla başka insanlardan duyduklarım dışında başıma ne geleceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Zorlandığım konulardan biri, hiçbir şey yememenin semptomlarıyla –ilk orucumda tecrübe ettiğim sersemlik ve uyuşukluk– baş etmek oldu. Çok fazla su içiyordum (oruç tutan herkes için çok önemli bir nokta) ama daha fazlasını istediğime karar verdim. O yüzden, dayanmama yardım etsin diye biraz diyet içecek ekledim. Artık gazlı diyet içecekler içmesem de bir şekilde orucu tamamlamama yardımları oldu. (Evet biliyorum, Dr. Fung bunu yapmayı önermiyor –bakınız: 183. sayfa– ve büyük ihtimalle ilk oruç denememin çok zor geçmesinin nedeni de onlar. Ama herkesin yolculuğu farklı.) Aynı zamanda, elektrolit dengesine yardımcı olsun diye bulyon küpleri de ekledim. Sonradan içine deniz tuzu eklenmiş ev yapımı kemik suyunun ve kombucha’nın daha sağlıklı olduğunu öğrendim.

      Başka İnsanların Tepkileri

      Oruç deneyimimi sosyal medyada paylaşmaya başladığımda aldığım tepki, sanıyorum bütün orucun en şaşırtıcı kısmı oldu. Bunun harika bir fikir olduğunu düşünen ve beni yol boyu yalnız bırakmayan insanlardan duyduğum destekleyici sözlerden, kendimi öldürmeye çalıştığımı ve savunucusu olduğum çok düşük karbonhidratlı beslenme tarzının ilkelerini çiğnediğimi söyleyen insanlara kadar, her uçtan değişik fikirler duydum. Dinlerine sövmüşüm gibi tepki verenler bile vardı!

      Neyi Farklı Yapabilirdim?

      Bu ilk bir haftalık oruç deneyimimle ilgili bir şeyi değiştirmek istediğimi söyleyemem. Neyse oydu ve gözümün açılmasına yardım etti. O zaman, eğer açlık katlanılmaz olursa bir parça hindistancevizi yağı yemeyi düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı ve şimdi, eğer hindistancevizi yağı ya da bunun gibi başka stratejiler eklemiş olsam kendimi daha iyi hisseder miydim diye düşünmeden edemiyorum. Bunları eklemek belki açlığı biraz önlerdi, belki de önlemezdi. Ama daha sonraki oruç deneyimlerimde nasıl küçük değişiklikler yapabileceğimi ve onları daha iyi kılabileceğimi düşünmeme vesile oldu.

      Oruç bittikten sonra, bana bu bir haftalık oruç için ilham veren adama, o yıl Maryland, Baltimore’daki bir obezite konferansında tanıştığım Dr. Seyfried’e yazmaya karar verdim. Neler yaptığımı anlattığımda bu deneyimden “sağ çıktığıma” sevindiğini söyledi. Aldığım vitaminlerin ve diğer takviyelerin vücuduma karışık sinyaller yolladığını, oruç deneyimimi zorlaştırdığını anlattı. Dr. Seyfried, kanser-önleme amacıyla tutulacak bir oruçta arıtılmış sudan başka hiçbir şey içmemek gerektiğini belirtti. Ayrıca kanımdaki keton düzeylerimi –vücudun yağ yakmasıyla açığa çıkan yan ürünler– ölçmememle ilgili de beni uyardı. (Bir yıl sonra bununla ilgili daha fazla şey öğrendim ve ölçmeye başladım.) Keton düzeylerimin arttığını ve bunun o bir haftalık oruca dayanmama yardım ettiğini düşünüyordu.

      Dr. Seyfried, yaptığım denemeden çok etkilendi ve kanser üzerine yazdığı Cancer as a Metabolic Disease: On the Origin, Management, and Prevention of Cancer (Metabolik Bir Hastalık Olarak Kanser: Kanserin Kaynağı, İdaresi ve Önlenmesi) kitabına bunu dahil etti:

      Bay Jimmy Moore da bir video podcast’inde yedi günlük, çoğunlukla sadece su içerek tuttuğu oruç deneyiminden bahsediyor. Bay Moore’un düşük karbonhidratlı diyetlerin sağlığa yararları üzerine bir bloğu var. Bu oruç sırasında deneyimlediği fizyolojik değişiklikleri gündelik bir dille anlatmış. Gerçi Bay Moore, Herbert Shelton’ın standart uygulama olarak gördüklerinin izinden gitmekle birlikte, orucuna bulyon küpleri de eklemiş. Tavuk ve et bulyonları hem kalori hem tuz içerir, bu da glikoz düzeylerinin, tümörlere maksimum baskı uygulamak için gerekli olan en alt seviyeye düşmesini engelleyebilir. Buna rağmen Bay Moore’un glikoz düzeyleri orucu esnasında, tümörün kontrol altında tutulabilmesi için istenen aralıklara düşmüş. Gıda orucunda alınan bulyonların yanı sıra başka düşük kalorili ve düşük karbonhidratlı besinlerin kan şekerine ve ketonlara etkisini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Bununla birlikte, kanser hastalarının Bay Moore’un deneyimine bakarak orucun zararlı olmadığını görmesi çok önemli.

      Orucu ve Beslenmeye Dayalı Ketosisi Birleştirmek

      Hızlıca 2012’ye, beslenmeye dayalı ketosisle ilgili bir yıl sürecek deneyime başladığım zamana gelelim. Düşük miktarda karbonhidrat, orta miktarda protein ve yüksek miktarda yağ ile beslenerek, vücudumu yakıt olarak glikoz kullanmaktan yağ kullanmaya kolayca geçirebiliyordum. Deneyin bir parçası olarak, Dr. Seyfried’in tavsiye ettiği gibi kandaki keton düzeyimi ölçerek takip etmeye başladım.

      Ketosis deneyinin bir parçası olarak oruç tutmayı hiç düşünmemiştim. Ama çok çabuk fark ettim ki bu kendiliğinden ve doğal olarak gerçekleşiyordu; özellikle de kandaki keton düzeyim 1,0 milimolun üstüne çıktığı zamanlar. Deneyin ilk haftalarında, eşimin bana en son ne zaman yemek yediğimi sorduğunu hatırlıyorum. Saate bakıp ardından yiyecek günlüğümü kontrol ettiğimde, yirmi sekiz saattir bir şey yemediğimi fark ettim. Yemek yemeyi tamamen unutmuştum.

Скачать книгу