ТОП просматриваемых книг сайта:
ROBOTUM ZEYTIN. BUKET ÇETIN
Читать онлайн.Название ROBOTUM ZEYTIN
Год выпуска 0
isbn 9789752123373
Автор произведения BUKET ÇETIN
Издательство Автор
Bir taraftan da, “Ben hırsız değilim. Çantasının fermuarı açıktı. Onu kapatmak istedim. O sırada içeri Ahmet girdi. Beni öyle görünce hırsız diye bağırmaya başladı. Ben hırsız değilim!” dedim.
Ben öyle bağırıp ağlarken annem hiçbir şey söyleyemeden öylece kalakaldı.
Fatma yengem, “Yanlış anlamışsın, özür dile Uğur’dan.” dedi Ahmet’e.
“Hayır!” diye cevap verdi Ahmet. “Yalan söylüyor, çantamın fermuarı açık değildi.”
Fatma yenge yine bağırdı Ahmet’e. “Sus artık Ahmet. Çabuk özür dile!”
Ahmet, bana öyle öfkeli baktı ki unutamıyorum. Özür de diledi. Ama isteyerek yapmadığı belliydi.
Fatma yenge, Ahmet’e eşyalarını toplayıp odasına gitmesini söyledi. Anneme, “Çocuk onlar, kusura bakma.” dedi.
Annem de, “Yok canım, Uğur da eline koluna hâkim olsun. Ahmet’in çantasının fermuarını kapatmak da ne demek oluyormuş? Ne karışıyor başkasının eşyasına.” dedi ve sonra Uğura döndü. “Yürü bakalım Uğur, seninle konuşacaklarımız var.” Beni odamıza götürüp bir güzel azarladı.
“Bu hareketler ne demek oğlum. Sen niye karıştırdın çocuğun çantasını?”
Annem konuştukça daha çok utandım. Ama ben Ahmet’in çantasını nasıl karıştırdığımı bilmiyordum. Yani biliyordum. Ben aslında Ahmet gibi okula gitmek istiyordum.
Annem sonra, “Sen ne kötü bir çocuk oldun!” dedi. Düşündüm. Ben kötü bir çocuk muydum?
Belki de tüm bunların nedeni Zeytin’in yanımda olmamasıydı. Yanımda olsaydı onunla oynayıp, gün boyu yaşadıklarımı canlandırırdım onunla. Böylece yanlışlarımı da görürdüm. Bir daha da yapmazdım o yanlışları, ama Zeytin yoktu işte. O olmayınca nerede yanlış yaptığımı anlayamıyordum ki! Aslında benim hiçbir suçum yoktu. Ben kötü bir çocuk değildim!
Yoksa öyle miydim?
Ben kötü bir çocuk muydum?
Yolculuğa Hazırlık
O günden sonra Ahmet, benimle konuşmadı. O arkadaşlarıyla oynarken ben onları hep uzaktan seyrettim.
Bir de Ahmet’in abisi Asım abi vardı. Uzaktan seyrettiğim… Amcam onun için, “Delikanlılık zamanında, ele avuca sığmıyor. Söz dinlemiyor. Her şeye kafa tutuyor.” diyordu.
Asım abinin okulu da Ahmet’inki gibi öğlene kadardı. Eve gelince çantasını salona fırlatır, kapıyı çarpar çıkardı. Bu geliş gidişlerde, salonda ya da evde benimle karşılaşırsa, “Ne haber ufaklık.” der, sonra da cevabı dinlemeden yoluna giderdi. Benden başka birisini görürse, onlara hiçbir şey demezdi.
Annesi, “Bir yemek ye oğlum.” dediğinde, “Dışarıda arkadaşlarla yedik.” ya da, “Dışarıda arkadaşlarla yiyeceğiz.” diye hızlıca cevap verir ve aceleyle giderdi.
O evden çıkarken koşarak pencereye giderdim. Asım apartmandan çıkıp, köşede arkadaşlarını beklerdi. Bazen de o gitmeden arkadaşları gelmiş olurdu. Sonra da hep beraber gözden kaybolup giderlerdi.
Nereye giderlerdi bilmezdim. Ama gece geç gelirdi. Geldiğinde de amcamı onu beklerken bulurdu. Amcam, Asım abiye hep bağırırdı.
“Saat kaç oldu biliyor musun? Bu saatte eve gelinir mi? Nereye gittiğini de söylemiyorsun…”
Ayşe uyuduysa bu bağırma sesleriyle ağlayarak uyanırdı. Annem ise yine ninniler söyleyerek Ayşe’yi uyutmaya çalışırdı.
“Atem tutem ben seni,
Şekere katem ben seni…”
Babam bazen uyanır bazen de uyumaya devam ederdi.
Ben ise amcamı dinlerdim. Asım abinin o kadar geç vakitlere kadar ne yaptığını merak ederdim. Annem ve babamsa benim uyuduğumu zannederdi.
Bir gün yine amcam, Asım abiye bağırmaya başlayınca annem, babama dönüp, “Her şey ters gidiyor.” dedi. “Daha ne kadar kalacağız burada? Bu çocuklarla baş edemiyorum artık.”
Ayşe her gece ağlardı. Ben de artık kötü bir çocuk olmuştum. Demek ki annem bizimle baş edemiyordu.
Üstelik savaş dedikleri şey, artık amcamların evinin yakınlarına da gelmişti.
O geceki konuşmalarından, orada da çok durmayacağımızı anladım. Babam çok uzakta, deniz kenarında bir başka şehirden bahsediyordu.
Galiba bütün bu olanlardan dolayı tek umutsuz ben değildim. Annem ve babam da burada olmaktan dolayı umutsuzdu.
Benim umudum uzaktaki evimizde ve diğerlerindeydi. Zeytin, okulum, öğretmenim ve arkadaşlarımda kalmıştı.
Babamın umuduysa uzakta, deniz kenarında bir şehirdeydi.
Acaba evimize tekrar dönebilecek miydik?
Anne ve babamın o geceki konuşmalarından çok kısa bir süre sonra yolculuk hazırlığımız başladı. Valizlerimizi çıkardık. Giysilerimizi ve eşyalarımızı valizlere koyduk.
Bu sefer valizlere giysi ve eşya koyan sadece biz değildik. Amcamlar da kendi valizlerini hazırladı. Demek ki onların da deniz kenarında bir şehirde umudu vardı.
Aslında sadece amcam umutluydu. Yani uzaktaki o şehirden bahsederken sadece amcam mutlu oluyordu. Fatma yenge ise valizlere giysileri koyarken sürekli geri dönmekten bahsediyordu. Ya da evlerini özleyeceğini söylüyordu. Ahmet ve Asım abi de eşyalarını toplarken arkadaşlarından falan söz ediyordu.
Anneler ve çocuklar sürekli kendi evlerinden ve geri dönmekten bahsederken, babaların, deniz kenarındaki uzak şehirlerden söz etmesi çok garipti. Babalar o şehirlerden bahsederken uzaklara bakıp gülümsüyordu.
Annelerin ve çocuklarınsa suratları asıldı. Babalar gülümseyerek bundan bahsettiklerine göre, gitmek onları mutlu edecekti. Yani gitmek istiyorlardı. Anneler ve çocuklar ise mutsuz olduklarına göre gitmeyi pek istemiyorlardı.
Babaların bu kadar istekli olması garipti. Neden evdeki herkes isteksizken babalar bu kadar istekliydi ki? Herkes olduğu yerde kalmak istiyordu, ama babalar istemiyordu. Herkes evinden, arkadaşlarından, sevdiklerinden söz ediyordu. Babalarsa gidecekleri yerden söz ediyordu. En sonunda bu konuyu annemle konuşmaya karar verdim.
“Anne, biz aile olarak evimizde kalmak istiyoruz. Fatma yenge ve onların çocukları da öyle… Ama babam ve amcam kalmak istemiyor. Baba oldukları için mi?” diye sordum.
Anneme sorduğum soru ilginç gelmiş olmalıydı. Valize çiçekli elbisesini koyarken birden durdu, “Burada artık iş imkânı olmadığından çalışamazlar. Geçinemeyiz. Yani paramız yok. Yeni yerde çalışmayı umuyorlar. Bir de babalar pek öyle duygularını belli etmezler. Belki ondandır.” dedi.
Bu cevabın birazını anladım. Ama babaların neden duygularını belli etmediklerini anlamadım. Bunu bir de babama sormaya karar verdim.
“Baba, sen ve amcam neden buradan gitmeyi çok istiyorsunuz? Baba olduğunuz için mi? Annemin dediği gibi babalar duygularını belli etmez mi?” dedim.
Babam zaten annemle konuştuklarımızı duymuştu. Yanımızdaydı. Bana kocaman bıyıklarıyla gülümsedi.
“Benim babam