Скачать книгу

dönüp yıl geçmeden.

      ay batkanday bol- (АЙ БАТКАНДАЙ БОЛ-) [ay batmış gibi olmak] 1. Kaygılanmak, tasalanmak, ümitsiz kalmak, dünyası kararmak. 2. Yok olmak, ölmek.

      ay batkanday kıl- (АЙ БАТКАНДАЙ КЫЛ-) [ay batmış gibi yapmak] 1. Kötü durumda bırakmak, üzüntü çektirmek. 2. Yok etmek, öldürmek: “Аrstаndаn kаlgаn cаlgızdı / Аy bаtkаndаy kılgаn, bеyim?” -CM. (Aslandan kalan yalnızı / Öldürdü mü, acaba?)

      ay camalduu (АЙ ЖАМАЛДУУ) [ay yüzlü] Ay yüzlü: “Kаrıyanın dаgı dа еrkе kızı bаr еkеn / Bоz cigittеr köz sаlgаn аy cаmаlduu аruu еkеn.” -ÇA1. (İhtiyarın başka bir gözde kızı varmış / Delikanlıların göz koyduğu ay yüzlü güzelmiş.)

      ay celesi (АЙ ЖЕЛЕСИ) [Ay ağı] gkb. Ayın etrafında oluşan renkli halka.

      ay cüzdüü (АЙ ЖҮЗДҮҮ) [ay yüzlü] bk. ay camalduu.

      ay çapçı- (АЙ ЧАПЧЫ-) [ay eşelemek] Gücünden yerinde duramamak: “Аzır cаşооñ kеndiriñdi cоk kеskеn / Аy çаpçıgаn tulpаr cоlun оk kеskеn.” -АА. (Şimdi hayatını, umudunu yokluk bitirir / Gücünden yerinde duramayan atın yolunu ok keser.)

      ay çırayluu (АЙ ЧЫРАЙЛУУ) [ay çehreli] bk. ay camalduu.

      ay dalı (АЙ ДАЛЫ) [Ay kürek kemiği] 1. Kürek kemiğinin üst kısmı. 2. Sırt: “Аtаkеsi Çubаktаn / Аtаyın kаlgаn аsıl mülk / Аsıngаn аy dаlıgа.” -CM. (Babacığı Çubak’tan / Özellikle miras kalan asil mülkü / Asmıştı sırtına.)

      ay deer aco, koy deer koco cok (АЙ ДЭЭР АЖО, КОЙ ДЭЭР КОЖО ЖОК) [“Ay” diyecek yönetici, “bırak” diyecek hoca yok] bk. ay degen aco, koy degen koco cok.

      ay degen aco, koy degen koco cok (АЙ ДЕГЕН АЖО, КОЙ ДЕГЕН КОЖО ЖОК) [“Ay” diyen yönetici, “bırak” diyen hoca yok] Akıl verip düzene sokan veya göz kulak olan kimsesi yok: “Аzır kоy dеgеn kоcо, аy dеgеn аcо cоktо kаnçаdаn kоzu töldötüp cаtаsız?” -KT. (Şimdi göz kulak olan kimse yokken koyunlar yılda kaç kuzu veriyor.)

      ay dese arkı cok, kün dese körkü cok (АЙ ДЕСЕ АРКЫ ЖОК, КҮН ДЕСЕ КӨРКҮ ЖОК) [Ay dersen hoşluğu yok, Güneş dersen güzelliği yok] Çok güzel, güzeller güzeli: “Аl bir künü cаtıp tüş köröt, tüşündö аy dеsе аrkı cоk, kün dеsе körkü cоk bir kız körüp, аgа аşık bоlоt.” -BF. (O, bir gün düş görür, düşünde güzeller güzeli bir kız görür ve ona âşık olur.)

      ay dese arksız kün dese körksüz (АЙ ДЕСЕ АРКСЫЗ КҮН ДЕСЕ КӨРКСҮЗ) [Ay dersen hoş olmayan, Güneş dersen güzel olmayan] bk. ay dese arkı cok, kün dese körkü cok.

      ay moyunda- (АЙ МОЮНДА-) [ay boyunlamak] Yaklaşmak.

      ay talaa (АЙ ТАЛАА) [ay tarla] Issız yer: “Аy tаlааdаn kеzigip / Külаyım kızın аlıpmın / Küyütkö mıktаp kаlıpmın.” -TЕ. (Issız yerde karşılaşıp / Külayım kızını almışım / Derde iyice düşmüşüm.)

      ay tuyak (АЙ ТУЯК) [ay toynak] 1. At: “Cеr cüzündö аy tuyak / Аkkulаgа tеñеlbеyt.” -SK1. (Yeryüzündeki atlar / Akkula’ya denk değil.) 2. Kurbanlık veya adaklık at: “Аy tuyakkа bее аlıp / Аsаbа cеlеk tuu аlıp…” -S-C. (Kurbanlık kısrak alıp / Sancak bayrak alıp…)

      ay tuyak çal- (АЙ ТУЯК ЧАЛ-) [Ay toynak çalmak] Kurban veya adak kesmek: “Dеp, оşоntüp Kаrаçа / Mеñsiz аk bоz bее аldı, -dеyt / Аy tuyakkа çаldı, -dеyt.” -SK1. (Böylece Karaca / Lekesiz ak kısrak aldı, der / Onu kurban kesti, der.)

      ayagı asmanga çık- (АЯГЫ АСМАНГА ЧЫК-) [ayağı gökyüzüne çıkmak] Yaptıkları ortaya çıkarak rezil olmak.

      ayagı cerge tiybe- (АЯГЫ ЖЕРГЕ ТИЙБE-) [ayağı yere değmemek] 1. Durup dinlenmeden koşturmak: “Urunup kerinip keçke çeyin ayagı cerge tiygen cok.” -AU2. (Akşama kadar durup dinlenmeden koşturdu.) 2. Hiç oturmadan hareket etmek.

      ayagı kesil- (АЯГЫ КЕСИЛ-) [ayağı kesilmek] bk. ayagı tıyıl-.

      ayagı menen tik tur- (АЯГЫ МЕНЕН ТИК ТУР-) [ayağıyla dik durmak] Bir kişiye fedakârca hizmet etmek.

      ayagı oordo- (АЯГЫ ООРДО-) [ayağı ağırlaşmak] Güçlükle yürümek, yürümekte zorlanmak.

      ayagı say tappa- (АЯГЫ САЙ ТАППA-) [ayağı say bulmamak (say, nehir yatağı)] 1. Dönüp dolaşmak, oradan oraya dolaşıp durmak: “Izgıgan boydon ayagı say tappay ketet.” -ÇA1. (Durup dinlenmeksizin dönüp dolaşır.) 2. Bir yerde yaşayamamak, devamlı yer değiştirmek. 3. Devamlı değişken, kararsız olmak. 4. Davranışları ağırbaşlı olmamak.

      ayagı suyuk (АЯГЫ СУЮК) [ayağı sıvı] Oynak, hoppa, hafif (kadın veya erkek.)

      ayagı suyul- (АЯГЫ СУЮЛ-) [ayağı seyrelmek] Azalmak, seyrekleşmek: “Tört tarapka ötkön eldin ayagı suyulbayt.” -CAT. (Dört bir yana dağılan halk azalmaz.)

      ayagı tıyıl- (АЯГЫ ТЫЙЫЛ-) [ayağı yasaklanmak] Ayağı kesilmek, gelmemek, uğramamak: “Kudasöök, dos-tamırlardın ayagı tıyılbadı.” -UA (Hısım akrabanın, eşin dostun ayağı kesilmedi.)

      ayagı üzül- (АЯГЫ ҮЗҮЛ-) [ayağı kesilmek] bk. ayagı tıyıl-.

      ayagıbız ceñil bolsun (АЯГЫБЫЗ ЖЕҢИЛ БОЛСУН) [ayağımız hafif olsun] Hastayı ziyaret edince söylenen geçmiş olsun, Allah şifa versinanlamında dilek sözü.

      ayagına cıgıl- (АЯГЫНА ЖЫГЫЛ-) [ayağına yıkılmak] bk. butuna cıgıl-.

      ayagına çık- (АЯГЫНА ЧЫК-) [ayağına çıkmak] 1. Sonuna gelmek, bitirmek, tüketmek: “Arstanbek sözünün ayagına çıkpay toktop kaldı.” -GE. (Arstanbek, sözünü bitirmeden sustu.) 2. Bitirmek, yerine getirmek, sonuçlandırmak: “Keçeeten ayagına çıkpagan işim turat.” -CO. (Dünden kalan bitmemiş bir işim var.)

      ayagınan çañ çıkkan (АЯГЫНАН ЧАҢ ЧЫККАН) [ayağından toz çıkan] Çevik, gözü pek, becerikli, elinden her şey gelen.

      ayak alıp içer uluu (АЯК АЛЫП ИЧЕР УЛУУ) [kâse alıp içen büyüğü] Yaşça biraz büyük.

      ayak astı kıl- (АЯК АСТЫ КЫЛ-) [ayak altı yapmak] Ayaklar altına almak, haysiyetine dokunmak.

      ayak astınan (АЯК АСТЫНАН) [ayak altından] Gizlice, bildirmeden, el altından.

      ayak

Скачать книгу