Скачать книгу

akşam öğrendik. Bir süredir orada bulunan tutsaklara, meslektaşım ve arkadaşım P’nin nereye gönderilmiş olabileceğini sordum.” (s. 24) diyerek gaz odalarının esir kamplarındaki ceza sisteminin ürünü olduğunu belirtir. Karşıt değer olarak düşünülen diğer unsurlardan iktidarı öven müziği üreten “müzik üretim evi” “demir el” “2x2 paradoksu” gibi kavramlar da ontolojik olarak bireyi “ben”den koparan bir sistemin yapı taşlarıdır. “Biz Tanrı’dan, “ben” ise şeytandan doğdu.” (s. 118) diyen D-503 ötekileşmenin, kimliksizleşmenin açık bir görüngüsünü ortaya koyar. Rainer Funk’un dediği gibi “Ben, ben olduğum ölçüde benim.” (Funk 2009: 11) buradaki ‘ben’lik vurgusu bireyin kendilik değerlerine bir göndergedir.

      Sonuç yerine: Cehenneme dönen ütopik dünya

      Biz romanı, özne ve iktidar arasındaki egemen güç, boyun eğen birey diyalektiğini ortaya koyan distopik bir anlatıdır. Ütopyadan distopyaya uzanan anlatıların en önemlilerinden biri olan Biz için önsöz yazan Somay: “Rusya’dan kaçan dindar bir aydın olan Nicholas Berdyaev, “ütopya her zaman totaliterdir, totaliterlik her zaman ütopyacıdır” diyordu. Anti ütopyaya bir akın başladı; aynı bayrak altında beş benzemez bir araya geldi. Zamyatin gibi bir devrimci, Berdyaev gibi bir dindar, Orwell gibi bir radikal demokrat, Huxley gibi bir liberal, hepsi anti ütopyacı oldular.” (s. 12) diyerek Zamyatin’in diğerlerine ilham kaynağı olduğunu belirtir. Foucault’un iktidar tanımlamalarından hareketle incelenen romanda iktidarın özneyi boyun eğen bir yapıya dönüştürdüğü görülür. Biz romanında Velinimet ile başkişi D-503 ya da diğer numaralar arasında böyle bir ilişki söz konusudur. Bu doğrultuda anlatı metni Foucault’un Özne ve İktidar kitabındaki tanımlamalardan yola çıkılarak incelenmiştir. Farklı çıkarımlara uygun olan romanda eski zamanlar ile modern zamanlar yani ütopik dünyanın çatışması simgesel değerler etrafında görülmektedir. Ontolojik olarak buradalığını anlamlı kılmak isteyen birey “biz”den “ben”e uzanan süreçte roman boyunca özellikle aşkın dolayımlayıcı etkisiyle birçok farkındalık yaşamıştır. Ancak roman sonunda o da Velinimet tarafından düşünce ameliyatından kurtulamamıştır. Sonuç olarak Biz, totaliter rejimlerin insanlar üzerinde otoriter onarlı birer numara olarak gören anlayışlarına karşı bir eleştiridir. Thomas More’un ütopik dünyası, Zamyatin’in Biz’inde bir cehenneme dönüşmüştür.

      Kaynaklar

      ALTHUSSER, Louis (2003), İdeoloji ve Devletin İdeoloji Aygıtları, (Çev: Alp Tümertekin), İstanbul: İthaki Yayınları.

      ANAR, (2001), Beş Katlı Evin Altıncı Katı (Çev: İldeniz Kurtulan), İstanbul: Everest Yayınları.

      AYTMATOV, Cengiz (1991) Gün Olur Asra Bedel, (Çev. Refik Özdek) İstanbul: Ötüken Yayınevi

      BACON, Francis (2006), Yeni Atlantis, (Çev: Cenk Saraçoğlu), İstanbul: Bordo siyah Klasik Yayınları.

      CAMPENALLA, Tomasso (1996), Güneş Ülkesi, (Çev: Vedat Günyol-Haydar Kazan), İstanbul: Sosyal Yayınları.

      E. FRANKL, Victor (2000), İnsanın Anlam Arayışı, (Çev: Selçuk Budak), Ankara: Öteki Yayınevi,

      ERGİN, Muharrem (2004), Dede Korkut Kitabı I, Ankara: TDK Yayınları.

      FOUCAULT, Michel (2011), Özne ve İktidar, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

      FREUD, Sigmund (1975), Psikanaliz Nedir ve Beş Konferans, (Çev: Kâmuran Şipal), İstanbul: Bozak Yayınları.

      FUNK, Rainer (2009), Ben ve Biz Postmodern İnsanın Psikanalizi, (Çev: Çağlar Tanyeri), İstanbul: YKY.,

      GEÇTAN, Engin (1996), İnsan Olmak, İstanbul: Remzi Kitabevi Yayınları.

      İBN, Tufeyli (2006), Hayy Bin Yakzan, (Çev: Babanzade Reşit. Haz. Mustafa Uluçay), İstanbul: Etkileşim Yayınları.

      KORKMAZ, Ramazan, (2005), “Dede Korkut Anlatılarında Alp- Bilge Tipi,” Türk Dili ve Kültürünün En Eski Dönemleri Uluslar arası Bilgi Şöleni, 22-23 Mayıs 2005, Girne Amerikan Üniversitesi, Girne/KKTC.

      KUNDERA, Milan (2009), Roman Sanatı (Çev: Aysel Bora), İstanbul: Can Yayınları.

      MANNHEIM, Karl (2009), İdeoloji ve Ütopya, (Çev: Mehmet Okyayuz), Ankara: De Ki Basım Yayım,

      NEWMAN, Saul (2006), Bakunin’den Lacan’a Anti-Otoriterya-nizm ve İktidarın Altüst Oluşu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

      ORWELL, George (2000), Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, (Çev: Celal Üster) İstanbul: Can Yayınları.

      RAND, Ayn (2000), Ben, (Çev: Emine Gedik),İstanbul: Tur Yayınevi.

      SOMAY, Bülent (2001), “Bülent Somay ile Edebiyat ve Ütopya Üzerine”. Röportajı yapan: Ahmet Sait Akçay, Parşömen 3 (2):1-12.

      ŞAHANOV, Muhtar (2002), Cengiz Han’ın Sırrı, (Çev: Tural Rızayev), İstanbul: Da yayıncılık.

      YUMUŞAK, Firdevs Canbaz (2012), “Ütopya, Karşı-Ütopya ve Türk Edebiyatında Ütopya Geleneği,” Bilig, Bahar/Sayı 61, 47-70.

      ZAMYATİN, Yevgeni (2011), Biz, (Çev: Füsun Dilek) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

      Yeliz Akar 9

      “Mahmud ile Meryem romanında kültürel değerlerin yaşatıcı yüzü Âşık Abdulla”

      Özet

      Hikâye, tiyatro ve romanları ile Azeri edebiyatının önemli isimlerinden Elçin; insana ve topluma ait sosyopsişik ve sosyo-kültürel dokunun izdüşümlerini, Mahmud ile Meryem10 adlı romanında aktarır. Romanda sosyo-psişik ve sosyo-kültürel oluşumun taşıyıcısı Âşık Abdulla, çalışmanın başat noktasıdır. Nesne ve insan arasındaki ilişkinin önemli bir boyutuna işaret eden Âşık Abdulla, hem sazı ile yaşadığı çağın ruhuna tanıklık eder hem de zamansal ve mekânsal boyutta çözülen değerlere karşı kendi oluş’u simgeler. İki bölümde incelenen çalışmanın birinci bölümünde, trajik yazgıya mahkûm edilen Âşık Abdulla’nın, Mahmud ve Meryem’in yaşamsal süreçlerinin nasıl sonlandığına; ikinci bölümde ise tüm erki elinde bulunduran Gara Beşir’in acımasızca katlettiği sesin bellek mekânındaki etkisine yer verilecektir.

      Açar sözcükler: Elçin, âşık, bellek, saz

      Karanlık güç tarafından yaşamdan koparılan Âşık Abdulla’nın susturulamayan sesi

      Roman, zaman boyutundaki geri dönüş ile altmış dört yıl öncesinde dönemin hükümdarı Gara Beşir tarafından ölüm hükmü verilen Âşık Sazlı Abdullah’ın yaşadığı olay ile başlar. Gara Beşir oğlunun düğününde Âşık Sazlı Abdullah’tan saz çalmasını ister. Âşık Sazlı Abdullah ise “toyunuzda ben çalmak istesem bile, sazımın telleri ses vermez” (Elçin 2001: 1) diyerek Gara Beşir’in isteğini reddeder. Âşık Abdulla’nın tavrı karşısında oldukça sinirlenen Gara Beşir, âşığı şehrin pazarında herkesin gözü önünde infaz etme kararı alır. Gara Beşir’in buyruğu üzerine Cellât Toppuzguul’un baltası ile başı kesilen Âşık Abdulla’nın sazı, tam bu an’da elinden düşer. Cellâdın baltası, Âşık Abdulla’nın yaşamsal bütünlüğünü bozup gölgelerken aynı zamanda aydınlık bir yüzün dünyalık zamandan silinmesine neden olur.

      Cellât Toppuzgulu’nun usturadan keskin baltası, aşığın

Скачать книгу


<p>9</p>

Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü TDE anabilim dalı doktora öğrencisi.

<p>10</p>

Alıntılar ve sayfa numaraları bu baskıya aittir. (ELÇİN (2001) Mahmud ile Meryem, İstanbul: Everest Yayınları.)