Скачать книгу

yılında İstanbul ve Bilad-ı Selase’de bulunan tekke ve zaviyelere yapılacak atamalarda, dervişler arasındaki ihtilafı çözmek amacıyla Şeyhülislamlık bünyesinde Meclis-i Meşâyih kurulmuştur. Fakat bu kuruluşta, kurum için nizamname düzenlenmemiştir. Evkaf Nezaretinin, kurulmuş olan bu meclisin yazışmalarını dikkate almaması nedeniyle kurum işlevsiz kalmıştır. 7 Ekim 1866 tarihinde, dönemin şeyhülislamı Mehmet Rıfkı Efendi meclisin işlevsiz kalmasından rahatsız olmuş sadarete başvurarak tekrar kurulmasını talep etmiştir. Bu girişim sonucunda, 15 Kasım 1866 tarihinde Meclis-i Meşâyih Nizamnamesi onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Meclis-i Meşâyih’in on yedi maddeden oluşan ilk nizamnamesi kurumun arşivinde bulunan kayıtlarda yer almamaktadır. Osmanlı arşivlerinde bulunan bu nizamname Muharrem Varol tarafından 2010 yılında bulunup yayımlanmıştır.95 Meclisin kuruluşundan yaklaşık yarım asır sonra 1918 yılında yayımlanmış olan Meclis-i Meşâyih Nizamnamesi, dönemin basınında yer almıştır. Meclis-i Meşâyih’in ilk nizamnamesinin uzun süre bulunamamış olması konu ile ilgili araştırmalar yapmış olan bilim insanlarının, 1918 yılına ait ikinci nizamnameyi göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmalarına neden olmuştur. Meclisin ilk nizamnamesinin bulunamaması nedeniyle değerlendirmelerini son nizamname üzerine yapmış olan araştırmacılar, ikisinin de muhtemelen benzer olacağı düşüncesini ifade etmişlerdir. “Aynısı olmasa da ufak tefek ilave ve değişikleri ihtiva eden bir devamı olduğu ileri sürülebilir”.96 Meclis-i Meşâyih’in ilk nizamnamesinden sonra 1891 yılında, ortaya çıkan bazı ihtiyaçlar nedeniyle bunun tadil edilmesi yoluna gidilmiştir. Meclisin kuruluşundan beş yıl kadar sonra yirmi iki maddeden oluşan ilkinin tadil edilmiş bir şekli olan nizamname yayımlanmıştır.

      Meclis-i Meşâyih kurumu için son yapılan düzenleme 1336/1918 yılında olmuştur. 1918 senesinde on dokuz maddeden oluşan kurumun son nizamnamesi yayımlanmıştır.

      Meclis-i Meşâyih’in İlk Nizamnamesi

      Meclis-i Meşâyih’in ilk nizamnamesi 27 T.evvel 1382 tarihlidir. On yedi maddeden oluşmaktadır.97 Nizamnamenin ilk maddesinde, Meclis-i Meşâyih’in meşihat makamına bağlı bir kurum olduğu, ele aldığı konuları ve görüştüğü konularla ilgili raporları Şeyhülislamlık makamına sunmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Meclis-i Meşâyih’in ele almış olduğu konularla ilgili doğrudan hüküm veremeyeceği, bunlarla ilgili nihai onay mercisinin meşihat makamı olduğu ifade edilmiştir. Meclis-i Meşâyih’in faaliyetlerine baktığımızda alınan kararların onay için Meşihat’a sunulduğunu hatta kurumlar ile yapılmış yazışmaların da bir üst makam olan Şeyhülislamlık makamının havalesi ile gerçekleştiği görülmektedir.98

      Nizamnamede, meclis üyelerinin çalışmalarını nasıl yapacakları da açıklanmıştır. Buna göre ele almış oldukları konuları, adalet ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde incelemeleri, şahıslara ait meselelerde, kişileri dinleyerek tarafsızca karar vermeleri istenmiştir.

      Nizamnamede daha sonra şeyhlik makamı boşalan tekkelere yapılacak atamalar hususunda bilgiler verilmiştir. Bu bölümde çocuksuz olarak vefat eden şeyhlerin yerine nasıl atama yapılacağı ve bunun şartları belirlenmiştir. Bir şeyhin vefatı hâlinde çocukları yoksa merkez tekkenin yapmış olduğu önerinin dikkate alınacağı, teklif edilen adayın tarikat halifelerinden birisi olması, dinî ve manevi ilimlerde ehliyet sahibi bir kişi olması istenmiştir. Meclis-i Meşâyih, atanacak kişinin istenilen şartları taşıyıp taşımadığını tespit etmekle yükümlü tutulmuştur. Meclis, merkez tekkenin önerdiği kişiyi yeterli bulmaması durumunda atamasını yapmama hakkına sahiptir. Şeyhlik görevi müştereken yürütülen tekkelerde, birinin sonrasında çocuk bırakmadan vefatı durumunda, ortak olan diğer şeyhin ilmî durumunun ve ehliyetinin dikkate alınacağı, bunların istenilen düzeyde olması durumunda müşterekliğin ortadan kaldırılacağı belirtilmiştir. Bu durumda müştereken şeyhlik görevinin ortadan kaldırılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Ölen şeyhin bir çocuğu varsa ve ehliyeti ispat edilmiş ise meclis tarafından görevin bu kişiye verileceği, aksi durumda tekkenin ait olduğu tarikata mensup hülefa arasından ehliyetli birisinin seçileceği belirtilmiştir. Şayet söz konusu tarikatın hülefası arasında da ehliyetli birisi bulunmaz ise seçimle tasavvuf ehli başka birisi belirlenip ona görev verilecektir. Ölen şeyhin evladı küçük ise ehliyet kesbedene kadar yerine bir kişinin vekil tayin edileceği ifade edilmiştir. Atanacak vekilin de söz konusu tekkenin mensubu olduğu tarikatın hülefalarından birisi olması, şayet bunlar arasında uygun bir kişi bulunamaz ise diğer şahıslardan ehliyeti ispat edilmiş bir kişinin atanacağı şartı konulmuştur. Nizamnamenin atamalarla ilgili maddelerinde birinci önceliğin ehliyetli olma, ilmî ve dinî konularda yeterli olmak şartına bağlandığı görülmektedir.

      Nizamnamede ayrıca, yapılacak şeyh atamalarının Evkaf Nezareti kayıtlarına göre yapılmasının gerektiği belirtilmiştir. Atama işlemlerinin, Evkaf Nezareti ile koordineli bir şekilde yapılması, problem olan durumlarda da bu nezaretin teftiş mahkemesi yetkili kılınmıştır.

      Nizamnamenin yedinci maddesinde, şeyhlik görevine getirilecek kişilerin hangi tarikata mensup olursa olsun, bu görev için ehil olmalarına dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Manevi ve zahirî kabiliyeti haiz olmayan kişilere icazet ve ehliyet verilmemesine azami gayret gösterilmesi, Meclis-i Meşâyih’ten istenmiştir. Yine bu maddede, uhdelerinde tekke şeyhliği görevi bulunmayan kişilerin, tarikat erbabı olsalar bile çarşı pazarda şeyhlere mahsus kıyafetler ile dolaşmamaları istenmiştir. Bu kişilerin tekkelerin ayin günlerinde bu kıyafetleri giyebilecekleri, diğer zamanlarda ise dervişlere mahsus kisve ile dolaşabilecekleri belirtilmiştir.

      Tekkelerden şeyhler ve dervişler ile ilgili gelen şikâyet ve problemlere meclisin çözüm bulacağı, şayet verilen kararların tasvip görmemesi durumunda konunun meşihat makamına bildirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Nizamnamenin bu bölümünde, Meclis-i Meşâyih’e, kendisine gelen problemleri çözücü bir mahkeme görevi yüklenmiştir. Meclis-i Meşâyih İstanbul ve Bilad-ı Selase’de bulunan tekkelerde gerçekleşebilecek şeriat ve tarikat adabına aykırı muamele ve davranışları tetkik ve tahkik etmek ve bir sonuca vardırmakla görevli kılınmıştır. Meclisin alacağı kararlarda, üyeler arasında ihtilaf çıkması durumunda çoğunluğun görüşüne göre hüküm verilecektir.

      Nizamnamede ayrıca, taşradan İstanbul’a gelen ve bir tarikatın şeyhi olduklarını iddia eden kişilerin, sayı ve tarikat derecelerinin araştırılması görevi de Meclis-i Meşâyih’e verilmiştir. Meclisin, İstanbul ölçeğinde hareket edeceği belirtilmesine rağmen nizamnamenin vermiş olduğu bu yetki ve görev, kurumun etkinliğinin taşrayı da kapsadığını göstermektedir.99

      Nizamnamenin on ikinci maddesinde, Mevlevi tekkelerindeki şeyhlik görevine eskiden olduğu gibi, Konya’da bulunan Çelebi Efendilerin atama yapacağı fakat bu tarikatın dervişlerinin şahıslarını ilgilendiren davalara Meclis-i Meşâyih’in bakacağı belirtilmiştir. Meclis kendisine bu yönde gelen şikâyet ve talepleri değerlendirip meşihat makamına bildirecektir.

      Nizamnamede ayrıca Meclis-i Meşâyih’in kuruluş amacı açıklanmıştır. Buna göre; amaç, “turuk-u ali’yyenin şeref-i aslisine layık olan hüsn-ü sülüku’nun devam-u terakkisi ve aksi halatın men-u ıslahı kaziye-i hayriyyesi olup” şeklinde açıklanmıştır. Tekke ve zaviyelerde şeriat ve tarikat adabına göre ıslahatı lüzum görülen konuların mecliste ele alınabileceği vurgulanmıştır.

      Ayrıca lüzum görülen durumlarda meşihat makamı tarafından nizamnameye madde ilave edilebileceği belirtilmiştir (14. Madde). Münhal bulunan bir tekkenin şeyhlik görevine

Скачать книгу


<p>95</p>

Varol, agtz., s. 471-474; Varol, agm., s. 60-63.

<p>96</p>

Gündüz, age., s. 205.

<p>97</p>

BOA, MVL, 1042/39, lef 2.

<p>98</p>

Bkz. 1739, s. 73; 1744, s. 52.

<p>99</p>

Nizamnamedeki bu madde, kurumun görev alanının dolaylı bir şekilde ülkenin bütün bölgelerini kapsayacağı kanaatinin oluşmasına neden olmuştur. Bazı araştırmacılar bu durumu; “Görüldüğü gibi, bir tarikat silsilesi veya geleneği içerisinde bulunmayıp, şeyh sıfatıyla payitahta gelen insanların durumlarının ortaya çıkarılması için düzenlenen bu maddenin devlet otoritesi açısından önemli olduğu söylenmelidir. Binaenaleyh, mecliste her tarikatı temsil eden bir şeyhin bulunması ile taşradan gelen şeyhlerin kontrol edilmesi arasında bu açıdan bir illiyet bağı kurmak da mümkündür.” şeklinde değerlendirmiştir. Bkz. Varol, agm., s. 53.