Скачать книгу

Bosna Hersek ve Karadağ Cumhuriyetleri ile Sırbistan’a bağlı Kosova ve Voyvodina Özerk bölgelerinden oluşan Federal bir cumhuriyettir. İç işlerinde özerk olan bu sekiz ayrı ülkede Sırp, Hırvat, Makedon, Sloven, Arnavut, Boşnak, Karadağlı, Türk, Macar … gibi çeşitli uluslara mensup insanlar yaşamaktadır.

      Tito yönetimindeki Yugoslavya, kendisi hayatta iken, ülkedeki tüm halk ve ulusları bir birlik içerisinde yönetmiştir. Sağlığında, Yugoslavya içerisindeki pek çok farklı milleti idare etmek için her birine geniş haklar veren Tito, özellikle 1974 yılında düzenlediği Anayasa’da, Kosovalı Arnavutlar olmak üzere diğer milletlere geniş haklar tanımıştır. Onun iktidarından sonraki yıllarda bu kez yönetimi devralan Slobodan Miloşeviç, ülkeyi otonom bölge olmaktan çıkartıp bir merkeze bağlamıştır. Hal böyle olunca ülke için için kaynamaya başlamıştır. 1986 yılından itibaren bölgede, huzursuzluklar yaşanmaya başlamıştır. Tüm bunlara ilave olarak, ülke içerisindeki sosyo-ekonomik durum, ülkenin etnik yapısı, ülkeler arası stratejik değerler, 1990 yılında SSCB’nin ve Doğu bloğunun parçalanması gibi burada sayamadığımız birçok komplike nedenin birleşmesi sonucu çıkan savaşlar ile, 1986-1992 yılları arasında Sosyalist Yugoslavya devleti, dağılma sürecine girmiştir.

      1991 yılında Hırvatlar, ülke içerisinde bir referendum yaparak Yugoslavya’dan ayrıldığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sırbistan güdümündeki Yugoslav ordusu, Hırvatistan’a saldırmıştır. Ancak Bosna Savaşı patlamak üzere olduğundan 1992 yılının başında Yugoslavya barış anlaşmasını imzalamak zorunda kalır. Böylece Hırvatistan, 22 Mayıs 1992 tarihinde, Birleşmiş Milletler’e üye olmuştur.

      Slavların yoğun olarak yaşadığı Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti, 1991 yılında, Yugoslavya’ya karşı bağımsızlığını ilân etmiş, 1 Mayıs 2004 tarihinde de, Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmiştir. Aynı yıl merkezi Üsküp olmak üzere Makedonya da bağımsızlığını kazanır. Ancak Birleşmiş Milletler, Makedonya Cumhuriyeti’ni, 1993 yılında, Eski Yugoslavya Makedon Cumhuriyeti adıyla tanımıştır. O döneme kadar Türkler açısından, Üsküp-Priştine- Prizren üçgeninde oluşturulan bir kültür merkezi böylece dağılmış olur. Kosova, bu süreç içerisinde, Sırbistan’a bağlanır.

      Şubat 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992 tarihinde birleşmiş Milletler’e üye olur. Ancak, Sırbistan, Miloşeviç başkanlığında, bölgeyi Boşnak ve Hırvatlardan temizlemek için 1992 yılının baharında ülkeye savaş açar. 1995 yılı sonlarına dek devam eden savaşta, II. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük kıyımlar ve etnik temizleme operasyonları yapılmıştır.

      Karadağ, eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, Sırbistan’ın zorlaması sonucu yeni Yugoslavya’ya katılmış, 2003 yılında da Sırbistan Karadağ adıyla esnek bir federasyon kurulmuştur. 21 Mayıs 2006 tarihinde ülkede yapılan referandum sonucu ülke, 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.

      Yukarıda sıraladığımız üzere Sosyalist Yugoslavya kendisine bağlı eyalet ve Cumhuriyetleri oluşturan Hırvatistan, Bosna Hersek, Slovenya ve Makedonya, 1992 yılında, bağımsızlığını ilan ederek yeni cumhuriyet rejimlerini kurarlar. Ancak bu gelişmeler olurken, Kosova, Sırp baskısı ve askeri müdahaleleri sonucu bağımsızlığını ilan edememiştir. Sırbistan, kendi toprakları içerisinde yer alan merkez bölge Kosova’yı vermek istememiştir. Bu nedenle Sırp Ordusu, 1995 yılında Kosova’ya saldırır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Birleşmiş Milletler ana sözleşmesinin 41. maddesinin ihlal edildiğini, uluslararası barışın tehdit altında olduğunu ileri sürerek 1999 yılında, Kosova’ya müdahale eder ve yönetimi devralır. 2008 tarihine kadar bu yönetim biçimi, ülkede uygulanır. Sonunda Kosova da, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan eder.

      Sosyalist Yugoslavya, II. Dünya Savaşı sonrasında ülkesinde bulunan azınlıklara geniş haklar tanımış, yeni bir yönetim biçimi uygulamaya koymuştur. Tito, ülkede yaşayan bütün ulus ve halklara olduğu gibi Türklere de kendi dil ve kültürlerini yaşatma özgürlüğü vermiştir. Azınlıklar arasında Türkler açısından durum irdelendiği zaman, Türklerin yoğun bir nüfus ile yaşadığı ülkelerden birisi olan Makedonya’da, 1944 yılında Türkçe öğretim yapan okullar açılmış, Türk halka kendi ana dillerinde (Türkçe) eğitim hakkı tanınmıştır. Okulların açılmasının ardından, 1946 yılında, Türkçe ders kitapları yazılmıştır. Bu yıllarda, Latin Alfabesi ile yazılmış Türkçe ders kitapları basılmaya başlanmış, gazeteler (1944 yılında Birlik gazetesi), dergiler (1949 yılında Pionir Çocuk Dergisi, 1950 yılında Tomurcuk ve Sevinç Çocuk Dergileri, 1965 yılında Sesler Aylık Toplum ve Sanat Dergisi) çıkmış, dernekler ve tiyatrolar faaliyete geçmiştir. 1945 yılında radyo, Türkçe yayınlarına başlamıştır.

      23 Aralık 1944 tarihinde Üsküp’te ilk Türkçe gazete olan Birlik çıkmaya başlamıştır. Şükrü Ramo (1918-), Enver Tuzcu (1916-1958), Necati Zekeriya (1928-1988), Fahri Kaya (1930) ve İlhami Emin (1931) bu gazetenin ve aynı zamanda Makedonya sınırları içerisindeki Yugoslavya Türk edebiyatının ilk temsilcileri olmuşlardır.

      Bu süreç, Kosova’da daha geç bir tarihte başlamıştır. Bunun altında pek çok neden olduğu gibi siyasal nedenler de bulunmaktadır:

      “Yugoslavya Fedaratif Halk Cumhuriyeti’nin, savaş sonrasının ilk yıllarında bölgedeki ülkelerle geliştirmeye çalıştığı ilişkiler, Kosovalı Türklere karşı takınılan bu tavrın altında yatan nedenlerin tahminini kolaylaştırmaktadır. O yıllarda Yugoslavya ile Türkiye arasındaki ilişkilere bakıldığında, ilişkilerin son derece kötü olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni rejim farkı, özellikle Türkiye’nin karşıt bir blokta yer almasıdır. Türkiye ile ilişkilerin tam aksine, Yosip Broz Tito, Yugoslavya’yı büyük ve uzun sürecek ihtilaflara düşürecek olan Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloğu ülkeleriyle, özellikle de komşuları Arnavutluk ve Bulgaristan’la hem siyasî hem iktisadî ilişkilerin süratle geliştirilmesine, sıkı bir işbirliğinin kurulmasına giden yolda, büyük adımlarla ilerleme sağlanmasına gayret gösteriyordu. (…) 1948 yılında patlak veren Tito-Stalin çatışması, Yugoslavya ile Sovyetler Birliği arasında ipleri kopma noktasına getirince, Bulgaristan gibi Arnavutluk da Yugoslavya aleyhine tavır içine girmekte gecikmediler. İşler buraya varınca, artık Türklerin Arnavut olduklarını iddia etmenin hiç gereği kalmamıştı. Hatta aksine, Kosova’da Türklerin de yaşadığının dünyaya ilân edilmesi bile gündeme gelmişti. Böylelikle 1951 yılında Kosova’da (Batı Makedonya’da da) Türklere Türk olma hakkı tanındı; gecikmeli de olsa bu hakkın bazı gereklerinin yerine getirilmesine başlandı.” (Engüllü 1997: 297-298)

      Kosova’da yaşayan Türkler, ülke içerisinde, diğer halk ve uluslara nazaran daha geç ve güç kimi hakları elde etmişlerse de, geçmişlerinden gelen birikim, gelenek ve kültürel altyapı onların bu açığı kısa zamanda kapatmalarına neden olmuştur.

      Böylece Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının yeniden canlanması, yazılı edebiyatın başlaması için 1951 yılı önemli bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır. 20 Mart 1951 tarihinde, Kosova özerk bölgesindea köy ve kentlerde8 Türkçe eğitim veren okullar açılmaya başlamıştır. Türkçe okullarda okuyan bu öğrenciler arasında yetenekli olanlar Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının temsilcileri olmuştur. Priştine radyosu, 25 Haziran 1951 günü, Türkçe yayınlarına başlamış, Türk dernekleri (ilk açılan Türk derneği Doğru Yol Kültür Sanat Derneği olmuştur, 17 Haziran 1951) açılmıştır. Bu zincirin önemli halkalarından birisi de, 1969 yılında, Türkçe yayınlanan Tan gazetesi olmuştur.

      Türkler

Скачать книгу


<p>8</p>

Prizren, Priştine, İpek, Mitroviça, Vuçitırın, Gilan, Mamuşa, Dobruçan, Bilaç vd. Ayrıca Kosova’da Türkçe eğitim için bakılabilir: (Topsakal ve Koro 2007: 19-20).