ТОП просматриваемых книг сайта:
Safahat. Mehmet Akif Ersoy
Читать онлайн.Название Safahat
Год выпуска 0
isbn 978-605-121-909-7
Автор произведения Mehmet Akif Ersoy
Издательство Elips Kitap
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse, yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnun edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!
İnsan
«Ve tez'umu enneke cirmun sagîrun, ve fike ntave-l’âlem-ul-ekberu» 180
Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen,
«Muhakkar bir vücûdum!» dersin ey insan, fakat bilsen…
Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir:
Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir:181
Zeminlerden, semâlardan taşarken feyz-i Rabbânî,
Olur kalbin tecellî-zâr-ı nûrâ-nûr-i yezdânî182
Musaggar cirmin ammâ gâye-i sun'-i İlâhîsin;
Bu haysiyyetle pâyânın bulunmaz, bîtenâhîsin!183
Edîb-i kudretin beytü’l-kasîd-i şi'ri olmuşsun;
Hakîm-i fıtratın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun.184
Esîrindir tabîat, dest-i teshîrindedir eşya;
Senin ahkâmının münkâdıdır, mahkûmudur dünya.185
Bulutlardan sevâik sayd eder irfân-ı çâlâkin;
Yerin altında ma'denler bulur nakkâd-ı idrâkin.186
Denizler bisterindir, dalgalar gehvâre-i nâzın;
Nedir dağlar, semâ-peymâ senin şehbâl-i pervâzın!187
Havâ, bir refref-i seyyâl-i hükmündür ki bir demde,
Olur dem-sâz-ı âvâzın bütün aktâr-ı âlemde.188
Dayanmaz pîş-i ikdâmında mâni'ler müzâhimler;
Kaçar, sen rezm-gâh-i azme girdikçe muhâcimler.189
Karanlıklarda gezsen, şeb-çerâğın fikr-i hikmettir,
Ki her işrâkı bir sönmez ziya-yı sermediyyettir;190
Susuz çöllerde kalsan, bedrekan ilhâm-ı sa'yindir,
Ki her hatvende eyler sâye-küster vâhalar zâhir.191
Ne zindanlar olur hâil, ne menfâlar, ne makteller…
Yürürsün sedd-i râhın olsa hattâ âhenîn eller.192
Yıkar bârû-yi istibdâdı bir âsûde tedbîrin;
Semâlardan inen te'yidisin gûya ki takdîrin!193
Teharrîden usanmazsın, teâlîden teâlîye
Atıldıkça, «Atılsam şimdi, dersin, başka âtîye!»194
Senin en şanlı eyyâmında, en mes'ûd hâlinde,
Bir istikbâl-i dûra-dûr vardır hep hayâlinde.195
O istikbâledir şevkin, odur ma'şûk-i vicdânın,
O kudsî neşvenin şeydâ-yı bî-ârâmıdır cânın.196
O şevkin dâim ilcâsıyle seyrin ıztırârîdir;
Terakkî meyli artık fıtratında rûh-ı sârîdir!197
Bütün esrâr-ı hilkatten haberdâr olmak istersin,
Bu gaybistân-ı hîçâ-hîçten kurtulmak istersin!198
Meâdın, mebdein, hâlin ki üç müthiş muammâdır…
Durur edvâr-ı müstakbel gibi karşında hep hâzır.199
Koşarsın bunların sevdâ-yı idrâkiyle durmazsın,
Hakikatten velev bir şenime duymazsan oturmazsın.200
Serâir perde-pûş-i zulmet olsun varsın isterse…
Düşürmez düştüğün yeldâ-yı hirman rûhunu ye'se:201
Emel, meş'al-keşin, bir reh-nümâ hem-râhın olmuşken,
Tehâşî eylemezsin sîne-i deycûra girmekten,202
Gelip bir gün tecellî etse mâhiyyât-ı masnûât,
Taharrîden geçer, bir dem karâr eyler misin? Heyhât!203
Tutar mâhiyyet-i Sâni', o en heybetli mâhiyyet
Olur âteş-zen-i ârâmın, artık durma cevlân et!204
Tevakkuf yok seninçin, daimî bir seyre tâbi'sin…
Ne zîrâ hâle râzîsin; ne müstakbelle kâni'sin!205
Dururken böyle bî-pâyan terakkî-zâr karşında;
Nasıl dersin ya «Pek mahdûd bir cirmim» tutarsın da.206
Meleklerden büyük, hem çok büyük tebcîle mazharsin:
Tekâlîfin emânet-gâhısın bir başka cevhersin!207
Hayâtın eksik olmazken ağır bir bârı arkandan;
Ölümler, korkular savlet ederken hepsi bir yandan;
Şedâid iktihâm etmekte müthiş bir mekânetle,
Yolundan kalmayıp dâim gidersin… Hem ne sür'atle!208
Senin bir nüsha-i kübrâ-yı hilkat olduğun elbet,
Tecellî etti artık; dur, düşün öyleyse bir hükmet:209
Nasıl olmak gerektir şimdi ef'âlin ki, hem-pâyen
Behâim olmasın, kadrin melâikten muazzezken?210
Kör Neyzen
Elinde, nevha-i mâtem kadar acıklı sadâ211
Veren,
180
Sen küçük bir cisim olduğunu sanırsın ama, en büyük âlem senin içinde gizlidir.
181
Ey insan; sen hâlâ kendini tanımıyorsun da, «ben hakir bir varlıktan ibaretim…» diyorsun. Fakat mahiyetinin meleklerden yüksek bulunduğunu, âlemlerin sende gizlenmiş, cihanların sende dürülüp bükülmüş olduğunu bilsen…
182
Allah’ın feyzi; yerlerden, göklerden taşıp dururken senin kalbin, Cenabı Hakkın münevver bir tecelligâhı olur.
183
Bünyen küçük ama ilâhî sanatın gayesisin. Bu itibarla sonun bulunmaz ve nihâyetin gelmez.
184
Kudret-i ilâhiye edebiyatının en güzel bir beyti, Hakîm-i fıtratın anlaşılmaz bir sırrı olmuşsun.
185
Tabiat senin esirin, bütün eşya senin musahharındır. Dünya ise hükümlerinin münkad ve mahkûmudur.
186
Çevik ve atik irfânın bulutlardan yıldırım avlar. Ayırd edici idrakin yerin altından madenler bulur, çıkarır.
187
Denizler yatağın, dalgalar nazlı beşiğin olmaktadır. Dağların yüksekliği bir şey mi? Senin kanatların gökleri ölçmektedir.
188
Hava, hükmünü bir demde dünyanın her tarafına götürmek için akıp giden bir vasıtandır.
189
Mâni'ler, müzâhimler; ikdamına karşı duramaz. Sen azim ve teşebbüs denilen savaş alanına girdikçe hücum edenler dayanamaz.
190
Karanlıklarda gezsen hikmetli düşüncen öyle bir kandilin olur ki, her parlayışı sermedi bir ziya teşkil eder.
191
Susuz çöllerde dolaşsan kılavuzun sa'yinin ilhamıdır ki her adımında gölgelik vahalar gösterir.
192
Zindanlar, menfalar ve makteller, ilerlemene engel olamaz. Demir eller yolunu tutmak istese bile dinlemezsin, yürür gidersin.
193
Göklerden inen kaderin müeyyidesi imişsin gibi zulüm ve istibdat burçlarını rahatça bir tedbirin yıkıverir.
194
Aramaktan üşenmez, bulmak arzusundan usanmazsın. Yükseklerden daha yükseklere çıktıkça, başka bir istikbale atılsam dersin.
195
En şanlı günlerinde, en mesut hâllerinde bile hayalinde uzak bir gelecek bulunmaktadır.
196
İştiyakın o istikbaldir ki vicdânının maşuku odur. Ruhun o mukaddes neşenin durup dinlenmez bir soydaşıdır.
197
O şevkin sevkiyle yürüyüp gidişin mecburidir. Terakkiye olan meylin, yaradılışında sâri bir ruh hâlindedir.
198
Hilkatin bütün esrarını bilmek, hiçten ibaret olan bu gayb âleminden kurtulmak istersin.
199
Mead, mebde ve halini teşkil eden üç tane muammâ, gelecek devirler gibi karşında durur.
200
Onları halletmek şevkiyle durmaz, koşarsın. Bir şemme olsun hakîkati duymadan oturmazsın.
201
Bütün sırlar isterse zulmet perdeleri arkasında saklansın, düştüğün mahrumiyet gecesi ruhunu ümitsizliğe düşürmez.
202
Emelin, önünde meş'ale çektikçe, bir kılavuz da yoldaşın oldukça karanlıkların içine dalmaktan çekinmezsin.
203
Bütün masnuatın mahiyetleri bir gün sana tecelli ediverse, aramaktan vazgeçer, oturur musun? Hayır…
204
O vakit o masnuatın sâniine sıra gelir. O en heybetli mahiyet sabır ve ârâmını tutuşturup yakar.
205
Hulâsa senin için bir lâhza durup dinlenmek yok. Daimî bir ilerleyişe tâbisin. Çünkü ne hâle razı olursun, ne de istikbale kanaat edersin.
206
Karşında böyle bir terakki mahalli dururken nasıl olur da,
«Ben hakir bir varlıktan ibaretim.» dersin?
207
Meleklerinkinden çok büyük bir tazime mazhar olmuş, Allah’ın tekliflerine emanetgâh ittihaz edilmiş bir cevhersin.
208
Hayatın pek ağır binlerce yükü arkandan eksik olmazken, korkular, ölümler de bir yandan saldırırken müthiş bir temkinle o şiddetli hâllere tahammül eder, yolundan kalmazsın, daima ve süratle gidersin.
209
Yaradılışın bir nüsha-i kübrası olduğun anlaşıldı. Artık düşün de hükmünü kendin ver ki yapacağın işler nasıl olmalıdır?
210
Kadrin meleklerden muazzezken hayvanlar seninle eşit olmasın.
211
Nevha-i mâtem: Mâtem iniltisi.