Скачать книгу

Behbûdî Efendi’nin Hayatı

      Hayatı ve eserleriyle bu yazının esasını teşkil eden Müftü Mahmudhoca Behbûdî Efendi, yukarıda panoraması çizilen tarihî şartların hüküm sürdüğü bir dönemde, 19 Ocak 1875 (H. 10 Zilhicce 1291) tarihinde, Semerkand yakınlarındaki Bahşıtepe köyünde doğmuştur. Otorite kabûl edilen din adamları yetiştirmiş nüfuz sahibi eski bir âileye mensuptur. (s. 7)3 Babası Türkistanlı Behbudhoca Sâlihhocaoğlı’nın, Ahmed Yesevî’nin soyundan geldiği rivayet edilmektedir. Anne tarafından dedesi olan Ürgençli Niyazhoca ise, Emir Şahmurad zamanında (1785-1880) Semerkand’a gelip yerleşmiştir.

      Dinî ilimlere vâkıf ulemâ muhitinde yetişen Behbûdî Efendi, altı-yedi yaşlarındayken büyük dayısı Kadı Muhammed Sıddık’tan ilk okuma ve yazmayı öğrenmiştir. Küçük dayısı Molla Âdil’den de Arapçanın sarf ve nahvini öğrenmiş; İbn-i Hâcib’in Arapçanın gramerine dair meşhur eseri Kâfiye’yi, Abdurrahman Câmî’nin aynı bahse dair Şerh-i Mullâ adlı eserini, mantık ilmiyle ilgili olarak Şemsiyye’yi, hukuka dair Muhtasarü’l-Vikâye ve Hâşiye’yi okumuş, matematik öğrenmiştir.4 Behbûdî Efendi’nin eğitimi hakkında elimizde daha fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Özbekistan’da neşredilen birkaç eserde de bu konu etraflı bir şekilde aydınlatılmamıştır. Ancak kendi sohbetlerinden anlaşıldığına göre, önce Semerkand medresesinde, daha sonra Buhara’da iyi bir eğitim görmüştür. İmam ve hatip olarak hizmet eden babası 1894 yılında vefat edince, dayısı Kadı Muhammed Sıddık’ın himayesine girmiştir. On sekiz yaşında kadılık idaresinde kâtip olarak çalışmaya başlamıştır. İyi bir medrese eğitimi gören Behbûdî Efendi, buradaki çalışmalarının sonunda kadılık ve müftülük derecelerine yükselmiştir. (s.7)

      1899 yılında, ilk defa Türkistan dışına çıkmış, Buharalı bir dostu ile beraber hacca gitmiştir: “1318 sene-i hicriyyesi tavâf-ı Beytullahge Kafkaz yolı ile İstanbul ve Mısr El-Kâhire vâsıtasile barıb edim, müddet-i seferim sekkiz aydan ziyâde çözilib edi.” (s.53) Bu seyahat, Behbûdî’nin bilhassa eğitimle ilgili düşüncelerinde önemli değişikliklere sebep olmuştur. Daha önce Gaspıralı İsmail Bey’in mektepleri ıslah etmek ve “usûl-i savtiyye” esasına göre yeni mektepler açmak üzere Türkistan’a olan seyahatlerini yakından takip eden Behbûdî Efendi, hac seferi sırasında Türkistan Türkleri ve Müslüman Araplar arasında şahit olduğu manzaralar karşısında, eğitimde mutlaka bir reform yapılması gerektiğine inanır. Nitekim bu seyahatinden döndükten sonra, kendi şahsî teşebbüs ve gayretleriyle 1903 yılında Semerkand yakınlarındaki Halvâyi ve Recebemin köylerinde, Cedit mekteplerini kurdurur. Onun bu sahadaki faaliyetleri, sadece Cedit mekteplerinin kurulmasına rehberlik etmekle sınırlı kalmamış, bu mektepler için ders kitapları da yazmıştır. Bu faaliyetinin semeresi olmak üzere Kitâbü’l-Etfâl (1904), Risâle-i Esbâb-ı Savâd (1904), Muhtasar Târîh-i İslâm (1904), Ameliyât-ı İslâm (1905), Risâle-i Cuğrafiya-yı Umrânî (1905), Risâle-i Cuğrafiya-yı Rusî (1905), Kitâb-ı Müntahâb-ı Cuğrafiya-yı Umûmî ve Nümûne-i Cuğrafiya (1906), Târîh-i İslâm (1909) adlı ders kitaplarını hazırlamıştır. (s.9)5

      Behbûdî Efendi, Recebemin köyündeki Cedit mektebini, 1908 yılında Semerkand’daki kendi evine nakletmiştir. Onun yeni usûlde eğitim veren bu mekteplerle ilgili faaliyetleri, diğer Ceditçi aydınlar tarafından da takdirle karşılanmış, hemen ardından Taşkent’te ve Fergana vadisinde, dönemin Ceditçi aydınları olarak şöhret kazanmış olan İbret, Münevver Kaarî, Abdullah Avlânî, Sofizâde gibi şahsiyetler tarafından birçok Cedit mektebi kurulmuştur.

      Behbûdî Efendi, 1903-1904 yıllarında Moskova ve Petersburg’u ziyaret etmiş, 1906 yılında Kazan, Ufa ve Nijni-Novgorod’a gitmiş, aynı yıl 23 Ağustos’ta Nijni-Novgorod’da toplanan Rusya Müslümanları Kurultayı’na, Türkistan delegelerinin başkanı olarak katılmış ve kürsüden bir de nutuk irad etmiştir. Behbûdî, yirmi beş gün süren bu seyahatiyle ilgili olarak daha sonra kendi çıkardığı Ayna dergisinin 31 sayısında (1914) şu bilgileri vermektedir: “1325 sene-i hicriyyesinde Rusiya Müsülmanlarınıŋ muhterem ziyâlı ve ekâbirleriniŋ Nijni yarminkasında milliy işler toğrısında meşveret kılınaturgan meclisge müşerref bolmak üçün Orunburg yolı ile Maskov, Peterburg, Kazan vâsıtasıla Nijni Novagorod barıb edim. Sefer 25 kün sözülüb.....” (s.53)

      Begali Kâsımov, adı geçen eserinde, Behbûdî Efendi’nin eğitim konusunda sadece mektep ve ders kitaplarıyla yetinmediğini, bunların yanında, dünyadaki gelişmeleri takip etmek, milletin ve memleketin vaziyetinden ve gündelik hayattan da haberdar olmak ve bunları sevabıyla, günahıyla halka aktarmak gerektiği düşüncesiyle tiyatro ve gazetecilik faaliyetlerine de yöneldiğini bildirmektedir. Behbûdî, bu maksatla Türkistan’da ilk defa kaleme alındığı için çok meşhur olan Pederküş yâhut Okımagen Balanıŋ Hâli (Baba Kâtili yahut Okumayan Balanın Hâli) (1911) adlı piyesi de yazmıştır. Türkistan’ın hemen bütün şehir ve kasabalarında yüzlerce defa sahnelenen bu piyeste, okumayıp cahil kalan bir evlâdın, bir gün hattâ kendi öz babasının canına bile kastedebileceği mesajı verilmektedir. Ancak Behbûdî’nin ve diğer bütün Ceditçi aydınların, halkı eğitmek ve dünyadan haberdar etmek üzere teşebbüs ettikleri faaliyetlerin kolayca gerçekleştirildiğini düşünmek mümkün değildir. Çünkü evvelâ çar hükûmeti, Türkistan halkının bu faaliyetlerle aydınlanmasını ve haklarını aramaya kalkışmasını, tabiî olarak kendi menfaatlerine aykırı görmüştür. Nitekim Türkistan askerî valisi General Aleksey Nikolayeviç Kuropatkin (1848-1925)6’in 1916 yılında günlüğüne yazdığı şu meşhur cümlesi de bu durumu açıklamaktadır: “Biz elli yıl boyunca aşağı seviyedeki yerli halkı terakkînin uzağında, mekteplerin ve Rus hayatının dışında tuttuk.”7

      Behbûdî Efendi, daha önce 1901’den başlayarak Türkistan Vilâyetiniŋ Gazeti, Terakkî, Hurşid, Şühret, Tüccar, Asiya8 gibi yayın organlarında yazılar neşretmek suretiyle gazetecilik faaliyetlerine fiilen iştirâk etmiş olmakla birlikte9 1913 yılından itibaren bu sahadaki çalışmalarını hem yazar, hem de yayıncı olarak sürdürmüştür. 1913 yılı Nisan ayından itibaren Türkçe ve Farsça olarak Semerkand’da kendi neşrettiği Semerkand gazetesini, haftada iki defa olmak üzere önce iki, sonraları dört sayfa hâlinde çıkarmıştır. Abdullah Avlânî’nin bildirdiğine göre, “elü halknıŋ közini açışge bâis” olan bu gazete, 45. sayıdan sonra maddî imkânsızlık sebebiyle kapanmıştır.10 Mahmudhoca Behbûdî Efendi, bu Semerkand tecrübesinden sonra, yine Semerkand’da, 20 Ağustos 1913’ten itibaren Ayna dergisini çıkarmaya başlamıştır. 1915 yılı Haziran ayına kadar yayın hayatına devam eden bu dergide, daha çok Türkçe olmak üzere bazen Farsça şiir ve yazılarla birlikte Rusça ilânlar da yayımlanmıştır. Dergi, önce haftada bir defa, 1914 yılı Haziranından itibaren de ayda iki defa olmak üzere toplam 68 sayı yayımlanmıştır. Ceditçi aydınların en önemli yayın organlarından biri olan bu dergi, Türkistan’dan başka Kafkasya, Tataristan, İran, Afganistan ve Hindistan’da da okunmuştur.11 Tâhir Pidayev, Ayna’nın ilk Özbek dergisi olduğunu bildirmektedir.12

      Mahmudhoca Behbûdî, Ayna dergisinin 31. sayısında yayımlanan “Kasd-ı Sefer” adlı yazısında bildirdiğine göre, 29 Mayıs 1914 (H.

Скачать книгу


<p>3</p>

Mahmudhoca Behbûdî Efendi’nin hayatı ile ilgili bilgiler, esas olarak Begali Kâsımov’un “İstiklâl Kahramanları” serisinde yayımlanan Mahmudhoca Behbudiy (Taşkent, 1997) adlı kitabından derlenmiş olup metin içerisinde zikredilen sayfa numaraları da bu esere göre verilmiştir.

<p>4</p>

Ahmed Aliyev, Mahmudhoca Behbûdiy, Taşkent, 1994, s. 8.

<p>5</p>

Ayrıca bkz. S (âbir) Mirveliyev, “Mahmudhoca Behbudiy”, Özbek Edibleri, Taşkent, 1993, s. 11-12.

<p>6</p>

General Kuropatkin, 1866-1871, 1875-1877, 1879-1897, 1916-1917 yılları arasında, çok uzun sayılabilecek bir süre Türkistan’da görev yapmıştır. 1916 yılı Temmuz ayından 1917 yılı Şubat ayına kadar Türkistan askerî valisi olmuş; 1916 yılında, hemen bütün Türkistan’ı içine alan meşhur isyan hareketinin bastırılmasında birinci derecede rol oynamıştır. Bkz. Özbek Sovyet Ensiklopediyası-VI, Taşkent, 1975, s. 183.

<p>7</p>

Begali Kâsımov, “Cedidçilik, Ayrım Mülâhazalar”, Milliy Uyganış ve Özbek Filologiyası Meseleleri, Taşkent, 1993, s. 18.

<p>8</p>

Türkistan Vilâyetiniŋ Gazeti (Turkestanskaya Tüzemnaya Gazeta, Turkestanskie Vedomosti), 1869 yılından itibaren Taşkent’te, Türkistan Askerî Valiliği tarafından çıkarılmıştır. 1917 yılı Şubat İhtilâli’ne kadar aralıksız çıkan gazete, 1883’ten 1917’ye kadar meşhur Rus şarkiyatçı Nikolay Petroviç Ostroumov (1846-1930) tarafından yayımlanmıştır. (Bkz. Özbek Sovyet Ensiklopediyası-VIII, Taşkent, 1976, s. 309-310) Türkistan’da mahallî dilde yayımlanmış ilk gazete olmak özelliğini de taşıyan bu yayın organında, Türkistan halkının Ruslaştırılması veya Rusya’ya karşı sempati uyandırılmasını sağlayacak bir yayın politikası takip edilmiştir. 20. yüzyılın başlarından itibaren yenilikçi fikirlere sahip Türkistanlı Ceditçi gençlerin de bu gazetede yazıları neşrolunmuş, fakat bu gençlerin kalem faaliyetleri hiçbir zaman uzun süreli olmamıştır. 1905 ihtilâlinden hemen sonra İsmail Âbidî tarafından Taşkent’te haftada iki defa yayımlanan Terakkî (Ocak 1906-31 Mart 1906), imtiyaz hakkı Türkistan Türklerine ait olan ilk gazetedir. Ceditçilerin ilk yayın organı olarak da bilinen gazete, 19 sayı çıkmıştır. Hurşid, Rus idaresinin Terakkî’yi kapatmasının ardından Münevver Kaarî Abdürreşidhanov tarafından 1906 yılında ve 6 Eylül-16 Kasım tarihleri arasında haftada bir defa olmak üzere toplam 10 sayı yayımlanmış bir gazetedir. Türkistan Vilâyetiniŋ Gazeti ile kalem mücadelesine giriştiği için kapatılmıştır. 1 Aralık 1907 tarihinden itibaren 1908 yılı Mart ayı ortalarına kadar Abdullah Avlânî tarafından çıkarılan Şühret gazetesi de ancak 15 sayı yayımlanabilmiş, ardından kapatılmıştır. 9 Nisan 1908 tarihinden itibaren Ahmedcan Bektemirov tarafından çıkarılan Asiya gazetesine ise Rus sansür idaresi sadece 5 sayı tahammül edebilmiştir. Tüccar gazetesi ise, Taşkent’in zengin tüccarlarından Saidkerimbay Saidazimbayoğlı tarafından 36 sayı çıkarılabilmiştir. (Bkz. Abdulla Avlânî, “Burungı Özbek Vaktlı Matbuâtınıŋ Tarihi”, yay. Şühret Rızayev, 24 Haziran 1924 tarihli Türkistan gazetesinin 295. sayısından naklen Milliy Uyganış ve Özbek Filologiyası Meseleleri, Taşkent, 1993, s. 115-123.)

<p>9</p>

S. Mirveliyev, age., s. 11.

<p>10</p>

Abdulla Avlânî, age.

<p>11</p>

Özbek Sovyet Ensiklopediyası-VIII, s. 173.

<p>12</p>

Tâhir Pidayev, “Özbekistan Matbuatı ve Ammeviy Ahbarat Vâsıtaları”, Özbekistan Respublikası-Ensiklopediya, Taşkent, 1997, s. 488-492.