Скачать книгу

bana hak verirsiniz!” diye meydanda at oynatan bir delikanlı olan kocasını göstermiş. Kocası bu anda bir silkinmiş ve derhâl bir kuş olarak sarayın penceresine konmuş.

      Kuş dile gelerek:

      “Sırrımızı söyledin, beni bundan sonra bu diyarda bulamayacaksın. Ben bir devim, devler diyarına gidiyorum. Ayağına demir çarık, eline de bir demir asa alıp beni yıllarca arasan yine bulamazsın!.. Benim adım Emir Nur’dur. Hakkını helal et.” diyerek sarayın penceresinden uçup gözden kaybolmuş. Kız, sevgilisini kaybedince günlerce ağlamış.

      Ayaklarına demir çarık giyerek yola koyulmuş. Dere tepe düz giderek Bakır Dağı’na varmış. Orada bir kıza rastlamış. Kıza demiş ki:

      Bakır nalın giyen kız

      Bakır ibrik alan kız

      Kız Allah’ın seversen

      Emir Nur’u gördün mü?

      Kız da:

      “Aradığın adamı Gümüş Dağı’nda bulursun!” demiş.

      Kız oradan yola koyulmuş, Gümüş Dağı’na gitmiş, orada yine bir kıza rastlamış.

      Gümüş nalın giyen kız

      Gümüş ibrik alan kız

      Kız Allah’ın seversen

      Emir Nur’u gördün mü?

      O kız da:

      “Emir Nur’u, Altın Dağı’nda bulursun.” deyince kız yine yola revan olmuş. Nihayet Altın Dağı’na varmış. Çeşme başında bir kıza rast gelmiş.

      Bu kıza:

      Altın nalın giyen kız

      Altın ibrik alan kız

      Kız Allah’ın seversen

      Emir Nur’u gördün mü?

      Deyince kız:

      “Kız sen onu ne yapacaksın, o benim nişanlımdır. Bu suyu ona abdest suyu götürüyorum.”

      Hakanın kızı, dev kızının ibriğinden su içme bahanesiyle Emir Nur’un nişan yüzüğünü ibriğine takmış, kız suyu eve götürmüş. Dev kızı ibrikten su dökerken, kızın yüzüğü önüne düşmüş…

      Emir Nur kızdan sormuş:

      “Bu yüzük ne?” demiş.

      Kız da:

      “Bilmiyorum!”

      “Sen çeşme başında kimi gördün?”

      Kız da:

      “Ben çeşme başında bir kız gördüm.” demiş.

      Emir Nur, çeşmenin başına gelmiş ve kızı görünce şaşırmış ve kıza demiş ki:

      “Ben şimdi seni anneme götüreceğim. Annemi bir sac başında ekmek yaparken göreceksin, sen eve gelir gelmez annemin memelerini emersin, bu suretle onun çocuğu olursun, böylelikle o seni yemez.”

      Biraz sonra, beraberce devin evine gitmişler; Dev Anası’nı ekmek yaparken görmüş, çaprazlama memelerini arkasına atmış kız hemen memelerini alarak emmeye başlamış.

      Dev Anası haykırmış:

      “Seni gidi, mememi emmeseydin, seni çoktan yutardım.” dedikten sonra biraz dolaşmış ve kıza:

      “Ben şimdi babanla gidiyorum. Sen evi süpür, süpürme… Yatağı devşir, devşirme… Su küpünü de gözyaşıyla doldur.” diyerek gitmiş, zavallı kız ne yapacağını şaşırmış.

      Emir Nur, imdadına yetişmiş:

      “Anamın bu sözlerinden maksadı, ‘Yatağı yerden topla, yarısını yerde bırak… Evi süpür, süprüntüleri köşede bırak.’ demektir. Küpü de tuzlu su ile doldur.”

      Kız da Emir Nur’un dediği gibi yapmış. Dev karısı akşamüzeri evine dönmüş, dediklerinin aynen yapıldığını görünce:

      “Sen bunları bilemezdin. Bunları sana Emir Nur öğretmiş.” diyerek köpürmüş. “Emir Nur, teyzesinin kızıyla evlenecek, sen şu torbayı kuş tüyüyle doldurup getireceksin. Ona yastık yapacağız.” demiş.

      Emir Nur yetişerek:

      “Şu dağın arkasına git! Kuşlar yuvalarından çıkınca, onlara, Emir Nur evlenecek, birer tüy veriniz, dersin. Onlar derhâl senin önünü tüylerle doldururlar, sen de bu tüyleri buraya getirirsin.” demiş.

      Kız da Emir Nur’un dediği gibi yapıp tüyleri getirmiş. Dev Anası tüylerin geldiğini görünce kızarak:

      “Bunu sana Emir Nur öğretti. Öyle ise git şu dağın ardındaki bacımgildeki çalgı takımını al gel!..” demiş. Kız yine ağlamaya başlamış.

      Emir Nur, kıza:

      “Şu yoldan gidersin, önüne kan ve irin akan bir su çıkar. Geniştir, geçemezsin. Ne güzel sudur, diyerek o sudan içersin. Su yol verir, geçersin! Sonra bir pıtırak tarlası gelir. Ah ne güzel çimen der, onları okşarsın. O da sana yol verir, geçersin. Daha sonra önüne, ağzında et bulunan bir at görünür, biraz daha ötede önünde ot bulunan bir köpek gelir. Otu atın önüne, eti de köpeğin önüne atarsın, o zaman sana yol verirler, geçersin! Teyzemin evine gelirsin. Ben çalgı takımını istiyorum, dersin. O seni yemek için dişlerini bilemeye gider. Sen dolaptan çalgı takımını alır, arkana bakmadan gelirsin. Yalnız çalgı takımını açma.” demiş.

      Hakanın kızı, Emir Nur’un dediklerini aynen yapmış ve çalgı takımını getirmiş. Amma gelirken kutuyu açmış, kutunun içinden iki kurt çıkmış ve hemencecik kaçmışlar. Kız oturup ağlamış. Emir Nur yetişmiş, kurtları bulup yerine koymuş, kız Dev Anası’na çalgı takımını vermiş. Dev yine köpürmüş; fakat bütün bunlara rağmen Emir Nur’u, teyzesinin kızı ile evlendirmiş, kızı da kapının önüne koymuşlar. Emir Nur, gece dev kızını kesmiş, Padişah’ın kızını da alarak kaçmış. Dev Anası sabahleyin kızı kanlar içinde görünce meseleyi anlamış, derhâl küçük bacısını Emir Nur’un arkasına göndermiş.

      Emir Nur arkalarından gelen beyaz dumanı görünce:

      “Bu gelen benim küçük teyzemdir, bizi yer, şimdi ben bir küp olurum, sen de bir tas olursun.” demiş.

      Böyle yapmışlar, teyzesi gelmiş, küpten bir su içip gitmiş, bunları bulamamış, evine dönünce Dev Anası:

      “Ah işte o kız tas, oğlum da küptü… Niçin getirmedin?” demiş. Bunun üzerine büyük teyzesini yola çıkarmış.

      Emir Nur tekrar bir beyaz dumanın geldiğini görünce kızı bir sopa, kendisini de bir baş tarağı yapmış. Cadı teyze gelmiş.

      Sopaya sormuş:

      “Ey sopa baba, buradan bir oğlan ile bir kız geçti mi?”

      Ondan bir söz alamayınca baş tarağına sormuş. Ondan da bir cevap alamayarak Dev Anası’na gelmiş.

      “Bir sopa ile bir baş tarağına rastladım, onlara sordum. Onlar bir şey görmemişler.” deyince Dev Anası tekrar hiddetlenerek:

      “İşte anladım, sen de onları getiremedin! Ben onları şimdi nasıl bulurum!” diyerek bir küpe binmiş, bir süpürge çöpü yakmış ve uçarak yola çıkmış. Emir Nur, tekrar arkasına bakmış, bu defa kara bir bulutun geldiğini görünce:

      “İşte şu gelen annemdir. Ondan kurtuluş çok zordur.” demiş.

      Kızı bir kavak yapmış, kendisi de bir yılan olup kavağa sarılmış. Dev Anası

Скачать книгу