Скачать книгу

ele geçirdiniz mi?” diye bağırdı Sherlock Holmes’u iki omzundan kavrayıp gözlerinin içine sabırsızlıkla bakarken.

      “Henüz değil.”

      “Ama ümitlisiniz, değil mi?”

      “Ümitliyim.”

      “O zaman gidelim. Bir an önce oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.”

      “Araba çağırmalıyız.”

      “Hayır gerek yok, benim arabam aşağıda bekliyor.”

      “Gidelim o hâlde.”

      Dışarı çıkıp bir kez daha Briony Lodge’a doğru yola koyulduk.

      “Irene Adler evlendi.” dedi Holmes.

      “Evlendi mi? Ne zaman?”

      “Dün.”

      “Ama kiminle?”

      “Norton adında İngiliz bir avukatla.”

      “Ama o adamı seviyor olamaz.”

      “Sevmesini ümit edelim.”

      “Neden ümit edelim?”

      “Çünkü böylece majesteleri, ileride başına gelebilecek her türlü beladan kurtulmuş olacak. Eğer bu bayan, kocasını seviyorsa o zaman majestelerini sevmiyor demektir. Eğer majestelerini sevmiyorsa o zaman majestelerinin planlarını altüst etmesi için hiçbir sebep yok demektir.”

      “Haklısınız. Ama… Ya… Keşke benim karım olsaydı! Ne kadar da güzel bir kraliçe olurdu!” Yeniden umutsuz bir sessizliğe büründü ve Serpentine Caddesi’ne kadar konuşmadı.

      Briony Lodge’ın kapısı açıktı ve yaşlıca bir bayan merdivenlerde duruyordu. Arabadan inerken bize alaylı bir şekilde bakıyordu.

      “Bay Sherlock Holmes siz misiniz?” diye sordu kadın.

      “Evet, Bay Holmes benim.” diye cevap verdi arkadaşım, sorgulayıcı ve şaşkın bakışlarla.

      “Elbette! Hanımım sizin geleceğinizi söylemişti. Bu sabah eşiyle birlikte saat 5.15 treniyle Charing Cross’tan Amerika’ya hareket ettiler.”

      “Ne!” Sherlock Holmes hüsran ve şaşkınlıktan bembeyaz kesilerek arkaya doğru sendeledi. “Yani İngiltere’den ayrıldıklarını mı söylemek istiyorsunuz?”

      “Hem de geri dönmemek üzere!”

      “Peki ya belgeler?” diye sordu kral kısık sesle. “Hepsi gitti!”

      “Göreceğiz…” dedi Holmes. Hizmetçinin yanından hızla oturma odasına koştu. Kral ve ben de peşinden gittik. Her yer etrafa saçılmış eşyalarla doluydu. Sanki kadın, kaçmadan önce her tarafı yağmalamıştı, raflar boşaltılmıştı ve çekmeceler açıktı. Holmes çan ipine koştu, küçük bir sürgüyü şiddetle çekti ve elini daldırarak bir fotoğraf ile mektup çıkardı. Fotoğrafta gece elbisesi giymiş Irene Adler’ın ta kendisi vardı ve mektubun üstünde “Sayın Sherlock Holmes, almaya geldiğinde elden verilecek.” yazılıydı. Arkadaşım hemen yırtarak zarfı açtı, hep birlikte okuduk. Üzerinde bir önceki gece yarısının saati ve tarihi yazıyordu. Mektup şöyleydi:

      Sevgili Sherlock Holmes,

      Gerçekten çok başarılıydınız. Beni iyi kandırdınız. Yangın alarmı çıkana kadar hiç şüphelenmemiştim. Sonra planlarımı nasıl bozduğumu fark edince düşünmeye başladım. Aylar önce sizin hakkınızda beni ikaz etmişlerdi. Bana, eğer kral bir ajan tutarsa bunun kesinlikle siz olacağını söylediler. Adresinizi bana vermişlerdi. Fakat her şeyden şüphelenmeme rağmen, tatlı, şeker bir papaz hakkında kötü şeyler düşünemedim; ama biliyorsunuz, ben aktris olarak yetiştim. Erkeklerin kılık değiştirmesi benim için yeni bir şey değil. Hatta sık sık bu kıyafetlerin verdiği özgürlükten ben de yararlanıyorum. Sizi izlemesi için arabacı John’u gönderdim ve sonra da yukarı, elbise dolabıma koştum. Siz ayrılırken ben aşağı iniyordum.

      Kapınıza kadar sizi takip ettim ve meşhur Sherlock Holmes’un ilgi alanında olup olmadığıma emin oldum. Sonra, biraz düşüncesizlik edip size iyi geceler diledim ve kocamı görmek için Temple’a doğru yola koyuldum.

      Böyle zorlu bir rakip bizi takibe aldığına göre en iyi çözümün kaçmak olacağına karar verdik. Böylece yarın geldiğinizde evimin boş olduğunu göreceksiniz. Fotoğrafa gelince; müşterinizin içi rahat olsun. Ondan daha iyi bir adamı seviyor ve seviliyorum. Kral, zalimlik yaptığı kişinin artık ayak bağı olmayacağını bilsin. Fotoğrafı, kendimi güvenceye almak için yanımda taşıyorum. İleride bana verilebilecek herhangi bir zarardan korunmak istiyorum. Kralın saklamak isteyeceği bir fotoğraf bırakıyorum. Hoşça kalın Sevgili Bay Sherlock Holmes…

      Saygılarımla,

      Irene Norton,

      Kızlık soyadıyla Adler

      “Ne kadın ama ne kadın!” diye bağırdı Bohemya kralı mektubu okuduktan sonra. “Size ne kadar hızlı ve azimli olduğunu söylemiş miydim? İyi bir kraliçe olmaz mıydı? Benimle aynı statüde olmaması çok yazık!”

      “Bayan Adler tanıdığım kadarıyla gerçekten de majesteleri ile aynı seviyede değil.” dedi Holmes soğuk bir şekilde. “Majesteleri için bu işi daha başarılı bir şekilde halledemediğim için çok üzgünüm.”

      “Aksine, sevgili bayım!” diye bağırdı kral. “Bundan daha başarılı olamazdınız. Onun, sözünü asla çiğnemeyeceğini biliyorum. Şu an fotoğraf, ateşe atılmış kadar güvendeyiz.”

      “Majestelerinin bu şekilde konuşmasına sevindim.”

      “Size çok şey borçluyum. Lütfen sizi nasıl ödüllendirebileceğimi söyleyin. Bu yüzük…” Yılan şeklindeki zümrüt yüzüğünü çıkarıp arkadaşımın avcuna bıraktı.

      “Majesteleri, bundan daha çok değer vereceğim bir şeye sahip.” dedi Holmes.

      “Söyleyin yeter ki!”

      “Bu fotoğraf!”

      Kral şaşkınlık içinde bakakaldı.

      “Irene’in fotoğrafı!” diye bağırdı. “Tabii, eğer dileğiniz buysa…”

      “Çok teşekkür ederim, majesteleri. Artık yapabileceğimiz başka bir şey kalmadı. Size iyi günler diliyorum.” dedi ve kralın önünde eğildi. Kendisine uzanan ele dikkat etmeden arkasını dönüp beni de beraberinde sürükleyerek evine doğru yola koyuldu.

      Anlattıklarım, Bohemya Krallığı’nı tehdit eden büyük bir skandalı ve bir kadının ince zekâsının, Bay Sherlock Holmes’u nasıl yendiğini gösteren bir hikâyeydi. Holmes, eskiden kadınların zekâsıyla çok eğlenirdi ama bir süredir ondan böyle şeyler duymuyorum. Irene Adler’dan veya fotoğrafından söz açılınca “o kadın”dan hep saygıyla bahseder…

      Kızıl Saçlılar Kulübü

      Geçen senenin sonbaharında bir gün, dostum Sherlock Holmes’a uğramaya karar verdim; fakat iri yarı, kırmızı yüzlü, kıpkızıl saçlı yaşlıca bir bey ile derin bir sohbete dalmış hâlde buldum kendisini. Davetsiz geldiğim için özür diledim ve tam ayrılacakken Holmes beni sertçe odaya çekip kapıyı kapadı.

      “Bundan daha iyi bir zamanda gelemezdin, sevgili Watson!” dedi içtenlikle.

      “Meşgul olmanızdan korktum.”

      “Öyleyim. Hem de fazlasıyla.”

      “O zaman yan odada bekleyebilirim.”

      “Kesinlikle olmaz! Bu bey, başarılı olduğum birçok davada hem ortağım hem de yardımcım olmuştur, Bay Wilson. Sizin meselenizde

Скачать книгу