Скачать книгу

ayrıca zaten başka bir adayı desteklediği için bu durumun bilhassa garip bir hâl alacağına inandırmaya çalıştıklarında, bunların sadece kötü niyetli dedikodulardan ibaret olduğunu düşünmüştü. Hâl böyle olunca, M. Leroy-Beaulieu ilk kez ona aday olmasını tavsiye ettiğinde ve şansını hesapladığında, saygın iktisatçının destek konusunda güvenebileceği meslektaşlarının arasına M. de Norpois’yı katmamasına babam hayran kalmıştı. Babam, büyükelçiye sormaya cesaret edemediğinden, Mme. de Villeparisis’ye yapacağım ziyaretten, onun seçimini güvence altına alınmış şekilde dönmemi umut ediyordu. Zaten bu ziyaretin eli kulağındaydı. M. de Norpois’nın yürüteceği propaganda Akademi’nin en az üçte ikisinin oylarını babama kazandıracağını garanti ediyordu; büyükelçinin lütufkâr hüsnüniyeti meşhur olduğundan bu propaganda babama daha olası görünmeye başlamıştı; hatta onu hiç sevmeyen insanlar bile dünyada ondan daha iyiliksever bir insan olmadığını kabul ederdi. Ayrıca bakanlıkta babamı diğerlerinden daha fazla ve daha belirgin şekilde koruyordu.

      Babam bu süreçte başka bir karşılama daha yaşadı ancak baştaki aşırı şaşkınlığını, aynı derecede öfke takip etti. Bir gün sokakta, Paris’teki hayatının göreceli yoksulluğundan ötürü ara sıra bir arkadaşına yaptığı ziyaretlerle sınırlı olan Mme. Sazerat ile karşılaştı. Babamın canını Mme. Sazerat kadar çok sıkan hiç kimse yoktu, öyle ki annem yılda bir kez babama tatlı ve yalvaran bir tonda konuşmaya başlamak zorunda kalıyordu: “Canım, Mme. Sazerat’yı eve davet edeceğim ama gerçekten sadece bir kez, zaten çok da uzun durmayacak.” ve hatta: “Bak canım, senden büyük bir fedakârlık yapmanı isteyeceğim, Mme. Sazerat’yı ziyaret edebilir misin? Seni rahatsız etmekten nefret ettiğimi çok iyi biliyorsun ancak bunu yapman beni çok mutlu eder.” Babamsa gülümsüyor, çeşitli itirazlarda bulunuyor ama sonunda ziyarete gidiyordu. Bütün bunlara karşın, hazzedemediği Mme. Sazerat’yı sokakta gördüğünde babam selam vermek için elini şapkasına götürdü fakat büyük bir şaşkınlıkla, Mme. Sazerat, utanç verici bir eylemden suçlu bulunan ya da ömrünün geri kalanını başka bir yarım kürede yaşamaya mahkûm edilen bir kişinin selamına nezaketen karşılık verirmişçesine buz gibi bir soğuklukla selamına karşılık verdi. Sinir küpüne dönmüş babam suskun bir şekilde eve gelmişti. Ertesi gün annem, başka birinin evinde Mme. Sazerat’yla karşılaşmış. Mme. Sazerat anneme elini uzatmak yerine belli belirsiz ve melankolik bir tebessümle selam vermiş; tıpkı çocukken birlikte oyun oynadığı fakat daha sonra bedbaht bir yaşam sürdürdüğünden ya da bir suçluyla (hatta daha kötüsü), boşanmış bir insanla evlendiğinden bütün ilişkisini koparan birisi gibi. Aslında annemle babam daima Mme. Sazerat’ya en derin saygılarını sunmuş, ona ilham vermişti. Oysa Mme. Sazerat Combray’deki tek Dreyfus sempatizanıydı (ve annemin bundan haberi yoktu). M. Méline’in arkadaşı olan babam, Dreyfus’ün suçlu olduğuna ikna olmuştu. Kendisinden yeni bir yargılama talebinde bulunan bir dilekçe imzalamasını isteyen arkadaşlarından bazılarını dinlemeyi sert bir dille reddetmişti. Bu konu hakkında fikirlerimizin uyuşmadığını öğrendikten sonra bir hafta benimle konuşmamıştı. Onun fikirleri herkes tarafından biliniyordu. Hatta milliyetçi olarak bile görülüyordu. Ailede tek başına cömertçe bir kuşku uyandırmayı başarabilecek tek kişi olan büyükanneme gelince, ne zaman birisi ona Dreyfus’ün masum olma ihtimalinden söz etse, o sırada anlamını çözemediğimiz ama ciddi bir meseleyi düşünen bir insanın hareketlerini andırırcasına başını sallardı. Babama duyduğu sevgisiyle benim zekâma olan umudu arasında kalan annem, sükûnet içinde ifade ettiği tarafsızlığını koruyordu. Son olarak da orduya karşı (her ne kadar Ulusal Muhafız Birliğinde görev aldığı yıllar ömrünün en korkunç kâbusları olmasına rağmen) büyük bir hayranlık duyan büyükbabam, albay ve sancağının geçtiğini her gördüğünde, bahçenin parmaklarına gidip şapkasını çıkararak alaya karşı selam dururdu. Bütün bunlar, babamın ve büyükbabamın tarafsız ve onurlu yaşamını gayet iyi bilen Mme. Sazerat’nın onları adaletsizliğin en büyük destekçileri olarak görmesi için yeterliydi. Kişilerin bireysel suçları affedilebilir ancak toplu bir suça iştirakleri affedilmez. Babamın bir Dreyfus karşıtı olduğunu anladığı anda kendisiyle babamın arasına kıtalar ve asırlar koymuştu. Ki bu da, böyle bir zaman ve mekân aralığında babamın selamına verdiği belli belirsiz karşılığın sebebini, aralarındaki devasa boşluğu doldurmaya yetmeyecek birkaç selamlama cümlesinin ya da el sıkışmanın nafile olduğunu açıklıyordu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Guermantes Markizi’nin Şerefine. (ç.n.)

      2

      İngilizce kökenli bu kelime büyük bir derebeyine yemin ederek bağlanan derebeyi anlamına gelir. (ç.n.)

      3

      Ortodoks Kiliselerinde kilisenin başında bulunan en yüksek rütbeli piskopos. (ç.n.)

      4

      İtalyanca kökenli olan bu kelime kadın terzi anlamına gelir. (ç.n.)

      5

      Fizik, felsefe, teoloji ve matematik gibi pek çok alanda uzmanlığı bulunan ünlü düşünür, Blaise Pascal. (ç.n.)

      6

      Cezayir’in Fransızcası: Algerie ve okunuşu: Aljei şeklinde. (ç.n.)

      7

      Fransa’daki bir şehir olan Angers ve okunuşu Anje şeklinde. (ç.n.)

      8

      Chanoine: Fransızcada dinî bir kuruluşa bağlı rahip kelimesinin erkek hâli. (ç.n.)

      9

      Chanoisse: Chanoine’nın kadın hâli. (ç.n.)

      10

      Maire: Erkek belediye başkanı. Mairesse: Kadın belediye başkanı ya da belediye başkanının karısı. (ç.n.)

      11

      Fransa’nın kuzeyinde yer alan Méréglise bölgesini Proust, Méséglise olarak değiştirmiştir. (ç.n.)

      12

      Jean de la Bruyère’in sözlerinde acımak; esirgemek, mahrum bırakmak anlamında kullanırdı. (ç.n.)

      13

      Sağlamlaştırmak, dayanıklı hâle

Скачать книгу