Скачать книгу

için yeterli idi.

      Bununla beraber düşmanlık sebepleri bu kadarla da kalmıyordu. Din konusunda son derece alaycı ve şüpheci olan Kureyş başkanları, Hz. Muhammed’in hizmetinin ciddiyetini derhâl takdir etmişlerdi. Bu, kendileri üzerine büyük bir üstünlük demekti. Bu manevi üstünlük, Peygamber Efendimiz’in mutlak başkanlığını ve kendilerinin ona bağlılığını gerektirici idi. Şu hâlde Kureyşliler ya Abdulmuttalib’in yetimine boyun eğmek yahut onu reddedip inkâr etmek zorunda idiler. Kureyş kadar maddi ve ahlaksız bir halktan Hakk’a boyun eğmesi beklenemezdi. Gerçekten de yüce bir zümreden başkası, zaruret ve mecburiyet anına kadar düşmanlıkta ve karşı koymada ısrar ve sebat ettiler. Zaruret ortaya çıktığında da çoğu sadık birer Müslüman değil, başlarını kurtarmak için yalandan İslam’ı kabul eden münafıklar oldular. İlgili bölümde değerlendirileceği ve ispat edileceği üzere Peygamber Efendimiz’e olan mağlubiyetlerinin intikamını, daha sonraları çocuklarını ve torunlarını ve bütün Haşimîleri mahvetmek ve öldürmek, İslam dinine çarpıtmalar ve yalanlar ilave etmeye gayret etmekle aldılar.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Tekâmül, mutlak surette ilerleme manasını ifade edici değildir. Gerçi çok kere gelişme, ilerleme ile aynı manada bulunursa da bazen bunun aksi [yani geriye doğru ilerleme] vaki olur.

      2

      Burada merhum müellifin din felsefesinden kastettiği şeyin dinî araştırma ve tefekkür olduğu açıktır. Felsefe kelimesiyle klasik ve genel manada felsefeyi kastetmediği de ona “dinî” kaydını eklemesinden açıkça anlaşılır. “Dinde felsefe olmaz!” diyenlerin itirazı, eğer dinî tahassüs [dini kalben ve ruhen hissetmek] ve tefekkürü [inceden inceye kendiyle baş başa kalıp düşünerek dini hissetmek, muhasebe] menetmek, dinin emir ve hikmetlerini dar ve katı kalıplara hapsetmek değilse onların da müellifle aynı görüşte birleşmiş olacakları şüphesizdir. Bilindiği gibi felsefe, ilmî esaslara dayanarak ve fakat ilmin sahası dışında kalan ebedî ve nihai gerçekleri bulmaya çalışır. Dinî felsefe – ki gerçek manada tasavvuf demektir – ise dinî ilimlere ve esaslara dayanmakla beraber ebedî ve mutlak gerçeği keşfetmek için bir tefekkür tahassüs azmini ifade eder. Bu da dinin emrettiği ve insanın gelişmesiyle beraber sonsuza kadar ilerlemesini arzu ettiği bir şeydir. Bu azim, durduğu zaman insanda din de gelişme de durmaya ve donmaya mahkûm olur.

      3

      Bu sayı, yazarın kendi dönemine aittir. Bugünkü sayı ise bir buçuk milyarı aşmaktadır (s.n.).

      4

      Mukaddes tarih, bu söylenenlerden hariç olup buradaki tarih kelimesi “bilim” bakımından aranan manayı ifade ediyor. Mukaddes Tarih hakkındaki düşüncelerimizi yeri geldiğinde bildireceğiz.

      5

      İlim ve fen, din ve felsefe mevzuları dışında ve sınırlı bir şekilde alınıyor. Buraya dikkat edilmelidir. Yoksa genel manası itibarıyla “hikmet fenni, hikmet ilmi, din ilmi” ifadeleri kullanılabilir.

      6

      Bilimin kısa ve kapsamlı tarifi şudur: Bilim, kanunlardan ve sebeplerden bahseder.

      7

      Tarihçe sabittir ki hikmet [felsefe], bilimden daha evvel icat edilmiştir.

      8

      İlkel insanda bu özelliğin yok olduğunu iddia edenler haksızdırlar. İlkel insanda genellikle ilkel bir hâlde bulunan bu özellik, bazı mümtaz fertlerde kemal hâlde bulunabilir. İleri sürdüğümüz bu düşüncede ilmî olmayan hiçbir cihet yoktur. Bu düşüncemizi bugün bile sayısız örneklerle ispat etmek mümkündür. Zira şimdi de bir milletin fertleri içinde aynı zamanda yaşadıkları hâlde vicdani gelişimleri ve olgunlaşmaları bakımından aralarında binlerce senelik mesafeler ve farklar bulunanları görüyoruz.

      9

      Bu örnekler bizzat gerçekleşmiş olaylardır.

      10

      Nebe Suresi: 40

      11

      Buradaki tevhit kelimesi kâinatın bir asla, bir kuvvete bağlanması anlamına gelen “monizm” kelimesinin karşıtıdır.

      12

      Musa dininde de bu tür hareketler ve teşebbüsler görülmüştür. Buna bir örnek olarak Endülüs’te yetişen filozof “Mimonid” [Musa bin Meymun] Musevilikte birçok ıslahat yapmıştır.

      13

      Zuhruf Suresi: 43/23

      14

      Bu gibi durumlar, dinin esasında olmadığı hâlde o dinin mensupları tarafından ilave edilmiş olabilir. Bundan dolayı bu ilaveler sebebiyle o dinin esasına hak değildir, demek doğru olamaz. Mesela İslam’a göre Hristiyanlığa Kadıköy ve İznik Konsilleri tarafından ilave edilen teslis ve benzeri akideler hakka aykırıdır. Fakat bu sebepten dolayı Hristiyanlığa, esas bakımından hak değildir, diyemeyiz.

      15

      Bu hüküm, bir ihtimal genel bir kabul görmez. Fakat akıldaki temel fikirlerin, vahdet ile beraber hakikati açıkladığını görmezsek, ilim ve bilim adına ne varsa bir kuruntu silsilesi olacağı gibi insanın bile tarifini değiştirmek lazım gelir. Ve diyebiliriz ki; o hâlde insan için neslin imhasına çalışmaktan ve intihardan başka makul bir şey kalmaz. Şopenhavr’ın dediği gibi.

      16

      Allah’ı insan şeklinde ve insanın sahip olduğu nitelikleri taşıyan bir şahsiyet gibi hayal etmek.

      17

      Peygamberimizin isminin Fransızlarda söylenen şekli.

      18

      “Din Tarihi Hakkında Düşünceler” adlı eserinin “İslam Kaynakları” konusu, s. 172-271

      19

      Age. s. 285.(Renan burada İncillerde belirtilen Maria Magdalena, Sekala ve diğer kadınları kastediyor.

      20

      Age. s. 281

      21

      Biz

Скачать книгу