Скачать книгу

deliğe doğru atlarken Jones, onu paltosunun alt tarafından tuttu fakat yakalayamadı. Bu, paltosunun yırtılmasına neden oldu. Işık, tabanca namlusunun üzerinde parladı; ama Holmes avcı kırbacını adamın bileğine indirdi ve tabanca taş zemine düştü.

      “İşe yaramaz, John Clay!” dedi Holmes yumuşak bir şekilde. “Hiç şansın yok!”

      “Görüyorum.” dedi öteki serinkanlılıkla. “Ama sanıyorum arkadaşım iyi durumda, gerçi paltosunun etek kısmını yakalamışsınız ama…”

      “Onu kapıda üç adamımız bekliyor.” dedi Holmes.

      “Ah elbette! Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüşsünüz. Sizi tebrik ederim!”

      “Ben de sizi.” dedi Holmes. “Kırmızı saç fikri hiç görülmemiş, etkileyici bir fikirdi.”

      “Yakında arkadaşınızı göreceksiniz.” dedi Jones. “Deliklere girmek konusunda benden daha hızlı. Kelepçeleri ayarlarken biraz bekleyin.”

      “Yalvarıyorum o pis ellerinizle bana dokunmayın!” dedi kelepçeler bileklerine geçirilirken. “Damarlarımda asil bir kanın aktığının farkında mısınız acaba? Ayrıca bana bir iyilik yapın ve benimle konuşurken ‘efendim’ ve ‘lütfen’ sözcüklerini kullanın.”

      “Peki!” dedi Jones alaylı alaylı. “Lütfen efendim merdivenlerden çıkar mısınız! Orada ekselanslarını karakola götürmek üzere bir araba bekliyor.”

      “Bu daha iyi oldu.” dedi John Clay sakince. Eğilip üçümüze de selam verdikten sonra dedektifin nezaretinde merdivenlerden sessizce çıktı.

      “Gerçekten Bay Holmes…” dedi Bay Merryweather onları takip ederken. “Bankanın sana nasıl teşekkür edeceğini ya da borcunu nasıl ödeyeceğini bilemiyorum. Daha önce hiç karşılaşmadığım bu olay, banka soygunlarının bu en kararlı girişimini, en mükemmel şekilde ortaya çıkardın ve suçluları bozguna uğrattın.”

      “Bay John Clay ile benim de halletmem gereken bir iki mesele vardı.” dedi Holmes. “Bu olayı çözmek için biraz masraf ettim. Bankanın bunu karşılayacağından eminim ama bunun dışında bu ilginç deneyimi yaşayarak ve Kızıl Saçlılar Kulübü hikâyesini dinleyerek her şeyin karşılığını fazlasıyla aldım.”

***

      “Görüyor musun Watson?” dedi Holmes, sabahın ilk ışıklarında Baker Caddesi’nde oturmuş viski sodasını yudumlarken. “Kulüp adına verilen ilan ile ansiklopediyi kopyalamanın amacı en başından beri belliydi. Bu çok zeki olmayan tefeciyi günde birkaç saatliğine ayak altından uzaklaştırmak gerekiyordu. İlginç bir yöntemdi ama daha iyisini bulamazlardı. Şüphesiz bu yöntemi kullanmayı Clay’in aklına getiren, suç ortağının ilginç saç rengi olmuştu. Haftada dört pound’la onun ilgisini çekti. Ayrıca kaz gelecek yerden tavuğu neden esirgesinler ki? Gazeteye ilan verdiler. Bir dolandırıcı, geçici olarak kullandıkları ofiste olacaktı. Diğer dolandırıcı ise başvuru yapması için onu teşvik edecekti ve böylece her sabah onu uzaklaştırarak durumu güvence altına almış olacaklardı. Yardımcının yarım maaşa çalıştığını duyduğum andan itibaren bir amacı güvenceye aldıklarını anlamıştım.”

      “Amaçlarının ne olduğunu nasıl anladın?”

      “Evde bir kadın olsaydı bunun sadece basit bir dalavere olduğunu düşünürdüm ama bu mümkün değildi. Adamın anca kendine yeten bir işi vardı ve evin içinde böyle büyük hazırlıklar gerektiren bir şey yoktu, üstelik yapılan harcamalar da az buz değildi. O zaman evin dışında bir şey olmalıydı. Ama ne? Yardımcının fotoğraf çekme merakını ve sonra da bodrumda kaybolmasını düşündüm. Bodrum! Karmaşık ipucunun sonu burasıydı. Sonra bu esrarengiz yardımcı hakkında biraz tahkikat yaptırdım ve öğrendim ki Londra’nın en serinkanlı ve cesur suçlularından biriyle karşı karşıyayım. Bodrum katında bir şeyler yapıyor olmalıydı -aylar boyunca ve her gün saatlerce süren bir şeydi. Tekrar ne olabileceğini düşündüm. Aklıma gelen tek şey başka bir binaya tünel kazıyor olmasıydı.

      Olayın geçtiği yere gittiğimizde ancak bu kadarını düşünebilmiştim. Kaldırıma bastonumla vurduğumda seni şaşırtmıştım. Bodrum katının ön tarafa mı yoksa arka tarafa mı uzandığını anlamaya çalışıyordum. Sonra zile bastım ve tam ümit ettiğim gibi kapıyı yardımcısı açtı. Onunla aramızda birtakım çekişmeler yaşanmıştı ama daha önce birbirimizi hiç görmemiştik. Yüzüne doğru dürüst bakmadım bile. Asıl amacım dizlerini görmekti. Sende fark etmişsindir ne kadar eski, buruşuk ve lekeli olduklarını. Tünel kazdıklarının kanıtıydı bu. Geriye sadece neden tünel kazdıklarını bulmak kalmıştı. Köşeyi döndüğümde arkadaşımızın evinin hemen bitişiğinde City ve Suburban Bankasının olduğunu görür görmez problemi çözmüştüm. Sen konserden eve gittikten sonra Scotland Yard’ı ve banka müdürünü aradım. Geri kalanını biliyorsun zaten.”

      “Peki, bu gece girişimde bulunacaklarını nereden anladın?” diye sordum.

      “Kulüp ofislerini kapatarak artık Bay Jabez Wilson’a gerek kalmadığını gösterdiler; diğer bir deyişle tüneli tamamladılar. Ancak hemen işe başlamak zorundaydılar. Aksi hâlde tünel bulunabilirdi ya da altın külçeler nakledilebilirdi. Onlar için en uygun gün cumartesiydi; çünkü kaçmak için iki günleri olacaktı. Bütün bu nedenlerden dolayı bu gece geleceklerinden emindim.”

      “Çok güzel mantık yürütmüşsün.” dedim memnuniyetimi gizlemeden. “Çok uzun bir zincir ama her halkası gerçek.”

      “Beni can sıkıntısından kurtardı.” dedi esneyerek. “Yazık ki her şey üstüme üstüme geliyor yine! Hayatım, var olmanın monotonluğundan kaçma çabasıyla geçti. Bu küçük meseleler bana bu konuda yardımcı oluyor.”

      “Sen ırkımızın velinimetisin!” dedim.

      Omuzlarını silkti. “Eh, belki biraz faydam oluyordur…” dedi. “Gustave Flaubert’in George Sand’e yazdığı gibi, ‘L’homme c’est rien-l’oeuvre c’est tout.’4

      Kimlik Davası

      “Sevgili arkadaşım…” dedi Sherlock Holmes Baker Caddesi’ndeki odanın şöminesinin önünde karşılıklı otururken. “Hayat, insan aklının keşfedebileceğinden çok daha tuhaftır. Varoluşun sıradanlıklarını bile anlamaya cesaret edemeyiz. Eğer el ele şu pencereden dışarı uçup, bu muhteşem şehrin üzerinde dolaşabilseydik; çatıları hafifçe kaldırıp olan bitenlerin garipliklerine şöyle bir göz atabilseydik; şahit olacaklarımız: tuhaf rastlantılar, yapılan planlar, aykırı amaçlar, büyük olayların olağanüstü sıralanışı, en acayip sonuçlara yol açan nesiller boyunca yapılmış çalışmalar… Bunlar, alışkanlıklara bağlı tüm hayal gücünü ve onun öngörülen sonuçlarını sönük ve işe yaramaz hâle getirirler.”

      “Ama ben bundan pek emin değilim.” diye cevap verdim. “Gazetelerde açıklığa kavuşturulmuş davalar genellikle sıradan ve kaba bir şekilde yer alıyorlar. Polis raporlarında en üst düzeyde realizm yer alıyor; ama itiraf etmek gerekirse olaylar ne ilginç ne de sanatsal.”

      “Gerçekçi bir etki yaratmak için belirli bir seçme ve ayırt etme yapılmalıdır.” dedi Holmes. “Polis raporlarında bunlar gerekli; belki de bir gözlemciye göre, bütün meselenin asıl özünü içeren ayrıntılardan daha çok, yargıçların boş lafları stres yaratıyor. Bu bağlamda sıradanlık kadar olağanüstü bir şey yoktur.”

      Gülümseyerek kafamı salladım. “Düşünce tarzını anlayabiliyorum.” dedim. “Resmî olmayan bir danışman ve herkese yardım eden birisisin. Üç kıtada sorunları olanlara yardım

Скачать книгу


<p>4</p>

“İnsan hiçbir şeydir, yaratı her şeydir.”