Скачать книгу

diye karşılık verip peçetesine çiçek şekli vererek konuşmaya devam etti: “Bunun belki de çağımızın en zaruri ihtiyacı olan, Aktif Gezgin’in Portatif Banyosu’nu temsil ettiğini varsayalım.” Bakışlarını Şansölye’ye çevirdi. “Eğer isterseniz onu kısaca A.G.P.B. harfleriyle de tanımlayabilirsiniz.”

      Herkesin ona baktığını gören Şansölye’nin biraz keyfi kaçmıştı. Çekingen bir edayla fısıldayarak “Aynen öyle!” diye karşılık verdi.

      Profesör konuşmaya devam etti: “Bu küvet banyosunun en büyük avantajı da sadece yarım galon7 suya ihtiyaç olmasıdır…”

      “Aktif Gezgin’iniz tamamen içine girmediği müddetçe ben buna küvet banyosu diyemem!” diye belirtti Yardımcı Ekselansları. “İyi ama tamamen içine giriyor.” dedi yaşlı adam nazikçe. “A.G., P.B.’yi kaldırıp bir çengele asar. Sonra su kabını içine boşaltır, boş su kabını küvetin altına koyar, sonra havaya sıçrar ve önce kafası girecek şekilde küvetin içine iniş yapar, su adamın çevresinde yükselerek küvetin ağzına kadar çıkar. İşte oldu bile!” diyerek zaferle neticelendirdi konuşmasını ve ekledi: “A.G., Atlantik’te bir iki mil yüzmüşçesine suyun altında kaldı!”

      “Ve boğuldu, diyebiliriz, yaklaşık dört dakika içerisinde…”

      Profesör gururlu bir gülümsemeyle cevap verdi: “Öyle değil! Bir dakika sonra o, P.B.’nin altındaki musluğu açar, böylece bütün su tekrar su kabının içine akar, işte böyle!”

      “Peki o küvetten nasıl dışarı çıkacak?”

      “İcadın en güzel kısmı da bu!” dedi Profesör. “P.B.’nin içinde başparmaklar için boylu boyunca halkalar bulunuyor. Yani bu, merdiven tırmanmak gibi bir şey, sadece biraz daha rahatsız ve A.G. küvetten çıktığı sırada – kafası hariç her yeri tabii – yana doğru yıkılacaktır, yer çekimi sayesinde böyle olacak. Ve işte! Kendini tekrar yerde bulacak!”

      “Belki biraz berelenmiş olur, öyle değil mi?”

      “Belki biraz berelenir ama küvet banyosunu yapmış olur en azından. Bu her şeye değer!”

      Alt-Muhafız, “Harika, neredeyse inanılmaz!” diye mırıldandı. Profesör bunu bir iltifat olarak kabul etti, yüzünde mutmain bir gülümsemeyle başını eğerek selam verdi.

      “Gerçekten, inanılmaz!” diye ekledi Leydim, şüphesiz iltifat ediyordu. Profesör tekrar başını eğdi ama bu sefer gülümsemedi.

      “Sizi temin ederim ki…” dedi ciddiyetle, “eğer bu banyo yapılmış olsaydı onu her sabah kullanırdım. Kesinlikle sipariş ettim, bundan eminim ancak yapımının tamamlandığı hususunda şüphelerim var. Bunca yıl sonra bunu hatırlamak epey güç…”

      Tam o esnada kapı gıcırtıyla yavaşça açılmaya başladı ve Sylvie ile Bruno çok iyi tanıdıkları ayak seslerinin sahibini karşılamak için yerlerinden fırladılar.

      3.BÖLÜM

      Doğum Günü Hediyeleri

      Alt-Muhafız, “O benim kardeşim!” diye fısıldadı heyecanla. “Konuş ve çabuk ol!”

      Belli ki bu karşı çıkış, küçük bir çocuğun alfabeyi tekrarlayan sesi gibi, acı ve tiz bir tonda hemen cevap veren Lord Şansölye’ye yapılmıştı. “İfade ettiğim gibi, Yardımcı Ekselansları, bu kötü hareket…”

      Diğeri araya girip, heyecanını belli etmemeye çalışarak “Çok erken başladın. Seni duymuş olabileceğini sanmıyorum. Baştan başla!” dedi.

      “İfade ettiğim gibi…” diye tekrarlayıp durdu uysal Lord, “bu kötü hareket neredeyse bir devrim boyutunda!”

      “Peki, bir Devrim’in boyutları nedir?”

      Ses olgun ve yumuşaktı, bir eliyle Sylvie’nin elinden tutarken omuzlarının üzerinde zaferle oturan Bruno olduğu hâlde odaya giren uzun boylu ve ağırbaşlı adamın yüzü, masum birini bile korkutmaya yetecek kadar asil ve zarifti; fakat Lord Şansölye’nin bir anda beti benzi atmıştı. Zar zor konuşarak “Boyutlar… Siz… Siz Yüksek Ekselansları… Ben… Ben pek anlayamadım!..” diye lafı geveledi.

      “Öyleyse uzunluk, genişlik ve kalınlık diyeyim; eğer daha iyi anlayacaksan…” Sonra yaşlı adam yarı küçümser bir hâlde gülümsedi.

      Lord Şansölye büyük bir çabayla kendini toparlayıp açık olan pencereyi gösterdi. “Eğer Yüksek Ekselansları bir dakikalığına öfkeli kitlenin haykırışını dinlerse…” (“Öfkeli kitle” diye daha yüksek sesle tekrarladı Muhafız, Lord Şansölye’nin sesi son derece korkmuş bir vaziyette neredeyse fısıltıya dönüşmüştü.) “Ne istediklerini anlayacaksınız.”

      Tam o sırada odanın içinde, yalnızca arasından “Az-ekmek-çokvergi!” seslerinin rahatça duyulduğu karmaşık ve boğuk bir haykırış yükseldi. Yaşlı adam içtenlikle güldü. Tam “Bu da nesi…” diyerek konuşmaya başlamıştı ki Şansölye onu duymadı bile. “Bir hata olmalı!” diyerek pencereye doğru koştu ve bir oh çekerek hemen geri döndü. Ellerini etkileyici bir şekilde yukarı kaldırıp “Şimdi, dinleyin!” diye bağırdı. Şimdi kelimeler tıpkı bir saatin tik takları gibi düzgün ve anlaşılır bir biçimde duyulmaya başladı: “Çok-ekmek-az vergi!”

      Muhafız şaşkınlık içinde “Çok ekmek mi?” diye tekrarladı. “Hükûmet Fırını daha geçen hafta açıldı ve ben onlara, bu yokluk zamanında ekmeği maliyet fiyatına satmalarını emrettim. Daha ne istiyorlar ki?”

      Şansölye, şu ana kadarki en anlaşılır ve yüksek sesle “Fırın kapandı, ekslans!” dedi. Sunacak delili vardı, bu yüzden cesaretlenmişti. Muhafız’ın eline, kenarda açık duran bir defterin üzerinde bulunan birkaç basılı duyuruyu tutuşturdu.

      Muhafız, elindeki kâğıtlara üstünkörü göz atıp “Evet evet anlıyorum.” diye homurdandı. “Emir kardeşim tarafından iptal edilmiş ve bunu benim yaptığım düşünülüyor! Oldukça kurnazca bir davranış! Her şey kitabına uygun!” diye ekledi daha yüksek sesle. “Altında da benim imzam var! Öyleyse sorumluluğu üzerime alıyorum! İyi ama ‘az vergi’ ile ne demek istiyorlar? Nasıl daha az olabilir? En son vergiyi zaten bir ay önce yürürlükten kaldırdım ben!”

      “Vergi tekrar yürürlüğe konuldu Ekslansları, hem de Ekslans’ın emri ile.” Diğer basılı duyurular da incelemesi amacıyla sunuldu.

      Muhafız duyurulara göz gezdirirken hesap defterinin başına oturmuş ve tüm dikkatini toplamaya vermiş olan Alt-Muhafız’a bir iki defa baktı ama sadece “Peki. Bu işi ben yapmışım gibi kabulleniyorum.” dedi.

      “Ve diyorlar ki…” diye devam etti kuzu gibi bakan Şansölye, yüksek rütbeli bir memurdan çok suçu kanıtlanmış bir hırsız gibi görünüyordu. “Alt-Muhafız ortadan kaldırılarak hükûmette bir değişiklik yapılmalı…” Muhafız’ın hayret dolu bakışlarını görünce ivedilikle ekledi: “Demek istiyorum ki Alt-Muhafız’ın ofisinin ortadan kaldırılması ve Muhafız yokken onun yerine yardımcısı olarak bulunması – bu büyüyen sızıntıyı bastırabilirdi.” Ardından “Yani…” diye ekledi elinde tuttuğu kâğıda göz gezdirerek “bu büyüyen sıkıntıyı bastırabilirdi.”

      Alt-Muhafız’ın eşi de sert bir ses tonuyla, “Tam on beş senedir, kocam, Alt-Muhafız olarak görev yapıyor. Bu çok uzun bir süre. Fazlasıyla uzun!” diye lafa karıştı. Leydim, her zaman muazzam bir varlıktı. Hele şimdi olduğu gibi sinirlenip kollarını kavuşturduğu zaman hiç olmadığı

Скачать книгу


<p>7</p>

Yaklaşık 2,5 litre (e.n.)