Скачать книгу

kocayla birlikte oturan, boyuna Daniel’le savaş hâlinde bulunan, damadından da hatırı sayılacak derecede çekinen kaynanaya verilmişti. Gerçekten de Quilp denen şu çirkin yaratık, çirkinliğiyle, vahşiliğiyle ya da kurnazlığıyla –artık, neyle olursa olsun, önemi yok ya– bir yolunu bulur, her gün temas ettiği kimseleri, yakınlarını korku salarak etkilemeyi başarıyordu. Güzel, ufak tefek, mavi gözlü sakin bir kadın olan Bn. Quilp’in üzerine yaptığı baskıyı hiç kimseye yapamıyordu. Bu kadıncağız, örneğine pek az rastlanan o garip, delicesine kara sevdaya tutulup da kendini evlilik bağıyla cüceye bağladıktan sonra Tanrı’nın günü saçmalığının cezasını çekmekten geri kalmamıştı.

      Bn. Quilp’in, evinde, üzüntü içinde olduğu da söylenmiştir. Evet, evindeydi ama yalnız değildi: Daha önce sözü geçen yaşlı anneden başka evin içinde yarım düzineye yakın komşu hanım da bulunmaktaydı; bunlar, bir garip tesadüf eseri, biraz da aralarında yaptıkları anlaşmanın sonucu, tam çay saatine doğru birbirlerinin ardı sıra eve sökün ederlerdi: Mevsim de sohbete pek uygun olduğundan, oda da açık pencerelerinin önüne dizilmiş çiçeklerle serin, gölge, miskinlik veren bir yer olduğundan, içeride çay sofrası, dışarıda eski kule bulunduğundan hanımların sohbet edip aylak aylak oturmaktan hoşlanacakları muhakkaktı; hele taze tereyağı, taze ekmek, su teresi de hesaba katılırsa konukluğun çekiciliği daha da artıyordu.

      Eh, şimdi hanımlar bu şartlar altında bir araya gelince de konuşmanın dönüp dolaşıp, erkek milletinin zayıf cinse hükmetme, ceberut kesilme isteğine, zayıf cinsin de bu zorbalığa karşı koymak, kendi haklarını, benliğini ispatlamakkonusundaki görevlere gelmesi de pek olağandır. Şu dört nedenden ötürü olağandır: Birincisi, yine bir kadın olan Bn. Quilp pek kötü bir şekilde kocasının hükmü altında yaşamaktadır, isyan etmesi için de heyecanlanması gerekmektedir; ikincisi, Bn. Quilp’in annesi çevresinde şirret tanınır, erkek yetkesine karşı koyma eğilimindedir; üçüncüsü, her misafir benzerlerinin çoğuna göre kendisinin bu konuda ne kadar üstün olduğunu göstermek ister; dördüncüsü de, konuklar çifter çifter birbirlerini kötülemeye alıştıkları hâlde şimdi hepsi bir arada yakın dostluk havası içinde bulunduklarından her zamanki konularından yoksun kalmışlar, bu yüzden de ortak düşmana saldırmaktan daha iyi bir iş bulamamışlardır.

      Bu düşüncelerle duygulanan şişman bir hanım oturumu, büyük bir özen, sevgi havası içinde, B. Quilp’in hatırını sorarak açtı, bu soruya Bn. Quilp’in annesi sert bir şekilde şu karşılığı verdi:

      – Aman! Yeteri kadar iyi işte… Zaten onun hiçbir zaman derdi olmamıştır ki. Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

      Bundan sonra hanımların hepsi birden içlerini çektiler, ciddi bir tavırla başlarını salladılar, Bn. Quilp’e bir kurban gözüyle baktılar.

      Oturumun başkanı:

      – Ah, keşke ona biraz öğüt verebilseydiniz, Bayan Jiniwin, dedi. Quilp’in genç kızlık soyadının Jiniwin olduğunu unutmamalısınız. Biz kadınların kendimize neler borçlu olduğumuzu sizden iyi bilen yoktu, hanımefendiciğim.

      Bn. Jiniwin:

      – Gerçekten de neler borçluyuz ya! diye karşılıkta bulundu. Benim zavallı kocam, yani kızımın sevgili babası, sağlığında, bana sert bir söz söyleyecek olsaydı, onu şöyle…

      İyi kalpli yaşlı kadın sözünü bitirmedi; yalnız, başını öyle kötü kötü salladı ki bu hareket bir bakıma kelimelerin yerini tutuverdi. Bu hareketi öbürü kolayca anlamış olacaktı ki hemen beğendiğini belli edecek şekilde:

      – Siz de tam benim gibi düşünüyorsunuz, hanımefendiciğim, dedi. Ben de olsam öyle yapardım.

      Bn. Jiniwin:

      – Ama siz niçin öyle yapacaksınız ki? dedi. Ne mutlu size ki benim gibi böyle şeyler başınıza pek sık gelmemiş.

      Şişman hanım da:

      – Kendini bilen hiçbir kadının böyle şeyler başına gelmez, dedi.

      Bn. Jiniwin, azarlar gibi bir sesle:

      – İşitiyor musun, Betsy? dedi. Bunları ben sana kaç kere söylemişimdir üstelik, bunu yaparken de neredeyse diz çöküp yalvaracak hâllere gelmişimdir.

      Zavallı Bn. Betsy Quilp, çaresizlik içinde, avutucu yüzlerin birini bırakıp öbürüne bakmaktaydı. Kızardı, gülümsedi, şüpheyle başını salladı. İşte bu, topluca velvelenin başlaması için bir işaret yerine geçmişti. Başlangıçtaki hafif mırıldanma zamanla büyük bir gürültü hâlini aldı. Artık hepsi bir ağızdan konuşuyordu. Hepsi de Bn. Quilp’in, genç bir kadın olması dolayısıyla, kendisinden daha çok bilenlerin tecrübelerine karşı çıkmaya hakkı olmadığını söylediler: Onun iyiliğinden başka bir şey istemeyenlerin öğütlerini dinlememesi çok büyük bir hata imiş; bu şekilde davranması nankörlükle aynı kapıya çıkarmış; kendine saygısı yoksa bile alçak gönüllülüğüyle kendine bağladığı öbür kadınlara karşı biraz saygı beslemesi gerekirmiş; onun başka kadınlara saygısı yoksa başkalarının da kendisine saygı beslemeyecekleri gün gelecekmiş; sonra bütün bunlara da çok üzülürmüş. Hanımlar, bu yargıları açığa vurduktan sonra, güzel bir harmanla yapılmış çaya, taze ekmeğe, taze tereyağına, kurabiyelere, su terelerine daha şiddetli bir saldırıya geçtiler; üstelik de genç kadının bu şekilde devam edişini gördükçe iştahlarının kapandığını, ağızlarına bir tek lokma atmakta bile güçlük çektiklerini belirttiler.

      Bn. Quilp, büyük bir sadelikle:

      – Bütün bu laflar iyi, güzel ama dedi. Ben yarın ölecek olsam Quilp’in kiminle isterse evlenebileceğini de biliyorum… Artık bunu pekâlâ yapabilir, biliyorum.

      Bu düşünceye karşı öfkeli bir çığlık koptu. Kiminle isterse evlenebilirmiş ha! İçlerinden bir tanesiyle evlenmeyi düşünmek cesaretini göstersinmiş bakalım! Böyle bir düşünceye şöyle birazcık yanaşır gibi olsunmuş bakalım! Bir hanım (duldu), B. Quilp böyle bir şeyi dokundurursa, onu bıçaklayacağına iyice emindi.

      Bn. Quilp, başını sallayarak:

      – Eh, öyle işte, dedi. Demin söylediğim gibi, lafı kolay ama yine belirteyim ki ben ölünce Quilp, canı isterse, öyle bir havaya bürünür ki buradaki kadınlardan en güzeliyle sevişebilir, kadının başka bir bağı yoksa. Bırakın bunları!

      Bu söze hepsi sinirlendi.

      – Biliyorum, beni demek istiyorsun. Hele bir kere denesin de gör! gibi sözler söylendi.

      Yalnız, nedense hepsi birden dul hanıma kızmışlardı, her biri yanındakinin kulağına sözü geçen dulun sözleri kendi üzerine aldığını, onun ne mikrop olduğunu fısıldadı.

      Bn. Quilp:

      – Söylediklerimin doğru olduğunu annem bilir, dedi. Çünkü biz evlenmeden önce kendisi de sık sık bunları söylemişti. Öyle dememiş miydin, anne?

      Bu soru saygıdeğer hanımı pek nazik bir duruma sokmuştu, çünkü kızının Bn. Quilp adını almasında en büyük rolü kendisi oynamıştı; çünkü kızı başka hiçbir kadına koca olamayacak bir erkekle evlendiği düşüncesine kapılırsa bunun aileye bir iyiliği dokunmayacaktı; tersine, damadının çekici taraflarını mübalağalı bir şekilde anlatmak kızının başkaldırma nedenlerini zayıflatacaktı ki, annenin de zaten bütün çabası bunaydı. Bn. Jiniwin kadının gizli kudretini kabul ediyordu ama hükmetme hakkına karşıydı. Şişman hanımı tam zamanında övgüye boğarak konuşmayı yapıldığı noktaya getirdi.

      Yaşlı hanım:

      – Bayan George’un söyledikleri gerçekten mantıklı,

Скачать книгу