Скачать книгу

birlash, imkon birlash,

      inson birlash,

      Maqsad birlsh, matlab birlash,

      vijdon birlash.

      Buyuk davlat yo‘li birdir,

      iymon birlash,

      Quvvat birlash, qudrat birlash,

      Turon birlash!

      İlham bir olsun, İmkânlar bir olsun,

      İnsanlar bir olsun,

      Amaçlar bir olsun, istekler bir olsun,

      Vicdan bir olsun.

      Büyük devletin yolu birdir

      İmanlar bir olsun.

      Kuvvetler bir olsun, kudret bir olsun,

      Turan bir olsun!

      Türkistan bilinci bağımsızlık dönemi Özbek şiirinin en belirgin konularındandır. En güzel örneklerini Rauf Parfi, Erkin Vahidov, Halime Hudayberdiyeva gibi şairlerin şiirlerinde görebiliriz. Halime Hudayberdiyeva’nın 1997 yılında yazdığı Türkistan konulu bir şiiri:

Turkiston Keldi

      Yuz-yuz yillar o‘taverdi, bosaverdi qor,

      Erk degani shunday uzoq, benishon keldi.

      Sirtmog‘ida tillaboshlar, salangladi dor,

      Ajdodlarning ko‘kragidan laxta qon keldi.

      Erkka ko‘zini tika-tika ko‘zi yer o‘ydi,

      Qoni bilan yozdi, darig‘, so‘zi yer o‘ydi,

      Gado bo‘ldi, ado bo‘ldi, o‘zi yer o‘ydi,

      Oh, ne jonlar erk yo‘lida qurbon jon keldi

      Ular hanuz go‘rlarida turar ekan tik,

      Bu qon bizga o‘tgan axir, shundan biz qasdlik,

      Bu qarz bilan, bu qon bilan o‘laolmasdik,

      Shukur, ko‘rdik, biz ketmasdan Turkiston keldi!

1997 yil 19 mart
Türkistan Geldi

      Nice yüz yıllar geçti, nice karlar yağdı,

      Erk dediğin öyle uzak, ıssız, nişansız mıdır?

      Urganında altın başlar, darağacı sallandı,

      Ataların göğsünden gürül gürül kan aktı.

      Dört gözle bekleyenlerin gözü toprakla doldu,

      Kanlarıyla yazdığı sözlerini toprak örttü.

      Geda oldu, heba oldu, kendileri toprak oldu,

      Ah, nice canlar erk yolunda kurban oldu.

      Onlar mezarında hala dik duruyordur,

      Kanı bizim damarımızda akmaktadır,

      Bu borçla, bu kanla ölemezdik zaten

      Şükür, gördük, biz gitmeden Türkistan geldi!

19 Mart 1997

      Bağımsızlık devri şiirlerinde halkın millî özgürlük bilinci, geleceğe yönelik düşünceleri, uzak ve yakın geçmişten çıkarılması gereken sonuçlar samimiyetle yansıtılmıştır. Bu hususta Abdulla Aripov, Erkin Vahidov, Azim Suyun, Usman Azim, Aydın Haciyeva, Muhammed Yusuf, Şevket Rahman, Hurşid Devran ve diğer şairlerin 90’lı yıllardaki eserleri gösterilebilir. Bu şairlerin eserlerinde halkın mutlulukları da kaygıları da açıkça görülebilmektedir. Aşağıda Usman Azim’in bir şiirinden alınan parçaya göz atalım:

      O‘ynoq-o‘ynoq, og‘ir-og‘ir oqmoqda umrim,

      Goh ko‘z yumib, goh ufqqa botmoqda umrim.

      Bor jonini sadqa aylab she’rga: qo‘shiqqa,

      Siz yo‘qotgan sururlarni topmoqda umrim.

      Oynak oynak, ağır ağır akıp gidiyor ömrüm,

      Bazen gözü kapalı, bazen ufka batıyor ömrüm

      Bir tek canını şiire, türküye sadaka ederek,

      Sizin kaybettiğiniz sevinçleri buluyor ömrüm.

      Bağımsızlık devri şiirlerinde Halima Hudayberdiyeva, Aydın Haciyeva, Tursunay Sadıkova, Gulçehre Corayeva, Hasiyet Babamuradova, Feride Afröz, Zülfiye Mominova, Zeba Mirzayeva gibi kadın şairler faal olarak gözükmektedirler. Onlar insan ve insanîlik, vicdan ve sadakat, vatanperverlik ve dostluk, ahlak-edep, sevgi-muhabbet hakkında bir dizi güzel eser yaratdılar. Hasiyet Babamuradova “Vatan Yeganedir” adlı şiirinde vatanın kutsallığını etkili bir dille şöyle ifade eder:

      Derlar shirin so‘zning gadolari ko‘p,

      Yonib turgan ko‘zning adolari ko‘p.

      Yurtlar bor, hattoki xudoları ko‘p,

      Vatan yagonadir, Vatan bittadir.

      Derler tatlı sözün köleleri çok,

      Yanıp duran gözün edaları çok,

      Yurtlar var hatta Tanrıları çok,

      Vatan yeganedir, Vatan bir tanedir.

      Mezkur dönem Özbek şiirinde destan, manzum hikâye ve manzum roman gibi yeni zamanın ruhunu yansıtan liro-epik eserler de yazılmıştır. Örneğin, Azim Suyun’un “Özbekistan”, Hurşid Devran’ın “Vatan Hakkında Yedi Rivayet”, Aman Metcan’ın “Neden Ben”, Hebib Sadulla’nın “Cerahat”, İkram Atamurad’ın “Uzaklaşan Ağrı”, Canibek Subhan’ın “Rahatsız Ruh”, Abdumacid Azim’in “Serban” destanlarında yakın geçmiş olayları, Sovyet devri faciaları, aydınlara yapılan işkenceler anlatılmıştır. Abdulla Aripov’un “Sahibkıran”, Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” manzum dramları, Maruf Celil’in “Sahibkıran” manzum hikâyeleri, Barat Baykabilov’un “Hayret ül-Ahrar”, Duşen Feyzî’nin “İmam el-Buharî” manzum romanları örnek olup, bu eserlerde geçmişe ait tarihî hakikatlerin birçok yönden ele alınıp işlendiğini görebilmek mümkündür. Sultan Akbarî’nin “Katağan” destanından parça:

      Yetti kecha tergov, siquv surunka,

      Narkomning egnida qonli trinke.

      Ki g‘arov yurgizib tirnoq shilarlar

      O‘likni turg‘izib qistoq qilarlar,

      Shu qadar farang bo‘b ketganmi jazo!

      Shu qadar qiyinmi sho‘roda qazo!

      Chalajon cho‘zilsa, suvga pisharlar,

      Qo‘y yutgan ajdaho yanglig‘ shisharlar.

      Yedi gece sorgu, sürekli baskı,

      Komiserin üzerinde kanlı uniforma,

      İşkence ederek tırnak çekerler,

      Ölüyü diriltip sorguya çekerler,

      O kadar usta olmuş mudur, ceza!

      O kadar zor mudur Sovyet’te ölmek!

      Halsizlikten yığılsa suya basarlar,

      Koyunu yutan ejderha gibi şişerler.

      Sultan Akbarî, bu destanında hayatın gerçeklerini, özellikle 1938 yılında aydınları sürgüne gönderme vakalarını, halk ağzıyla ve halk dilinin zenginliklerinden faydalanarak anlatır.

      Bağımsızlık döneminde Özbek şiirinin öncelikli konuları millî hususiyetler çerçevesinde genişleyip, şiirlerin içeriği zenginleşip yeni yeni tasvir vasıtaları ile gelişir. Özbekistan’ın

Скачать книгу