Скачать книгу

açıklamaya geçmeden önce Sadreddin Konevî’nin şahsi kitapları ile ilgili bazı önemli tarihî bilgileri kısaca hatırlatmam gerekmektedir.

      Sadreddin Konevî hayatta iken etrafında çok sayıda talebeleri bulunuyordu. Bu talebeleri onun gözetiminde bilimsel çalışmalarını yürütüyorlardı. Onun ve hocası İbnü’l Arabî’nin eserlerini okuyor, istinsah ediyor ve hatta onun teşvik ve yol göstermeleriyle şerhler, telifler yapıyordu.126 Onun ölümünden sonra da müellefat sahibi olan bazı talebeleri ünlenmişlerdir. Bunlardan çok tanınmış olanları şunlardır:

      1. Kutbuddin Şirazî (710/1310)

      2. Müeyyeddüddin Mahmud el-Cendî (700/1301)

      3. Fahruddin-i İrâkî (688/1289)

      4. Şihabü’d-din Çoban el-Eraklî (?)

      5. Saidüddin el-Fergânî (692/1393)

      6. Zeynüddin Muhammed b. Ebi Bekr er-Razi (678/1279)

      7. İzzü’d-din Muhammed eş-Şirvânî (?)

      Dönem dönem birçok tanınmış bilim adamları İbnü’l-Arabî’nin ve S. Konevî’nin eserlerinin ana nüshalarına ulaşmak için uzak yerlerden Konya’ya kadar gelerek Sadreddin Konevî Kütüphanesi’nde bir süre çalışma imkânı bulmuşlar onun ve İbnü’l-Arabî’nin eserlerini istinsah ederek götürmüşlerdir. Bunların tanınmış olanlarından birkaçı şunlardır:

      1. Ünlü Dilci Mecdü’d-din Muhammed el-Fîrûzâbâdî (817/1414)

      2. Molla Abdurrahman Cami (898/1492)

      3. Fatih Sultan Mehmet’in Hocası Akşemseddin (862/1457)

      4. Yâr Ali Şirazî (814/1412)

      5. Seyyid Şerif el-Cürcânî (816/1414)

      6. Tarihçi Bedrüddin el-Ayni (823/1420)

c. Konevî’nin Kendi El Yazıları ve Defterleri

      Kadı Burhâneddin’in özel tarihçisi Aziz-i Esterâbâdî’nin bildirdiğine göre Eretna Oğulları devri bilginlerinden Yâr Ali Şirazî Kayseri’den birkaç halı ile Konya’ya gelmiş ve Sadreddin Konevî’nin makamına halıları hediye etmiştir.127 Yâr Ali bu vesile ile bir müddet Konya’da Sadreddin Konevî’nin özel defterlerini mütalaa etme imkânı bulmuş ve defterlerde bulunan mektup ve risalelerden müteşekkil iki Mecmuatü’r-resâü meydana getirmiştir. Bu mecmualardan biri Ayasofya (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 2349’da kayıtlıdır. Bu mecmuada Yâr Ali Şirazî, Sadreddin Konevî ile Ahi Evren diye tanınan Kırşehirli Hace Nasîrüddin Mahmud’un birbirlerine yazdıkları mektupları kopya ederek bir eser vücuda getirmiştir. Ancak Yâr Ali bu mektupların Sadreddin Konevî ile İranlı Filozof Hace Nasîrüddin-i Tûsî arasında teati edildiğini sanmış ve bu mektupları öyle takdim etmiştir. Yâr Ali Şirazî zamanında Ahi Evren Hace Nasîrüddin’in adını sanını unutturma gayretleri devam ediyordu. Bu amaçla onun eserleri başkalarına mal ediliyordu. Yâr Ali’nin bu iş için görevlendirilmiş olduğunu düşünüyorum. Yâr Ali’den sonra başka müstensih ve yazarlar da bu mektupları ele geçirmişler veya Yâr Ali’nin nüshasından kopya ederek veya gene Sadreddin Konevî’nin arşivinden derlemişler ve bu mektupların başına “Hace Nasir’in Konevî’ye” veya “Konevî’nin Hace Nasir’e mektubudur.” şeklinde ibareler koyarak Tûsî ile Konevî’nin mektuplaştıkları iddiasını yaygın bir kanaat hâline getirmişlerdir.128

      Yâr Ali Şirazî’nin Sadreddin Konevî’nin özel defterlerinden kopya ettiği ikinci mecmua da Bursa Eski Eserler Kütüphanesi, Hüseyin Çelebi kısmı no. 1183’tedir. Bu mecmuada Yâr Ali, Konevî’nin özel defterlerinde bulduğu bazı önemli risaleleri ve Konevî’nin dostlarına, dostlarının da ona yazdıkları mektupları derlemiş ve bu mecmuanın muhtelif yerlerinde Şeyhin defterinden alınmıştır gibi ifadeler kullanarak bu mecmuayı S. Konevî’nin defterlerinden kopya ettiğini belirtmiştir.129

      Nitekim Osmanlı il yazıcıları Karaman ili evkafını tescil ederken Sadreddin Konevî Kütüphanesindeki kitapların adlarını tespit etmişlerdir. Bu listede S. Konevî’nin eserlerinin müellif nüshaları ve şahsi defterleri mevcut değildir. Öyle anlaşılıyor ki Sadreddin-i Konevî’nin özel defterleri ve hocası Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin ve diğer yakınlarının el yazıları ve hatıra niteliği taşıyan notları ve belgeleri kütüphanesine intikal etmemiştir. Bunlar yakınlarının ve ahfadının ellerinde bulunuyorlardı. Dönem dönem Konya’ya gelen ilim ve fikir adamları buralarda S. Konevî’nin ve hocaları ve yakınlarının el yazılarını görme ve inceleme imkânı buluyorlardı.

      İşte Yâr Ali Şirazî gibi başkaları da dönem dönem S. Konevî’nin soyundan gelenlerin elinde bulunan onun telif eserlerini, şahsi notlarını ve mektuplarını görme imkânı bulmuşlardır. Mesela 898 (1493) yılında Hacı Mu’min Halife adlı bir zat S. Konevî’nin el yazısı ile yazılmış olan risaleler ve mektuplara ulaşmış, bunları istinsah ettiği “Nafahatü’l ilâhiye”nin sonuna eklemiştir.130 Kütüphane çalışmalarım sırasında bunun gibi daha pek çok şahısların S. Konevî’nin özel defterlerinden istifade ettiklerini ve onun el yazısı olan nüshalardan istinsahlar yaptıklarına rastladım. Mesela Ayasofya (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 2412’deki “Mükâtebât” nüshası keza yine Ayasofya (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 2358’deki Müsâri’ul Müsâri adlı eser S. Konevî’nin özel defterlerinden bir tanesi günümüze gelmiştir. Bu defter Konya Yusufağa Kütüphanesi no. 7850’de kayıtlıdır.131 Ola ki başka kütüphanelerde de S. Konevî’nin bu defterleri ve kendi telifi olan eserlerin müellif nüshaları vardır.

d. Fikir Adamı ve Bir Muallim Olarak Sadreddin Konevî

      Yukarıda da ifade edildiği gibi Anadolu Selçukluları zamanında Konya, İslam dünyasının önde gelen ilim ve irfan merkezi durumunda idi. Selçuklu ve Osmanlı tarihi boyunca iki büyük fikrî ve irfani hareketin merkezi olma özelliğini korumuştur. Bu fikir ve irfan hareketlerinden biri Mevlana Celâleddin-i Rumi’nin başlattığı “Celâliyye” hareketidir. Mevlana’dan sonra Mevleviyye (Mevlevilik) adı altında bir tarikat şeklinde devam etmiştir. Konya’dan neşet eden diğer bir fikir akımı da “Ekberiyye” hareketidir. Bu hareket adını “Şeyhu’l-ekber” diye anılan Muhyiddin İbnü’l-Arabî’den almakta ve Konyalı Şeyh Sadreddin Muhammed’in başlattığı ilmî ve irfani harekettir.

      Sadreddin-i Konevî uzun süre Şam’a yerleşen üvey babası ve hocası İbnü’l-Arabî’nin yanında kalmış ve onun yetiştirdiği en tanınmış talebesi ve takipçisi olmuştur. 645 (1247) yılında Konya’ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar Konya’da olmuştur. Sadreddin Konevî Suriye’den Konya’ya gelirken öz babası Mecidüddin İshak ve üvey babası İbnü’l-Arabî’den kendisine intikal eden külliyetli miktardaki eserleri beraberinde Konya’ya getirmiştir. Konya’da talim, tedris ve telif ile meşgul olmuş Konya’yı “Ekberiyye” denilen fikir akımının merkezi hâline getirmiştir. Hocasının eserlerini okutmuş şerh etmiş ve pek çok talebeler yetiştirmiştir. Talebesi Müeyyedüddin Mahmud el-Cendî onun ölümü üzerine yazdığı mersiyede şöyle demektedir:132

      Dünyanın halifesi ve inanlığın sözü mana denizi derin bilgilerin kaynağı göçtü.

      Şeyhülislam’ın ölümünden sonra olgunluk ve aydınlıktan eser kalmadı. Keşke o aramızdan ayrılmasaydı.

      Ondan sonra problemlerin çözücüsü, gerçekleri ortaya koyan kaldı mı?

      Ondan

Скачать книгу


<p>126</p>

Bk. Burada Levha: III.

<p>127</p>

Bezm ü Rezm, İstanbul, 1928, s. 384.

<p>128</p>

Bu konuda geniş bilgi için Bk. Mikâil Bayram, “Sadru’d-din Konevî ile Ahi Evren Şeyh Nasîrüddin’in Mektuplaşması”, SÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, Konya 1983, II, 51-73.

<p>129</p>

M. Bayram, agm., s. 53-54.

<p>130</p>

Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi no. 1633.

<p>131</p>

Bk. Burada Levha: V.

<p>132</p>

Bu mersiye Cendî’nin Nafhatu’r-rûh ve Tuhfetül-fütûh adlı eserindedir. Bk. Bursa Eski Eserler Kütüphanesi, Hüseyin Kıt’a Çelebi kısmı no. 1183, yp. 120b. Devrin tarihçisi Kerimü’d-din Aksarayî, Musameretü’l Ahbar, Ankara, 1944, s. 119-120 bu mersiyeyi kitabına almıştır.