Скачать книгу

gelmelisiniz, Bay Gottfridsson.”

      Gottfridsson’un oturduğu daireye gitmek birkaç dakikasını aldı. Adam elleri deli gibi titreyerek sessizce oturdu. Önden merdivenleri çıktı, Skacke ondan anahtarı alıp evin kapısını açtı.

      Küçük, loş bir hole girdiler, üç tane kapı vardı ve hepsi kapalıydı. Skacke soru sorar gibi Gottfridsson’a baktı.

      “İçeride,” dedi adam, soldaki kapıyı gösterip. Skacke üç adım attı, kapıyı açtı. Odanın içi boştu.

      Mobilyalar salaş ve tozluydu fakat yerli yerinde görünüyordu ve ortada herhangi bir kavga izi yoktu. Skacke arkasını dönüp Gottfridsson’a baktı, adam hâlâ dış kapının yanındaydı.

      “Burada kimse yok,” dedi.

      Gottfridsson ona bakakaldı. Kapının eşiğine yaklaşırken elini kaldırıp yavaşça bir noktayı işaret etti.

      “Ama,” dedi, “orada yatıyordu.”

      Şaşkınlık içinde sağa sola bakındı. Sonra hole yürüyüp mutfak kapısını açtı. Mutfak da boştu. Üçüncü kapı banyoya açılıyordu ve orada da dikkat çeken bir şey yoktu.

      Gottfridsson ellerini seyrek saçlarında gezdirdi.

      “Ne?” dedi. “Orada yattığını gördüm.”

      “Evet,” dedi Skacke. “Belki gördünüz. Ama belli ki ölmemiş. Hem bu sonuca nereden vardınız?”

      “Görebiliyordum,” dedi Gottfridsson. “Hareket etmiyordu ve nefes almıyordu. Ve soğuktu. Ceset gibi.”

      “Belki de sadece ölmüş gibi gelmiştir size.”

      Skacke belki de bu adamın onunla dalga geçtiğini düşündü. Bütün hikâyeyi kafadan uydurmuş olabilirdi. Belki adamın karısı bile yoktu. Ayrıca, bahsi geçen kadının ölümü, dirilişi ve ortadan kayboluşu da adamı zerre kadar etkilemiyordu. Skacke, Gottfridsson’a göre ölü kadının yatmış olduğu yeri şöyle bir süzdü. Ne bir damla kan ne de başka bir şeyin izi vardı.

      “Evet,” dedi Skacke. “Şu anda burada değil. Belki de komşulara sormalıyız.”

      Gottfridsson onu bu fikirden caydırmaya çalıştı.

      “Hayır, yapma. Aramız pek iyi değildir. Ayrıca günün bu saatinde evde olmazlar.”

      Adam mutfağa gidip tahta sandalyeye oturdu. “Karı hangi cehennemde acaba,” dedi.

      Tam o anda dış kapı açıldı. Hole giren kadın kısa boylu ve tombuldu. Üstünde uzun bir önlük ve hırka vardı, başına eşarp bağlamıştı. Bir elinde file çanta taşıyordu.

      Skacke ilk önce söyleyecek bir şey bulamadı. Kadın da ağzını açmadı. Hızlıca yanından geçip mutfağa girdi.

      “Ah, evet, bakıyorum da dönmüşsün, dönmeden duramadın değil mi seni sersem?”

      Gottfridsson kadına bakakaldı ve bir şey demek için ağzını açtı. Karısı file çantayı güm diye mutfak masasına atıp konuştu:

      “Bu yaratık da kim böyle? İçkici arkadaşlarını eve toplaman hiç hoş değil, biliyorsun. Siz ayyaşlar gidin başka yerde kafaları çekin.”

      “Affedersiniz,” dedi Skacke emin olamayarak. “Kocanız sizin bir kaza geçirdiğinizi ve şey olduğunuzu sanmış…”

      “Kaza mı,” diye homurdandı kadın. “Pabucumun kazası.”

      Birden arkasına dönüp Skacke’ye düşmanca baktı.

      “Onu biraz korkutayım dedim işte. O hâlde eve gelmiş, günlerce dışarıda içtikten sonra kavgaya tutuşuyor benimle. Her şeyin bir sınırı var.”

      Kadın eşarbını çıkardı. Çenesinde küçük bir morluk vardı ama onun haricinde her yeri sağlam gözüküyordu.

      “Nasıl hissediyorsunuz?” diye sordu Skacke. “Bir yeriniz acımıyor ya?”

      “Püf!” dedi kadın. “Beni yere devirince, öylece yatıp bayılmış numarası yapmaya karar verdim.”

      Kadın, adama döndü.

      “Biraz korktun, değil mi?”

      Gottfridsson utana sıkıla Skacke’ye baktı ve bir şeyler mırıldandı.

      “Sen kimsin bu arada?” diye sordu kadın.

      Skacke, Gottfridsson ile göz göze gelip kısa ve öz cevap verdi: “Polis.”

      “Polis!” diye bağırdı Bayan Gottfridsson.

      Ellerini beline koyup mutfak sandalyesinde sinmiş, yüzünde sefil bir ifadeyle oturan kocasına döndü.

      “Delirdin mi sen?” diye bağırdı. “Ne diye polisleri buraya topluyorsun! Mesele ne, sorabilir miyim?”

      Kadın doğrulup sinirli sinirli Skacke’ye baktı.

      “Ya sen, söyle bakalım, ne biçim bir polissin? Masum insanların evine münasebetsizce giriyorsun. Dürüst insanların evine dalmadan önce rozetini göstermen falan gerekmiyor mu bakayım?”

      Skacke aceleyle kimliğini çıkardı.

      “Yardımcı ha?”

      “Komiser Yardımcısı,” dedi Skacke sevimsizce.

      “Burada ne bulacağını sandın o hâlde, hı? Ben yanlış bir şey yapmadım, kocam da yapmadı.”

      Kadın Gottfridsson’un yanında durdu ve korumacı bir edayla elini kocasının omzuna koydu.

      “Arama izni falan mı varmış da böyle evimize elini kolunu sallayarak dalıyor?” diye sordu. “Sana bir şey gösterdi mi, Ludde?”

      Gottfridsson hayır anlamında başını salladı, başka yorum da yapmadı. Skacke bir adım ilerleyip ağzını açtı ama anında Bayan Gottfridsson lafı ağzına tıktı.

      “Eee, o zaman tası tarağı topla da git. Her an seni evimize zorla girmekten şikâyet edebilirim. Hemen çek git, tepemin tasını attırma benim.”

      Skacke adama baktı, adam inatla gözlerini yere dikmiş oturuyordu. Sonra omuz silkti, çifte arkasını dönüp sarsılmış bir hâlde Güney polis merkezine döndü. Martin Beck ve Kollberg, Kungsholms’dan hâlâ dönmemişti. Hâlâ Melander’in ofisindeydiler ve Malm dosyasının kasetini tekrar dinliyorlardı. Bu kez öğleden sonra yanlarına uğrayıp bir ilerleme kaydedebildiler mi diye soran Hammar için çalıyorlardı.

      Martin Beck’in sigarasından ve Hammar’ın purosundan yükselen duman odanın içinde sis gibi asılıydı ve Kollberg kül tablasındaki boş sigara kutularını ve yanık kibrit çöplerini birleştirip yaktığı şenlik ateşiyle odadaki dumanı artırdı. Rönn camı açıp Kuzey Avrupa çapında en kirli havaya sahip olan şehrin havasını içeri alarak durumu iyice beter etti. Martin Beck öksürdü ve konuştu:

      “Eğer kundaklama teorisini ciddiye alacaksak, bu durumda tüm tanıkların hastanede olması ve sorguya müsait olmayışları durumu zorlaştırıyor.”

      “Evet,” dedi Rönn.

      “Ben artık kundaklama olduğunu düşünmüyorum,” dedi Hammar. “Fakat Melander olay yerindeki incelemesini ve laboratuvardakiler işlerini bitirmeden acele bir sonuca varmamalıyız.”

      Telefon çaldı. Kollberg elini ahizeye uzattı ve aynı anda da kül tablasındaki parlak alevlere boş bir kibrit kutusu attı. Yarım dakika kadar kulak verdi.

      “Ne?” dedi, sahici bir şaşkınlıkla ve diğerleri anında tepki gösterdi.

      Dalgın dalgın Martin Beck’e bakıp şöyle dedi:

      “Size bomba gibi bir sürprizim var, beyler. Göran

Скачать книгу