Скачать книгу

diye fısıldadı Mr. Weller. “Eğer buradaki bazılarının midesinden yarın hortumla su çekmek gerekmeyecekse ben de baban değilim. Baksana yanımdaki yaşlı hanım çay içmekten boğulacak neredeyse.”

      “Sessiz olur musun?” diye mırıldandı Sam.

      “Sam.” diye fısıldadı Mr. Weller. “Eğer şu sekreter denilen adam beş dakika daha devam edecek olursa yemin ediyorum patlayıp her yere ekmek ve çay saçacak.”

      “Bırak hoşuna ne gidiyorsa onu yapsın.” diye yanıtladı Sam. “Bu seni ilgilendirmez.”

      “Eğer şuradaki dayanabilirse, Sammy’ciğim.” dedi Mr. Weller, az önceki alçak ses tonuyla: “İnsan olarak kalkıp alkış tutmayı görevim bilirim. Yan masada genç bir kadın var ve dokuz buçuk fincan çay içti. Resmen gözümün önünde şişiyor.” Çay fincanlarının tabaklarına koyulmasından oluşan müthiş bir gürültü, neyse ki çay saatinin sona erdiğini bildirmemiş olsa Mr. Weller’ın bu iyi niyetli düşünceyi resmiyete dökeceğine hiç şüphe yoktu. Tabak çanak ortadan kaldırınca yeşil örtülü masa ortaya getirildi ve akşamın asıl konusu, eski püskü pantolonun arkasına gizlenen cılız bacakları her an kırılma tehlikesi geçiren ciddi görünümlü, kel kafalı ve eski giyimli adam, gecenin açılışını yapmak için merdivenlerden son hız çıktı ve: “Hanımlar ve beyler, muhterem kardeşim Mr. Anthony Humm’ı sandalyeye oturmaya davet ediyorum.” dedi.

      Hanımlar bu teklife birbirinden süslü cep mendillerini sallayarak yanıt verdiler ve tez canlı ufak adam, Mr. Humm’ı kelimenin tam manasıyla omuzlarından yakaladığı gibi, bir zamanlar sandalyeyi temsilen yapılmış maun ağacından çerçevenin içine sokuşturuverdi. Mendil sallama durumu tekrarlandı ve ince, beyaz, sürekli terleme hâlinde olan bir yüzü olan Mr. Humm kadınların bu büyük hayranlığı karşısında uysalca başını önüne eğdi ve ciddiyetle yerine yerleşti. Sonra eski püskü pantolonlu adam tarafından sessizlik sağlandı ve Mr. Humm ayağa kalkarak, Brick Lane Branch Şubesi’nden o anda orada bulunan erkek ve kız kardeşlerinin izniyle sekreterin Brick Lane Komitesi raporunu okuyacağını bildirdi ve bu öneri bir kez daha mendillerin sallanmasıyla karşılandı.

      Sekreter etkileyici biçimde hapşırdıktan ve önemli bir iş gerçekleştirilmeden önce topluluğun ilgisini toplamak için yapıldığı üzere öksürerek şu belgeyi okudu:

      BÜYÜK BİRLEŞMİŞ EBENEZER YEŞİLAY DERNEĞİ BRICK LANE ŞUBESİ KOMİTESİ RAPORU

      “Komiteniz, geçtiğimiz ay minnet uyandırıcı uğraşlar gerçekleştirmişlerdir ve biz de Yeşilay’a başvuran yeni isimleri bildirmekten büyük gurur duyuyoruz.

      H. Walker; terzi, evli ve iki çocuklu. Geçmiş âlem günlerinde sürekli olarak bira ve alkollü gazoz içme huyuyla tanınırdı. Yirmi sene boyunca haftada iki kere ağzına ‘köpek burnu’ sürüp sürmediğinden emin değil ki soruşturduğumuzda bunun bira, şeker şurubu, cin ve muskat karşımı (yaşlı bir hanımdan yükselen ‘Hah aynen o!’ homurtusu) olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Artık işsiz ve tek kuruş parası yok. Bunun sebebinin ya bira (tezahüratlar) ya da sağ elini kullanma yetisindeki kayıp olduğunu düşünmekte. Sebebin ne olduğundan emin olmasa da hayatı boyunca su dışında bir şey içmemiş olsa iş arkadaşının koluna paslı bir iğne sokmayacağına ve böyle bir kazanın yaşanmayacağına neredeyse emin (müthiş tezahürat). Artık soğuk su dışında bir şey içmiyor ve asla susuz hissetmiyor (müthiş alkış).

      Betsy Martin; dul, tek çocuk ve tek göz. Gündüzleri gündeliğe ve çamaşıra gidermiş. Hayatı boyunca tek gözü olmuş ama annesinin içki içtiğini bildiğinden sebebine şaşmamak gerektiğini düşünüyor (müthiş tezahürat). Eğer içki içmek konusunda çekimser olsaydı şimdiye iki gözünün olacağı fikrinin pek de imkânsız görünmediğini söylüyor (müthiş alkış). Eskiden gittiği her yerde on sekiz penilik içki alıyormuş, bu da bir bardak bira ve bir bardak da liköre eş değermiş ama Brick Lane Şubesi’ne üye olduğundan beri artık üç şilin altı penilik içki alıyormuş (bu bildiri kulakları sağır eden bir coşkuyla karşılandı).

      Henry Beller; çeşitli şirket yemeklerinde kadehlerin efendisi unvanına sahip olmuş ve her kadeh kaldırmada epey ithal şarap içiyor, hatta bazen bir iki şişeyi de eve götürüyormuş. Bu sonuncudan emin olmasa da eve içki götürdüysem içen ben olmuşumdur diyor. Çok üzgün ve melankolik hissediyor, hep ateşi var ve sürekli ağzı kuruyor. Bunun içtiği onca şaraptan kaynaklandığını düşünüyor. (Tezahürat.) Artık işsiz ve zaten istese de bir lokma ithal şarap içemiyor. (Müthiş alkış.)

      Thomas Burton; belediye başkanlarına, emniyet amirlerine ve kimi meclis üyelerine hizmet veren kedi maması satıcısı4 (bu beyefendinin isminin duyurulması herkesin sessizliğe gömüldüğü bir merakla karşılık buldu). Bir ayağı tahtadandır. Tahta ayağın taş yollarda yürüyerek harap edilmeyecek kadar pahalı olduğunu düşündüğünden ikinci el takma bacak kullanmaktadır. Her akşam düzenli olarak bir bardak sıcak cin içmektedir hatta bu sayı bazen ikiye çıkmaktadır (derin iç çekişler). Tahta bacakları çok çabuk kırılmakta ve çürümektedir, bu durumun cin ve su tüketiminden kaynaklandığına inanmaktadır (uzun tezahürat). Artık yeni tahta bacak almakta ve yalnızca su içip hafif çay içmektedir. Yeni bacaklar eskilerine göre iki kat daha uzun süre dayanmaktadır ve beyefendi bunun sebebini yalnızca değiştirdiği huylarına atfetmektedir.” (Coşkulu haykırışlar.)

      Anthony Humm, artık bir şarkıyla keyiflerine bakmalarını teklif etti. Mantıklı ve ahlaklı keyfin verdiği hissiyatla Mordlin kardeş Neşeli Genç Denizciyi Duymayanınız Var mı? şarkısının muhteşem sözlerini 100. Mezmur ilahisinin melodisine uyarladı ve herkesin kendisine eşlik etmesi ricası büyük bir coşkuyla karşılandı (müthiş bir alkış). Müteveffa Mr. Dibdin’in bu şarkıyı seneler önce eski yaşantısının hatalarını ve alkolsüz yaşamın avantajlarını göstermek için yazdığına yönelik büyük inancını burada paylaşsa iyi olabilirdi. Bu sahiden de içki karşıtı bir şarkıydı. (Tezahürat tufanı.) Genç adamın kılığının düzgünlüğü, küreğinin gücü, ona bir şairin güzelim sözlerini kazandıran kıskanılası hâl ve şu sözü söyleten o zihin:

      Kürek çek, zihninde başka hiçbir şey olmadan!

      İşte bunların hepsi birleşince onun bir su-içer olduğu anlamı ortaya çıkıyordu (tezahürat). Ah, bu nasıl da onurlu bir keyif hâli olmalıydı! (Kendinden geçmiş çığlıklar.) Peki genç adamın ödülü neydi? Bütün genç beyleri bu dizeyi dinlemeye çağırıyorum:

      Genç kızlar seve seve teknesine akın ediyorlardı.

      (Kadınların da katıldığı şiddetli bir tezahürat.) Nasıl da güzel bir örnek! Kız kardeşlik hissiyle genç denizcinin teknesini çevreleyen genç kızlar, onu görev ve ayıklık bilinciyle taçlandırıyorlar. Peki onu yatıştıran, avutan ve destekleyen yalnızca kendi hâlinde genç kızlar mıydı? Hayır!

      Küreğiyle şehirli kibar hanımlar arasında da rağbet görürdü.

      (Muazzam tezahürat.) Narin cinsten olanlar adamları, affedersiniz kadınları aşarak genç denizciye koştular ve yanlarından geçen içkiciye iğrenerek baktılar. (Tezahürat.) Bricklane Şubesi’nin erkek kardeşleri denizciyi temsil eder. (Tezahürat ve kahkaha.) Oda onların teknesidir ve izleyiciler de genç hanımlardır ve o (Mr. Anthony Humm), ne kadar değersiz olsa da “kürekçi başıdır.” (Kontrolsüz alkış.)

      “Narin cinsten kastı ne Sammyciğim?” diye sordu Mr. Weller. fısıltıyla.

      “Kadınlar.” dedi Sammy aynı tonda.

      “Haksız da sayılmaz, Sammy’ciğim.” diye yanıtladı Mr. Weller: “Onlar sahiden de

Скачать книгу


<p>4</p>

1800’lü yıllardan yaklaşık 1930’a kadar çeşitli nedenlerle insan tüketimi için uygun olmayan ve çoğunlukla bozuk at etlerini evden eve dolaşarak kediler için satan seyyar satıcılara verilen isim. Viktorya dönemi sosyal araştırmacısı Henry Mathew’un tahminlerine göre 1961 yılında Londra’da 1000 adet kedi maması satıcısı vardır ve bunlar ev ve sokak kedileri dâhil olmak üzere yaklaşık 300.000 kediye hizmet etmektedir. O dönemde evde kedi bakmak popülerleştiğinden bu ucuz etler çokça rağbet görmüştür. (ç.n.)