Скачать книгу

Allah’ın izniyle -hamt ve övgü yalnız ona mahsustur-onu aldım, giydirdim ve yolculuk için ona rahat bir yer ayarladım. Ona saygılı davrandım.

      Böylece yolculuğa başladık. Ona gönülden bağlandım. Ne gece ne de gündüz yanından ayrılmadım ve ona kardeşlerimin duyduğundan daha fazla saygı duydum. Daha sonra onlar benden soğumaya, servetimi ve mallarımın çokluğunu kıskanmaya başladılar. Büyük bir tamahkârlıkla gözlerini sahip olduklarıma diktiler. Aralarında konuşup beni öldürmeye ve servetimi ele geçirmeye karar vermişler:

      ‘Kardeşimizi öldürelim ve sahip oldukları bizim olsun.’ demişler.

      Şeytan işte böyle onların aklını çelmiş. Bir gün beni savunmasız bulduklarında -karımla uyuyorken- ikimizi de suya attılar. Karım uykusundan uyandı ve aniden bir periye dönüştü. Beni bir odaya taşıdıktan sonra kısa bir süre içinde kayboldu. Ertesi sabah döndüğünde:

      ‘Ben, sadık kölen, yaptığın iyiliğin karşılığını ödedim. Yüce Allah’ın izniyle seni suda taşıdım ve ölümden kurtardım. Bilmelisin ki ben bir periyim. Yüceler yücesinin dilemesiyle seni sevdim. Ben Allah’a ve onun erenlerine -Allah mekânlarını cennet etsin- inanırım. Tıpkı senin hâlimi görüp evlenerek bana yardım ettiğin gibi ben de boğulmaktan kurtararak sana yardım ettim. Fakat kardeşlerine kızgınım ve onları mutlaka öldürmeliyim.’ dedi.

      Hikâyesini duyduğumda şaşırdım, yaptığı her şey için ona teşekkür ettim ve ‘Fakat kardeşlerimi öldürmemelisin.’ dedim.

      Sonra ona başımızdan geçen her şeyi anlattım. Duydukları üzerine bana: ‘Bu gece üzerlerinden bir kuş olarak geçeceğim ve yelkenlilerini batırıp onları öldüreceğim.’ dedi.

      Ben ise: ‘Allah rızası için bunu yapma, atasözünde de dediği gibi: İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı. Ayrıca onlar ne olursa olsun benim kardeşim.’ dedim.

      ‘Allah hakkı için söylediklerinin hiç faydası yok, onları öldürmeliyim.’

      Kardeşlerimi affetmesi için diz çökerek ona yalvardım. Fakat o beni kaldırdı ve göklere doğru uçmaya başladık. Ta ki benim evimin kapısına ulaşıncaya dek. Kapıyı açtım ve gömdüğümüz altınları çıkardım. Herkesi selamlayıp dükkânımı açtım ve işlerimle oyalandım. Gece olup da eve döndüğüm vakit bu iki tazının bağlı olduğunu gördüm. Onlar beni görür görmez ağlamaya ve bana sırnaşmaya başladılar. Fakat ne olduğunu zaten biliyordum.

      Karım: ‘Bu tazılar senin kardeşlerin.’ demişti.

      Bunun üzerine sordum: ‘Bunu onlara kim yaptı?’

      ‘Kardeşime haber yolladım, o da onları bu hâle getirdi. On yıl geçmeden bu durumdan kurtulamayacaklar.’

      Şimdiyse karımın kardeşini, onları bu durumdan kurtarır umuduyla ziyaret etmek üzere yoldayım. Birkaç senedir kardeşlerim bu hâlde olduklarından belki onları eski hâllerine dönüştürür. Yoluma devam ederken de bu adamı gördüm. Bana başından geçenleri anlattı ve senin ona ne yapacağını görmeden yola devam etmemeye karar verdim. İşte benim hikâyem bu.”

      Cin: “Bu kesinlikle ilginç bir hikâye, onun için bu adamın kanının üçte birini sana bağışladım.” demiş.

      Üçüncü ihtiyar, yani katırın sahibi, ortaya çıkıp cine:

      “Sana bu ikisinin hikâyesinden çok daha ilginç bir hikâye anlatabilirim. Sen de bana bu adamın kanının geri kalanını bağışlayacaksın.” demiş.

      Cin: “Öyle olsun bakalım.” diyerek cevap vermiş.

      Sonra yaşlı adam kendi hikâyesini anlatmaya başlamış.

      ÜÇÜNCÜ İHTIYARIN HIKÂYESI

      “Ey cinlerin sultanı! Bu katır benim karımdı. Her şey bir sene süren bir yolculuğa çıktığımda oldu. Bir gece vakti seyahatimden geri döndüğümde onu siyah bir köle ile birlikte yer yatağında uzanmış gülüşüyor, oynaşıyorken buldum. Beni görür görmez ayağa kalktı, telaşla bana yaklaştı ve bir kap su alıp bir dua mırıldanmaya başladı. Sonra suyu üzerime serpti ve:

      ‘İnsan şeklinden çık ve bir köpeğe dönüş!’ dedi.

      O an bir köpek oldum. Beni evden dışarı attı. Bir kasap dükkânının önüne gelinceye dek koştum. Orada durup kemikleri yemeye başladım. Dükkân sahibi beni evine götürdü fakat kızı beni gördüğü anda yüzünü peçesiyle kapadı ve şöyle dedi: ‘Eve yabancı erkekleri neden getiriyorsun?’

      Babası sordu: ‘Ne erkeği?’

      ‘Bu köpek, karısının büyüsü yüzünden bu hâle gelmiş bir insan ve ben onu bu durumdan kurtarabilirim.’

      Babası bu sözleri duyunca: ‘Allah rızası için kızım, onu kurtar!’ dedi.

      Kız bir kap su aldı. Üzerine bir şeyler mırıldandıktan sonra üzerime birkaç damla serpiştirdi ve şöyle dedi:

      ‘Bu hâlinden çık ve asıl hâline dön!’

      Ben de eski hâlime geri döndüm. Sonra onun elini öptüm, ‘Peki beni lanetleyen karımı bir yaratığa dönüştürebilir misin?’ diye sordum.

      Bunun üzerine bana biraz su vererek; ‘Onu uyurken gördüğün anda bu sıvıyı üzerine dök ve az önce ben seni dönüştürürken söylediğim sözleri söyle. Böylece sen ne olmasını istiyorsan ona dönüşecektir.’ dedi.

      Karımın yanına gittim ve onu uyurken buldum. Üzerine suyu serperken şöyle dedim:

      ‘Bu hâlinden çık ve bir katıra dönüş.’

      O anda bir katıra dönüştü. İşte gördüğün bu hayvana… Bil ki sözlerim doğrudur ey cinlerin sultanı!”

      Sonra cin, katıra dönmüş ve sormuş: “Böyle mi oldu?” Katır başını sallamış ve hareketleriyle şöyle cevap vermiş: “Gerçekten de doğrusu bu. Benim başıma gelenler bundan ibaret.”

      Üçüncü ihtiyar adam, diğer ikisinden daha ilginç bir hikâye anlatınca cin hayretler içinde kalmış. Heyecanla ürpermiş, “Pekâlâ, tüccarın geri kalan kanını da sana bıraktım ve senin hatırına onun canını bağışlıyorum.” demiş.

      Bunun üzerine tüccar, yaşlı adamlara sarılıp onlara teşekkür etmiş. İhtiyarlar da ona mutluluk ve selamet diledikten sonra kendi yollarına devam etmişler.

      “Fakat bu masal balıkçının masalından daha ilginç değil.” demiş Şehrazat.

      Şah sormuş: “Balıkçının masalı nasıldır?”

      Şöyle demiş Şehrazat: “Balıkçının ve cinin masalı…”

      Balıkçı ve Cin

Şehrazat o gece masalına başlamış: “Şöyle ki yüce şahım…”

      Bir zamanlar, ülkenin birinde görmüş geçirmiş bir balıkçı yaşarmış. Üç çocuğu ve karısı ile birlikte fakir bir hayat sürermiş. Ağını günde dört kereden fazla denize atmamayı alışkanlık hâline getirmiş. Bir gün, öğle vaktinde deniz kıyısına gitmiş. Sepetini kenara koymuş ve gömleğini sıyırdıktan sonra suya dalmış. Ardından ağını atmış ve ağ denizin dibine ulaşıncaya kadar beklemiş. Bir süre sonra da ağı toplamış ve sürüklemiş. Fakat birden yükü ona ağır gelmeye başlamış. Ağı karaya çıkarmak için ne kadar çabalasa da başarılı olamamış. Sonra ağın ucunu kıyıya sürüklemiş, yere bir kazık çakmış ve yerini sağlamlaştırmış. Soyunup suya dalmış ve ağın yakaladığı şeyin bir eşek ölüsü olduğunu, ağırlığının ağı

Скачать книгу