ТОП просматриваемых книг сайта:
Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah. Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Читать онлайн.Название Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah
Год выпуска 0
isbn 978-625-6853-33-1
Автор произведения Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Издательство Elips Kitap
Nüfusu, 1998 yılındaki yapılan nüfus sayımına göre 8 milyondur. Bulgaristan nüfusunun % 65’i şehirlerde yaşar. 18 -60 yaşları arasındaki çalışabilir nüfus % 23 dolayındadır. Nüfusun % 50,2’si kadın, % 49,8’i erkek olup, ortalama yaş 71 ve çocuk ölümleri ise Binde 23,2’dir.
Bulgarlar nüfusun çoğunluğunu teşkil eder. Bulgarlardan başka Türkler, Makedonlar, Çingeneler, Yahudiler, Ermeniler, Yunanlılar yaşar. En büyük ikinci milli grup Türklerdir. Son sayımdaki resmi istatistiklere göre Türklerin 827.000 kişi ile Bulgaristan nüfusunun yüzde on birini teşkil ettikleri ilan edildi. Lakin resmi olmayan kaynaklar bu sayının iki milyon dolayında olduğunu gösteriyor. Türkler yoğun olarak Tuna boyu, Deliorman, Dobruca, Aytos Dağları ve Doğu Rodop’ larda yaşamaktadır.
Bu günkü Bulgaristan topraklarında milattan önce 3000- 2000 yılları arasında Trakların yaşadığı bilinmektedir. Daha sonraları Eski Yunanlılar, Romalılar yaşayarak beylikler ve devletler kurmuştur. Devamla bu topraklara kuzeyden dalga, dalga Kumanlar, Peçenekler, Gagauzlar, Bulgarlar ve Slav kabileleri gelip yerleşmişlerdir.
VII yüzyılın ikinci yarısında 681 yılında Han Asparuh’un önderliğinde birkaç Bulgar beyliği birleşerek ilk Bulgar devletini kurdu. Protobulgarlar Türk kökenlidir. Bulgarlar, Orta Asya’dan gelip Volga boylarında devletler kurup Balkanlara sarkan Türk boylarıdır. Kısa zamanda kuzeyden gelen Slav kabileleri ile birleşerek güçlü ve geniş arazilere sahip bir devlet haline geldiler.
855 yılında Selanikli Kiril ve Metodi kardeşler Slav Bulgar alfabesini oluşturdular.
Komşuları ile sürekli savaşların zayıf düşürmesiyle, güçlü Bizans İmparatorluğu Çar Boris’e siyasi ve dini baskı uygulayarak o zamana kadar eski Türk inançlarına bağlı olan şaman Bulgarları 865 yılında Ortodoks olmaya mecbur etti.
Güçlü komşuları ile devamlı savaşlar Bulgar devletini zayıflattı. 1018 yılında Bizans orduları ile yapılan savaşta Bulgar ordusu bozguna uğratıldı ve Bulgar devleti Bizans İmparatorluğunun idaresi altına girdi.
Esaret yıllarında Bulgar halkı birkaç başarısız isyan teşebbüsünde bulundu. 1185 yılında Asen ve Petır kardeşlerin başlattığı isyan geniş halk kitleleri tarafından coşkuyla desteklendi. Bulgar halkı Bizans esaretinden kuruldu.
Yüz yıllar süren iç isyanlar ve kardeş kavgaları sonunda 1331-1371 yıllarında İvan Aleksandır döneminde Bulgar devleti üç kardeş arasında Tırnovo, Vidin ve Dobruca adı altında üçe bölündü.
14 yy sonları Balkanlara geçen Osmanlı güçleri, feodal idareleri çökmüş ve parçalanmış olan Balkan devletlerini teker, teker idaresi altına aldı. Böylece 1396 yılında üç beylikten ibaret olan Bulgar devleti de Sultan Murat zamanında Osmanlı himayesine girmiş oldu.
Bulgar halkı beş yüz yıl boyunca Osmanlı idaresinde kendi benliklerini koruyarak yaşadı. Osmanlılar da yeni Balkan topraklarında idari sistemlerini daha sağlam oturtup yaşatabilmek için Balkanlara Anadolu’dan Türk boylarının göçlerini kesintilerle de olsa devam ettirdiler. Böylelikle asırlar boyunca Balkanlarda yaşayan Kuman ve Peçeneklerin torunları ile Konya, Karaman, Manisa ve Tokat dolaylarından gönderilen Türk boyları buluştu ve kaynaştı.
1762 yılında Hilendar Manastırında Bulgar asıllı papaz olan Paisiy Hilendarski, Slav-Bulgar tarihini yazdı. Bulgar milliyetçiliğinin ilk kıvılcımını yaktı.
1870 yılında Sultan fermanıyla Bulgar Kilisesi Yunan kilisesinden resmen ayrıldı.
Yüz yıllar boyu sıcak denizlere inmek isteyen Rus Çarlığı Balkanlardaki Slavların kurtarıcısı rolüne soyunarak emellerine ulaşmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışıyordu. Ruslar 1876 Nisan ayaklanmasını teşvik etti ve destek sağladı, daha sonra da 1877-78 (93 harbi) savaşını başlatarak Balkanlara inmeyi kısmen başardı. Böylece 3 Mart 1878 Yeşilköy antlaşması ile Balkanlarda üçüncü defa Bulgar devletinin temeli atıldı. Başkent Tırnovo şehri seçildi.
On binlerce Müslüman Türk öldürüldü, yüz binlercesi yerinden yurdundan kovuldu. 18 Haziran 1878’de Berlin Kongresi tertiplendi. Böylece 93 Osmanlı – Rus savaşı ve sonucunda imzalanan Berlin Antlaşmasıyla nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman Türk olan bir Bulgar Prensliği doğdu.
1885 yılında Rusların yardımıyla, Bulgar ve Makedon çetecilerin isyanı sonucu Doğu Rumeli Bulgar Prensliğine ilhak edildi. 1908 yılında Bulgar Prensliği bağımsızlığını ilan etti.
1912 yılında patlak veren Balkan savaşında, Bulgaristan diğer Balkan devletlerinin yanında yer alarak Osmanlı İmparatorluğuna saldırdı. 1913’de beş yüz bin dolayında Müslüman Türk yerinden yurdundan kovuldu.
1914’de, I Dünya savaşında ve sonraki yıllarda da milliyetçi Bulgar burjuvazisi Türklerin, Bulgaristan topraklarından kovulmasına teşvik etti ve onların mallarına, tarlalarına el koymak için elinden geleni esirgemedi.
1918 -1923 yılları arasında Bulgaristan Çiftçi Partisi iktidarı ele aldı. O yılları kapsayan dönemde Bulgaristan Türkleri nispeten huzurlu yıllarını geçirmiştir.
1923 yılında gerçekleştirilen bir suikastla Başbakan Aleksandır Stmaboliyski öldürüldü ve yönetime faşist bir idare geçti. 1933 yılında ki dünyayı sarsan ekonomik kriz ve ardından Kimon Georgiev grubunun 1934 yılında gerçekleştirdiği askeri darbe Türklere yönelik baskıları tekrar arttırdı.
II. Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliği’nin yardımıyla 9 Eylül 1944 yılında Bulgaristan’da Sosyalist Devrim gerçekleşti. Komünist Parti idareyi eline geçirdi. Köklü reformlar süreci başladı.1949 yılında fabrikalar ve toprak millileştirildi. Okullar devletleştirildi.
1950-1951 yılları arasında 130 bin Bulgaristan Türkü tekrar göçe zorlandı. Kalan Türklere kısmı özgürlükler sağlanarak sosyalist sisteme entegre çalışmaları ön plana çıkartıldı.1959 yılında Türk okulları Bulgar okulları ile birleştirildi.
Komünist Partisinin 1956 yılında yaptığı gizli Nisan Plenumunda (Oturum) etnik ve milli grupların Bulgar milletiyle bütünleştirilmesi kararları alındı. Tek kökenli millet yaratmak sevdasına düşen Komünist Bulgar yöneticileri 1960 yılından sonra ülkedeki önce küçük azınlıkların, daha sonra da 1985’de silah zoru ile Müslüman Türklerin adlarını Slav adlarıyla değiştirdi.
1989 yılının Mayıs ayında Bulgaristan’daki Türkler: “Adlarımızı ve kimliklerimizi geri istiyoruz”, sloganları ile memleket çapında ayaklandı. Komünist Bulgar devleti ayaklanmayı şiddetle bastırmaya çalıştı.
Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere dünya kamuoyu Bulgaristan yöneticilerini kınadı. Siyasi abluka altında kalan yöneticiler, 329 bin Bulgaristan Türkünü zorunlu göçe tabi tuttu. Göç fırtınası Bulgaristan ekonomisini ve siyasi gücünü felç etti.
11 Kasım 1989 gecesi yapılan bir darbeyle Komünist Parti iktidardan uzaklaştırıldı. Daha sonra gerçekleşen Demokratik devrimlerle ülke rahat bir nefes aldı. Bulgar halkına daha özgür ve daha barışçı bir ufkun kapısı açıldı.
Bulgaristan’da yaşayan iki milyon dolayında ki Müslüman Türkler de ülkenin siyasi iktisadi ve kültürel hayatına daha aktif olarak katıldı. Bugün Bulgaristan’da ki Türkler, Türk Dilini, örf ve adetlerini koruyarak varlıklarını güçlü bir şekilde sürdürmektedirler.
Bulgaristan Türkleri Edebiyatında Hiciv ve Mizah
13 Temmuz