Аннотация

Bazı eserler vardır, hem yazarı hem de eserin kendisi o kadar önemlidir ki unutulmaya yüz tutmuş olmasına anlam veremezsiniz… Heyecanla, biraz da telaşla bir an önce okurla buluşsun istersiniz… Türk Tarihi ve Necib Âsım Yazıksız, işte tam da bu tarife denk düşüyor… Peki kimdir Necib Âsım? “Türkçü Necib”, “Vav’lı Türk” olarak tanınıyor en çok. Millî şuuru en zor zamanlarda uyandıranların başında geliyor. Mustafa Kemal’in, Harp Okulunda Fransızca öğretmeni de olmuş. Milletvekili, asker, tarihçi, öğretmen, yazar, dil bilimci… Ama her şeyden önemlisi Türkçülük denince ilk akla gelenlerden… Hayatı da en az eserleri kadar ilgiyi hak eden büyük bir bilim adamı… «Türk Tarihi», yazıldığı dönemde büyük yankı uyandırırken Necib Âsım da saygı ve takdirle karşılanmaktan geri kalmıyor. Yusuf Akçura’nın “Osmanlılar ve belki bütün Türkler içinde ilk Bütün Türk Tarihi yazarı olmak şerefi Necib Âsım Bey’indir.” sözü de malumun ilamı gibi âdeta… «Türk Tarihi», Leon Cahun’un Asya Tarihine Medhal/Giriş adlı eseri esas alınarak yazılmakla birlikte, Doğu kaynakları ve Türk kültür tarihindeki temel kitaplar da yazar tarafından okunarak bunlardan pek çok eklemeler de kitaba dâhil edilmiştir. “Karşılaştırmalı bir tarih çalışması” olarak nitelendirmek, Türk Tarihi için en doğru tanımlama olacaktır. «Ufkumuzu kaybettik… Kızılelma’mız vardı Ceddimiz doludizgin bir hedefe koşardı Âleme nizam veren millet! Halife hânı Azametiyle tir tir titretirdi cihânı Birbirine düşermiş ufku kaybolan millet Her darbede küçülür… Olur âhiri zillet»

Аннотация

Doğmadan evvel babasını kaybeden David, hayatın zorluklarıyla çok erken yaşta karşılaşır. Üvey babasının yanında yaşadığı kötü günlere dayanan körpecik yüreği annesinin ölümüyle yeni bir hayata demir atar. Hayatı yeniden kurmak zordur; ama okulda eğitim adı altında binbir zulümle ıslah edilmekten veya kendisi gibi çocukların emeklerinin sömürü çarklarında -karın tokluğunu aratırcasına- öğütüldüğüne şahit olmaktan zor mudur? Peki ya, nahif bedenlerinin taşıdığı yoksulluğu örten ceketlerini bile satmak zorunda kalan insanların yaşamından?.. İşte David, bunları yaşayan bir çocukluğun verdiği olgunlukla büyüyecektir. Yaşadıklarının sadece kendine mahsus olmadığını bilerek, ekonomik zorlukların insanları nasıl değiştirdiğini -acı tecrübelerle-görerek büyüyecektir…

Аннотация

Büyük Lider’in öğretilerini fikre dönüştürerek zulme ve baskıya boyun eğmeyen hayvanlar esas düşmanları “İnsan”a başkaldırarak çiftliği ele geçirir ve tüm hayvanların eşitliğini savunan Animalizm fikri doğrultusunda ilkeleri olan “Yedi Emir” ile kendilerine bir düzen kurarlar. Başta Napolyon olmak üzere başkaca domuzlar bir süre sonra yönetimde söz sahibi olmaya başlar ve “Yedi Emir” yavaş yavaş türlü kurnazlıklarla diğer hayvanların zihinlerinde oyunlar oynanarak değiştirilir; yönetim artık totaliter bir rejime dönüşmektedir… Domuzlardan mı yoksa insanlardan mı korkulacağı kestirilememektedir… George Orwell, 1945 yılında kaleme aldığı “Hayvan Çiftliği” eserini fabl tarzında yazmıştır. Bir sistem eleştirisi ve dünyaca ünlü klasikler arasında ses getiren önemli bir romandır. “Benjamin, bir an için dahi olsa kuralını bozdu ve duvarda yazılanları okudu. Tek bir emir dışında hiçbir şey yazmıyordu: TÜM HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR DİĞERLERİNDEN DAHA EŞİTTİR.”

Аннотация

Dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en yetenekli yazarlarından olan Gogol’ün, öyküleri, hem Rus toplumunun hem de tüm insanlığın mizacını ve çelişkisini dile getiriyor. Gogol, mizah anlayışı, gerçekçiliği veya aksine gerçeküstücülüğü ile Rus edebiyatının öncüsü olurken pek çok yazara da ilham kaynağı oldu. Bu eserde Gogol, Taras Bulba ve iki oğlunun kahramanlıklarını ele alıyor. “Ey sizler! Bira yapanlar ve bira içenler, çoktan beri sıralar üstünde, ocak başında sürünüyorsunuz. Sivrisinekler sizin yağlarınızla iyice beslendiler. Şimdi artık askerlik şerefini ve şanını aramak lazımdır. Haydi çift sürenler, kara buğday ekenler, koyun yetiştirenler, köy kadınlarının peşinde koşanlar! Güzel sarı çizmelerinizi çamurlatarak sapanınızın arkasında bu kadar dolaştığınız yeter, kadınlara kâfi derecede yeşillendiniz, kuvvetlerinizi bir şövalyeye layık olmayan bu oyunlarla artık israf etmemelisiniz! Kazaklık şanı sizi çağırıyor; onu takip ediniz.”

Аннотация

Tarihe “Cengiz Han” adını yazdırmış yenilmez hükümdar Temuçin’in Çin sınırından Hindistan’a, Avrupa içlerine kadar uzanan hâkimiyeti, nesline bıraktığı uçsuz bucaksız toprakları, Batılı yazarlara da konu olan efsanevi yaşamı, M. Turhan Tan’ın imkân dâhilinde belgelere de dayandırdığı akıcı kalemiyle tarihî bir eseri okuyucuyla buluşuyor. "Nitekim Cengiz Han da bizzat domuz yılında doğmuştu (1162) ve o hayvanın kutsiyetini taşıyordu. Bu itibarla şu Kaydo kızının kendine domuz demesinden hiç de sinirlenmedi. Fakat kız ona “kurbağa, kaplumbağa” filan deseydi iş değişirdi. Çünkü takvime girmeyen hayvanlardan çoğunun kutsiyeti yoktu. Bazen bir Türk, kendi çağını temsil etmeyen hayvan isimleriyle de karşısındakini tahkir ederdi. "Türk okuyucusu tarafından pek bilinmeyen M. Turhan Tan, tarihî roman geleneğimizin en önemli isimlerinden biridir. Birçok önemli memuriyetlerde bulunduktan sonra Sivas mebusluğu da yapmış ve 1922 yılından itibaren kendini tamamıyla yazı hayatına adamıştır. En önemli eserlerini ise tarihî romancılık alanında vermiştir. Bazı eserleri Almanca, İngilizce ve Yunanca gibi dillere çevrilen, tarihî gerçeklikleri berrak ve sürükleyici bir üslupla aktaran Tan, Türk tarihinin zengin mirasını eserlerine ustalıkla taşımış ve okuyucusuna tarihî romanları keyifle okutan bir yazar olarak Türk edebiyatındaki yerini almıştır. Turhan Tan’ın ölümünden sonra unutulan ve Türk yazın hayatından çekilen eserleri, Türk okuyucusunun özellikle son zamanlarda ilgisini çeken ve neredeyse güncelleşen konulara değinip ele aldığı dönemlere ışık tutmakta, günümüzdeki kimi tartışmalara cevaplar getirmektedir.

Аннотация

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.

Аннотация

Kültürümüzün kuşaktan kuşağa aktarımında pek çok araç vardır. Şüphesiz ki masallar da bu araçların en başında gelir. Çocukluk ve gençlik çağlarında okunan bu metinler, genç okurların hem hayal dünyasının hem de kelime dağarcığının gelişmesinde katkıda bulunacaktır. Türk kültürünün köklü birikimlerinden günümüz sayfalarına ulaşan masallarda birbirinden farklı dünyalara yolculuk edecek, o dünyalardaki mekânların ve karakterlerin birer misafiri olacaksınız. Türk masallarının en güzel seçme metinlerinden oluşan bu eser Emir Nur, Altın Perçemli İkizler, Keloğlan, Yedi Başlı Dev, Melik Aslan ve Talih Baba gibi yıllardan beri severek okunan birçok masalı içeriyor.

Аннотация

Ben-Hur’un hikâyesi, Hz. İsa’nın peygamberliğinden yaklaşık 4 yıl kadar öncesiyle başlar. Judea Prensi Ben-Hur, hiç hak etmediği hâlde çocukluk arkadaşı Romalı General Messala’nın ihanetine uğrayarak bir anda özgürlüğünü, sevdiği kadını ve ailesini yitirmiş, kendisini kadırgaya zincirli hâlde bulmuştur. Artık küreğe her asıldığında içinde uğradığı ihanetin intikamını alma ateşini hissetmektedir. Ben-Hur, Hristyanlığın hikâyesi olarak da bilinir. Eserdeki kutsal olaylara Lew Wallace, güçlü bir tasvir ve betimleme ile yaklaşmıştır. «Tanrı bizim daha iyi olan bir başka yaşam için yaratıldığımızı bilmemizi istemiştir, bu da mizacımızın en büyük ihtiyacıdır. Ama ne yazık ki uluslar ne alışkanlıklar edindiler! Sanki şu an her şeymiş gibi sadece günü yaşıyorlar ve ‘Ölümden sonra artık yarın falan yok veya olsa bile bu konuda hiçbir şey bilmediğimizden kendi hâline bırakalım.’ diyerek dolaşıyorlar. Bu yüzden de ölüm onları çağırdığında, uygunsuzlukları nedeniyle ölümden sonraki yaşamın muhteşemliğinin keyfine varamıyorlar.»

Аннотация

İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimî bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” kitabı 1940 yılında yayımlandıktan sonra büyük bir yankı uyandırmış, siyasi tartışmaya yol açmıştır.

Аннотация

Türk ve Dünya edebiyatından seçilen eserler, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki duygu ve düşünce zenginliğini kazanmış bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü ve paylaşımcı olacağını düşünüyoruz. Çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek okuyan, bilinçli ve gelişmiş bir toplum olma yolunda ilk adımı atmış olacağız.