Скачать книгу

gibi dinlerdin beni

      Gözlerime baka, baka…

      Sen o zaman iyiydin

      Aldanırdık her güne…

      Nasıl alıştıydı ellerin

      İğneli, tütüne…

      Dikiliverdi gözlerin, yüzüme bir gün,

      Püfür, püfür bakışın

      doldu içime…

      Çocukluğunu unuttun mu?

      Elin tütünde

      Bakışın içimde kaldı.

      ÇALIŞMAK İNSANIN TANRISIDIR 85

      Bazen umutla vardığın

      Kapılar kapanacak sana

      Çalışmanın kapısını çalacaksın o zaman

      Açılacak

      İsteyeceksin

      İstediklerini uzatacak bir el.

      Bu veren eli çok beğeneceksin

      Bir dost kapısı belleyeceksin onu

      Dön dolaş yolun orayı boylayacak.

      Sakın ihanet etme,kapama bu kapıyı.

      Alnındaki terin namusun olsun

      Nasırlı ellerinle tıklat onu

      Duyduğun derin iniltiler varsa

      Bu kapıya varmamanın sancısıdır

      Anla ki, çalışmak insanın Tanrısıdır.

      PENCEREMDE BU SABAH

      Gündüzü arayanlar penceremde bu sabah

      Bir kuş, bir erik dalı, bir de çiçek,

      Hasreti içinde köpüren bir yürek var

      Güneşi bir kerede içecek!

      Sabahı bekleyenler penceremde bu sabah

      Sabahla Koca Çayır’ da gölgeler uzanacak

      Uğursuz kargalar bağırsa da sabahtan biraz önce

      Penceremde gibi yanacak ufuk yine.

      Odama girmek isteyenler penceremde bu sabah

      Penceremi açtım misafirlerime

      Komşu evlerden sonra geldi bana güneş

      Sonra rüzgar, erik dalı, kuşlar…

      Beni uyur bulmak isteyenler penceremde bu sabah

      Yine beni uykusu başında buldunuz değil mi?

      Bu bahar sabahlarında uyumak çok güç bir şey

      Uyur diye bir nice sessiz durdunuz değil mi?

      Pencereme her zaman gelenler yine penceremde bu sabah

      Sevinçlerime karışan sabahla erir gam

      Yalnızlığı seviveren şu kalbim yok mu?

      Gelin hey, siz gelmezseniz boş kalır odam.

      SENİ SEVİYORUM 86

      Ben seviyorum diyorum, sen sevgilim de bana

      Yolum volkan alev olsa, yanar gelirim

      Ateşinle iç içeyim özlem çekerim yana, yana

      Dağlar arkasında ağrını anlar gelirim…

      Gözüm gece gündüz gözüne baksın da doymasın

      Öyle sev, öyle konuş ki, sözün gönül oymasın

      Neden gönlün aşkı çok saymasın

      Kemanına “Tın” de, Şahinime konar gelirim…

      Sana vurulan aşık sensiz aymazım

      Sözümü anlamadınsa öleyim, kimse duymasın

      Sana vurulan aşık benim,anla benim

      Özlem “Tak” der, gün ve saat sayar gelirim.

      Sevmek ne ki, gel yanarken gör beni

      Eğer gelemdimse, kuşlara sor beni

      Otlardan, çiçeklerden parça, parça der beni

      Su başında bir derin “Ah” çek, duyar gelirim…

      FATMA’YA SORULAR 87

      Biliyorum yat desem yatmazsın gece yarısı da olsa

      Biliyorum yatmazsın benden önce…

      Hiç bir şey yapmazsın benden önce

      Oturmazsın yemek masasına bile…

      Belki de bir tabakları yıkarsın benden önce

      Benden önce bakmazsın aynaya

      Dışarı güneşe çıkmazsın benden önce

      Ve soyunmazsın benden önce güneşte

      Ter su içinde kalsan da…

      Suya düşsen de, yağmurda ıslansan da

      Güneşte kurunursun soyunmadan…

      Bir şey yapmazsın, benim yanımda benden önce

      Yoruldum bile demezsin benden önce…

      Susadım, acıktım da demezsin…

      Kokluyorum aşkı ıtırını

      Melekler benden önce alıp aşırmasın seni

      Tutun bana derim, tutunmazsın yine

      Gidersen, ağlarım arkandan

      Yanarım arkandan

      Haykırırım…

      Bir kez geri dönüp bakar mısın?

      NO: 90 MEHMET ABDURRAHMAN ULUCAN (1941)

(Mehmet Abdurrahmanov Mehmedov)

      Mehmet Abdurrahman Ulucan 1941 yılında Şumnu ilinin Razvigorovo köyünde orta halli bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Şumnu’da Türk lisesinden mezun oldu. Daha sonra Sofya Tıp Fakültesini bitirdi ve Genel Cerrahlık dalında uzman oldu. Şumnu’ya döndü ve Sosyal Sigortalar Hastanesinde uzun yıllar cerrah olarak çalıştı. Deliorman Türkleri arasında sünnetin yasak olduğu yıllarda Türk çocuklarını cesurca ve tıbbi kaidelere uygun olarak sünnet ettiği için geniş bir üne sahip oldu. Yıllarca yerli yöneticiler tarafından takip edildi, sorgulandı. Lakin genç şair yılmadan milli görevini yerine getirdi. 1978 yılında baskılara dayanamayarak Şumnu’dan ayrılmak zorunda kaldı ve Varna şehrine ailesiyle beraber yerleşti. On yıl Varna Devlet Hastanesinin Genel Cerrahi Servisinde çalıştı.

      Asimilasyon kampanyasına karşı çıktı. Gözaltına alındı sorgulandı. 1989 yılında zorunlu göç kapsamına alınarak Türkiye’ye gönderildi. Halen İstanbul’da oturmakta ve Devlet Hastanesinin Genel Cerrahi bölümünde görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusca biliyor.

      Mehmet Abdurrahman Ulucan, çağdaşlarının iç dünyasındaki sıcak duyguları ve sevginin gücünü dile getiren şairlerimizdendir. Şiirlerini bir kitapta toplayıp kitaplaştıramadı.

      GÜZ GÜNLERİ 88

      Boldur, derler, güz günleri gözyaşına

      Yaprak

Скачать книгу


<p>85</p>

“Rodoplar’dan Yankılar” Derleme, Sofya, Narodna Prosveta Yayınevi, 1968

<p>86</p>

Şiir, Hasan M. Özkan’nın 31. Ağustos 2002 tarihinde Şaban Kalkan’a gönderdiği “Yeni Şiirler”, adlı şiir demetinden alınmıştır

<p>87</p>

Şiir, Hasan M. Özkan’nın 31. Ağustos 2002 tarihinde Şaban Kalkan’a gönderdiği “Yeni Şiirler” adlı şiir demetinden alınmıştır

<p>88</p>

“Yeni Işık” Gazete Sanat eki “Çağdaş” Sayı 22 (40) 1966 – Sofya