Скачать книгу

almasına rağmen kan şekeri düzeyleri istenilen düzeyde kontrol edilemedi. Hastaları ve aileleri soruşturduğumda ilaçlarını çok dikkatli kullandıklarını ve diyetlerine son derece dikkat etiklerini tespit ettim. Ancak hasta yakınlarının belirttiği ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta vardı ki, genellikle hasta yakınları muayenenin sonuna doğru dikkatli sorguladığımda belirtmişlerdi. O da hastanın çok sinirli, stresli ve tahammül edemez bir durumda olduğuydu. Bu da bana kendi takip hastalarımdan tespit ettiğim bir şeyi gösterdi: Sorun, medyada sürekli söylenen, kan şekerini hücrelere sokan insülin rezistansı (direnci) yanında insüline karşı çalışan kontrinsüliner sistemin (adrenalin, noradrenalin gibi stres hormonları ve kortizol) daha aktif olduğu ve dengenin bu sistemden yana kaydığı idi.

      Stresin diğer risk faktörlerinden ana farkı, diğer risk faktörlerinin de ayrı ayrı stres durumundan son derece etkilenmeleridir. En tipik örneklerinden biri, yukarıda bahsettiğimiz şeker hastalarındaki kötü etkisi dışında mesela sigara bıraktırılan damar hastalarının stresindeki ani artışa yönelik gözlemlerdir. Tabii ki sigara kalp damar hastalarında kullanılmamalı, ancak sigara kestirilirken ani stres artışının olabileceği öngörülmeli ve gerekli önlemler dikkatle alınmalıdır. Bu önlemler, hastanın stres düzeyini kontrol edebilecek ilaçlar yanında, hastalığın şiddetine göre doktorun önereceği aerobik egzersizler ve stres hormonlarını salgılatan sistemin mümkün olduğunca kontrol edilmesidir.

      Aşırı düşünceli insanların negatif düşüncelerini kontrol etmeleri ve günlük hayatta daha sakin ve rahat olmaları kalp ve damar hastalıklarından korunmada avantaj sağlayabilir. Strese verilen cevabın kontrol edilmesi ile hayata daha pozitif bakmak mümkün olabilir. Ne yazık ki medyada diyet programlarına verilen önemin ve önceliğin çok daha azı bile strese ayrılmamaktadır. Bunun çok önemli bir eksiklik olduğu net bir gerçektir.

      Vücudumuzda farklı organlar kendi fonksiyonlarına özgü olarak stresten zarar görmektedir. Genellikle bu stres uyarısına bağlı nörohormonal etki, doku adaptasyonun bozulması ile ifade edilir. Yani dokular stresin üstesinden gelemez ve iflas etmeye başlar. Gerçekten kalp damar sisteminin de kronik stresten etkilendiğini, kısa sürede kontrol edilemeyen ve damara binen yükler nedeniyle artan dirençten kalbin zarar gördüğü, kesitsel çalışmalardaki bulgulardan biliniyordu. Ancak iflas sürecinin ilerleyişini basamaklı göstermek mikro görüntüleme gerektiriyordu. Strese bağlı iflas sürecinin basamaklı ilerleyişini ve kalp geometrisinin değişerek kalp yetersizliğine kadar ilerleyen süreci kronik stresin başlattığını (Strese altında kalp morfolojisi) ‘2019, Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’nde yayınlayarak ortaya koyma şansına sahip oldum.

      Kalp penceresinden baktığınızda ilginç olan, kapak hastalıklarındaki gibi mekanik, yani kan akımının perdelenmesiyle veya daha sık rastladığımız kronik (uzun süreli) damarlardaki direnci artıran ve istirahat veya egzersiz sırasında oluşan yüksek tansiyon ile ani duygusal dengesizliklerde oluşan kalp problemlerindeki bulguların benzerlik göstermesidir. Daha önce saptanmamış bu özgün bulguların detaylarını ‘Strese altında kalp morfolojisi’ olarak yayınlara taşımam mesleki hayatım boyunca beni en çok mutlu eden ve kariyerime katkısı olduğuna inandığım bir gelişme olmuştur (bu konuyu daha detaylı bilmek isteyen okuyucular için bölümlerin sonunda ilgili yayınlar sunulmuştur).

      Gerçekten mikroskobik ultrasonografi incelemelerimizde kontrolsüz egzersizin de yüksek tansiyona yol açarak kalpte strese bağlı anormalliklere neden olabileceğini gördük. 2009’daki bu mikro görüntüleme raporumuzdan sonra Malek ve arkadaşları ‘çok sağlıklı bilinen koşucu ve atletlerde’ egzersizde yüksek tansiyon ve buna bağlı magnetik rezonansta (EMAR) bizim bulgularımıza benzer bulguları 2019’da yayınladı. Bu da yüksek tansiyona bağlı uzun süreli stresin çok sağlıklı diye bildiğimiz bireylerde dahi olabileceğini ve dikkate değer olduğunu gösterdi. Normal, sağlıklı ya da fizyolojik kabul edilen spor aktiviteleri, aslında insan vücuduna uygun değildir. Çok uzun süreli koşu yapan maraton koşucularında ve çok sağlıklı görüntü veren spor yapan ancak tansiyonunu takip etmeyen kişilerde de kalpte anormalliklerin olabileceği unutulmamalıdır. 2004 ve 2006 yıllarında bizim literatüre eklediğimiz yazılardaki kalp özelliklerinin yıllar sonra EMAR çalışmalarında saptanması bu bulguların önemini artırmıştır. Kontrollerde ‘Strese altında kalp morfolojisi’ tespiti, tansiyon probleminden haberdar olmayan insanlar için hem erken biyobelirteç olarak çok faydalı olabilecek ve hem de hayat kurtaracak bir bulgu olarak literatürde önemini artıracak gibi görünmektedir. Bu tespit insanların tansiyonlarını çok daha titiz kontrol ettirerek erken önlem alınmasına ve beyin, şah damarı, böbrek, kalp, bacak damarları, göz damarlarının zarar görmesi engellenerek organ hasarlarının önüne geçilmesine imkan sağlayacaktır. Ayrıca 30 yılı aşkın mesleki hayatım boyunca kontrolsüz organ hasarlı çok hasta görmem nedeniyle ‘erken kontrol’ imkanlarına yönelik projelerimi, İngiltere’de yayınlanan British Medical Journal dergisinin 2020 yılı içinde planladığı bilimsel platforma sunma imkanı buldum. Başarılı yayınlara ek olarak bu bulguların bilimsel platformlarda vurgulanması, bireysel sağlık üzerine faydasının ötesinde toplumsal anlamda erken kontrol ve erken teşhise yönelik daha etkin sağlık sistemi yapılandırılmasına katkı verecektir.

      Diğer taraftan 2020 yılı içinde baskıya alınan ve prestijli bir yayın olan Blood Pressure Monitoring dergisinde yayınlanacak olan yazımda sadece psikolojik stres ve hipertansiyonun kalpteki özgün etkilerini değil, çok önemli olduğuna inandığım ‘Strese altında kalp morfolojisi’ katkısıyla egzersiz sırasında yüksek tansiyonun ve tansiyondaki dinamik oynaklıklarının tespit edilip tedaviyle kontrol edilebileceğini bir defa daha vurgulamış olacağım.

      Beyin penceresinden baktığımızda da stres altında akut veya kronik süreçlerle ilerleyen son derece kompleks mekanizmaların ortaya konduğunu görebiliriz. Ön çalışmalar, stres karşısında beyin dokusunun dinamik ve özgün cevaplar verdiğini göstermiştir. Emosyonel (duygusal) diye tanımlanan durumlar ile fiziksel kaynaklı stres uyarılarının beyinde benzer etkiler yaptığını ortaya koymuşlardır. Bu örnekler, uyarı tipi ne olursa olsun beyin gibi çok önemli bir hedef dokuda stres uyarılarının benzer kimyasal maddeleri aktifleştirerek dokuya zarar verme ve tehlikeli sonuçlara yol açma riski olduğunu göstermiştir.

       Ayrıca klasik olarak bilindiği şekilde beyin kalbe değil, kalp beyne sinirler yoluyla daha fazla uyarı göndermektedir. Sonuç olarak unutmamamız ve önlem almamız gereken durumlar:

       Kalbi geometrik veya fonksiyonel olarak etkileyen durumlarda özellikle yüksek tansiyon, aşırı strese bağlı kalp kası fonksiyonu bozukluğu veya insanlarda en sık ölüm nedeni olan kalbi besleyen koroner damarların tıkanıklığı saptanan hastalarda stres varlığının sorgulanmasıdır.

       Özellikle erken dönemde ‘Strese altında kalp morfolojisi’ saptanan hastalarda depresyon, halsizlik ve hareket azlığı olup olmadığı sorgulanmalıdır, çünkü bu riskli durumların varlığında ölüm riski artmaktadır.

       Ayrıca bazı toplum kesimlerinde sosyoekonomik problemler, uyku bozuklukları ve yoğun çalışmaya bağlı iş stresinin de ölüme götürdüğünü artık biliyoruz.

      Referanslar:

      • Sousa D. The Dynamics of the stress neuromatrix. Molecular psychiatry. 2016:21;302-312.

      • Yalcin F., Yalcin H., Abraham TP. Stress-induced regional features of left ventricle is related to pathogenesis of clinical conditions with both acute and chronic stress. Int J Cardiol. 2010;145:367-8.

      • Yalcin F. ve ark. Tako-tsubo cardiomyopathy (STRESS CARDIOMYOPATHY) may be associated with cardiac geometric features as observed in hypertensive heart disease. Int J

Скачать книгу